Ankara’da konuşulan siyasi yıkım senaryoları arasında Türkiye’deki siyasi hayatın geleceği bakımından en tehlikelisi şu:
– İstanbul İl Başkanlığının görevden uzaklaştırılması örneği 2023 CHP Kurultayının iptali davasına uygulanır. Bunun anlamı yargı süreci devam ederken yönetimi “tedbiren” görevden uzaklaştırmaktır,
– Buradaki açık, CHP’de Özgür Özel yönetiminin “Mutlak butlan” yani yapılmamış sayılma talebinin görüşüleceği 15 Eylül’e dek ihraç mekanizmasını çalıştırarak kilit isimlerin parti üyeliğini, tıpkı Gürsel Tekin örneğinde olduğu gibi, savunma alınıp kesin karar verilmeden önce “tedbiren” düşürmesidir,
– Davacılardan biri tedbir kararı başvurusu yapar, ya da yaptırılır,
– Ankara 42’inci Asliye Hukuk Mahkemesi, daha önce Lütfü Savaş’ın “tedbiren” başvurusunu, yeterli kanıt bulunmadığı gerekçesiyle geri çevirmiştir. Ancak CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik ve yönetimin görevden uzaklaştırılması kararını “yeterli kanıt” sayarsa, CHP yönetimini kanun karşısında hareketsiz bırakma yolu açılır,
– Mahkeme, 15 Eylül’ü de beklemeden CHP yönetimini “tedbiren” görevden alıp, yerine Tekin örneğindeki gibi Kemal Kılıçdaroğlu’nu “tedbiren” atayabilir.
Mahkeme üzerinden siyasi hesaplar
Peki, Ankara mahkemesi Kılıçdaroğlu yerine bir başka ismi atayabilir mi? Gazeteci Nagehan Alçı’nın Hikmet Çetin ile görüşmesinden, MHP lideri Devlet Bahçeli’yi ziyareti ardından ortaya atılan “kayyım” senaryolarını reddettiğini, kayyımı partiye “sokmamak için kapıda nöbet tutacağını” söylediğini okuyoruz. Son günlerde kuliste bir İlhan Kesici söylentisi de fısıldanıyor. Ancak “Bay Kemal” formülü öne çıkıyor.
AK Parti-MHP Cumhur İttifakı iktidarının mahkeme kararlarına bağlı beklenti senaryoları ise şöyle:
– Özel yönetimi daha fazla karşı-hamle yapmadan “tedbiren” CHP’nin başından uzaklaştırılırsa,
– Mahkeme Kılıçdaroğlu ve ekibini CHP’nin başına getirirse,
– CHP’deki iç gerilim, Genel Merkez binasına sokmamaya çalışmaktan başlayarak patlarsa,
– Kılıçdaroğlu’nun bu saatten sonra, yeniden saf değiştirenler olsa da CHP’yi artık bir bütün olarak yönetemeyeceği görünür hale gelirse,
– Özel ve ekibi kopup yeni bir parti kurar, 47 yıl sonra ilk defa 2024’te birinci parti olmuş CHP mahkeme kararları üzerinden bölünür.
Bu senaryolara güvenenler, toplumda ve ekonomide ne kadar yıkıcı sonuçlara yol açabileceğini hafifsiyorlar. CHP İstanbul kararının dövize kurunu yine sıçratmaması için ilk gün 5 milyar dolar satıldığının duyulmasından sonra Merkez Bankası döviz rezervinin rekor düzeye ulaştığı haberi, bunu gösteriyor.
Seçimle mi, seçimsiz mi?
Bu durumda konuşulan bir senaryo daha var: ekonomik krizden kısa zamanda çıkma ihtimali zayıf olduğuna göre, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve MHP lideri Bahçeli, hazır CHP bölünmüş, muhalefet yatağa düşmüşken 2026 ilkbaharında baskın seçime gider mi?
Bu senaryoya karşı çıkanlar, Erdoğan’ın 2028 seçimlerine çeyrek kala, belki de DEM Partiden “Terörsüz Türkiye” desteği alma ümidiyle TBMM’den erken seçim kararı çıkartıp o zaman yeniden aday olma ihtimali varken şimdi bu riske gitmeyeceğini söylüyorlar.
Öte yandan 4 Eylül’de yapılan Erdoğan-Bahçeli görüşmesinin ana gündem maddesinin Suriye ve SDG olduğu da medyaya sızmış durumda.
Bu da bizi Ankara’daki bir başka tehlikeli senaryoya getiriyor: Türkiye’nin hem kuzeyi hem güneyinde sıcak savaşın yayılma ihtimali artıyor.
İyi haber alan bir kaynağım, geçenlerde Erdoğan’ın yaptığı 81 ilde sığınak yapımının 120 günde tamamlanacağı açıklamasına dikkatimi çekti; 2026 başında hazır olması isteniyor yani.
Mahkeme kararları üzerinden yapılan CHP’yi “hizaya getirme” hesapları Türkiye’nin geleceğinde “serbest seçimlerin” bulunup bulunmayacağına dek uzanıyor yani. Umarım yazdıklarımın hiçbiri gerçek olmaz.
Tehlikeli olan, ateşle oynamak anlamına gelen budur çünkü.