CHP yargı üzerinden siyasi baskılar karşısında TBMM Komisyonundan demokratik dayanışma istiyor. Komisyonun CHP olmadan etkisinin zayıflayacağı endişesindeki DEM “Papaza kızıp oruç bozmamalarını” sağlamaya çalışıyor. DEM Eş Genel Başkanları Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan, CHP lideri Özgür Özel’e 11 Eylül’de İstanbul makamında destek ve dayanışma ziyareti sonrası Genel Sekreter Selin Sayek Böke ile birlikte uğurlanırken görülüyor. (Foto: CHP)
Dün, 11 Eylül’de DEM Parti Eş Genel Başkanları Tülay Hatimoğulları ve Tuncer Bakırhan’ın, CHP lideri Özgür Özel’e artık “çalışma ofisi” (*) ilan ettiği İstanbul İl Başkanlığında “dayanışma” ziyareti yaptığı sıralarda TBMM’deki “terörsüz Türkiye” Komisyonunda gerilim vardı.
CHP Meclis Grubu Başkanvekili ve Komisyon temsilcisi Murat Emir “Eğer bu komisyonun ilerlemesi isteniyorsa” diyordu; “Artık bu hukuksuzluklara, bu asliye hukuk mahkemeleri üzerinden estirilen teröre, bu baskılara, bu il binalarımıza, genel merkezlerimize, partimizin binalarına, bölgesine saldırgan, sanki suç örgütüymüş gibi, sanki terör örgütüymüş gibi saldırılmasına boyun eğmemeliyiz. Bu konuların hepsi birbirleriyle iç içedir ve hepimize düşen bir görev vardır.”
CHP Komisyona sadece silah bırakan PKK’lılara uygun bir eve dönüş yasası çıkarılması için değil, Kürt sorununu da içerecek bir demokratikleşme niyetiyle katılmıştı. Şimdi Komisyondan CHP’li vekillere polisin şiddet kullanması dahil uygulamalara, adında “demokrasi” sözcüğü bulunan Komisyon’dan ortak tepki bekliyordu.
CHP olmaksızın Komisyonun AK Parti, MHP ve DEM’in kendi aralarında top çevirmesi olarak algılanacağı açıktı.
CHP’yi teskin etmek DEM’e düştü
CHP’li Emir’in konuşması AK Partili vekillerin “Bize hesap soramazsınız” sözleriyle kesildi. Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş ise “Demokrasiyle ilgili meseleleri konuşacağız” diyordu; “Ama ana odağımızı kaybetmeden”. Kurtulmuş’un CHP’nin demokratik dayanışma talebine Ortadoğu’daki İsrail saldırganlığının artması dolayısıyla birlik gereği vurgusuyla yanıt vermesi dikkat çekiciydi.
CHP’nin İsrail saldırganlığına karşı olmamak gibi bir sorunu yoktu; TBMM’nin olağanüstü Gazze toplantısına öncülük eden de CHP olmuştu. Öte yandan bir yandan her iç ve dış konuda desteği beklenen CHP, parti-dışı ve parti dışından teşvik gören parti-içi saldırılara karşı Meclis’ten demokratik dayanışma bekliyordu alt tarafı; milletvekillerinin polis şiddetine uğraması dahil.
Bu koşullarda CHP’nin “Papaza kızıp oruç bozmaması” için teskin etme işi DEM Parti’ye düşmüştü. Belediyelere kayyım atanmasından milletvekillerinin tartaklanıp hapsedilmesine kadar baskı uygulamalarının önceki mağdurları onlardı.
Komisyonda tartışmayı tetikleyen İstanbul İl Başkanlığını görevden uzaklaştırıp kayyım atayan mahkeme kararından, Ekrem İmamoğlu ve CHP’li belediyelere operasyonlarına, Kemal Kılıçdaroğlu yerine Özel’in seçildiği 2023 Kurultayının geçersiz sayılma davasına dek gelişmelerse birbirine bağlıydı.
Meclis Komisyonu ve 15 Eylül
Bu gelişmeler Ankara 42’inci Asliye Hukuk Mahkemesinde 15 Eylül’de görülmesi beklenen “mutlak butlan”, yani “yok sayılma” davasında düğümleniyor. Aslında Kürt sorununa demokratik, siyasi çözüm bulma amacıyla kurulan Meclis Komisyonu çalışmalarını dahi riske atacak aşamaya geliyor.
Kılıçdaroğlu cenahı kadar AK Parti cenahının da duacı olduğu senaryo açık: mahkeme Özel ve ekibini uzaklaştıracak, Kurultay’da İmamoğlu kaynaklı oy hilesiyle genel başkanlığının gasp edildiğine inanan Kılıçdaroğlu da gelip eski koltuğuna yerleşecek, CHP’lilerin de bunu bir şey olmamış gibi kabul etmesini ümit edecek.
Özel belki de işin daha da tatsızlaşmaması için, Medyascope söyleşisinde Ruşen Çakır’a Kılıçdaroğlu’nun son anda bir büyüklük yapıp, CHP’nin kayyımlarla yönetilemeyeceğini açıklamasını istemiş.
Oysa Kılıçdaroğlu’nun “yeni” ekibinin kendisine Gürsel Tekin’in durumuyla karşılaşmamak için de “Ortalığın yatışmasını bekleyin, bir hafta sonra gidin” aklı verdiğini Sözcü’de Saygı Öztürk’ten okuduk.
Serbest seçimlerin geleceği tehlikede
Tartışmanın bir ucunda Erdoğan’ın “Biz karışmayız, mahkemenin işi” söylemi, diğer ucunda Özel’in “CHP içinde sorun yok, dış kaynaklı” söylemi var. İkisi de gerçek durumu yansıtmıyor, ikisi de inandırıcı bulunmuyor.
Ama 15 Eylül gerilimi siyasetin, Meclis Komisyonunun devamından, çok partili, serbest seçim sistemine dek her köşesini sarsan, tehdit eder bir hal aldı.
Yargıya siyaset ve siyasete yargı müdahalelerine son verilmesi gerekiyor. Bugün, siyasi mücadeleyi de yargı üzerinden kazanırlarsa artık dikensiz gül bahçesine kavuşacaklarını düşünenler yarın kazdıkları kuruya düşebilirler.
Tarih sayısız örneğiyle dolu.