Uçum Anayasa değişmeden karşılanamayacak DEM taleplerini açıkladı

Cumhurbaşkanı Hukuk Başdanışmanı Uçum, iktidarın kesinleşme aşamasındaki süreç yol haritasının ipuçlarını verip tartışmaya açarken, DEM Partinin süreçten bazı beklenti ve taleplerinin Anayasa değişikliğine bağlı bulunduğunu da vurgulamış oldu. 

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Hukuk Başdanışmanı Mehmet Uçum, Habertürk’te Fevzi Çakır’ın sorularını yanıtlarken kuşkusuz Beştepe’nin oluşum aşamasındaki yol haritasını tartışmaya açıyor, kamuoyunu da önümüzdeki yoğun gündeme hazırlıyordu. Aslında Uçum perdeyi bir önceki hafta, sürecin tamamlanması için özel geçiş dönemi yasasının gerektiği söyleyerek açmıştı.

Söyleşinin medyadaki yankıları birkaç başlık altında toplanabilir:

1- İçinde bulunduğumuz sürece Kürt sorununa çözüm değil Terörsüz Türkiye’ye “geçiş süreci” denilmesi gerekir,

2- Türk vatandaşlığına yeni bir tanım yapılabilir,

3- Türkçe dışındaki dillerdeki eğitime bir düzenleme getirilebileceği,

4- Yerel yönetimlere yerel meclisler ve bütçe dahil düzenlemeler getirilebilir,

5- Demokrasi sorunlarının da Terörsüz Türkiye’de yeni Anayasa ile düzenlenebilir.

Bu maddelerden ilki dışındakiler doğrudan Anayasa değişikliği gerektiriyor.

Türk vatandaşlığı tanımının değiştirilmesi Anayasa’nın 66’ıncı maddesiyle, Türkçe dışındaki dillerde eğitim konusu Anayasa’nın 42’inci maddesiyle, bütçe dahil yerel yönetim reformu ise Anayasa’nın 127’inci maddesiyle bağlantılı.

CHP’nin TBMM Komisyonuna katılma gerekçelerinden olan demokrasi sorunları da bir Anayasa değişikliğine ertelenmek isteniyor Uçum’un ifadesine göre.

Uçum açılımları

Uçum açılımları diyorum çünkü bu önerileri bugüne dek ne Cumhurbaşkanı Erdoğan ne MHP lideri Devlet Bahçeli ne de örneğin Adalet Bakanı Yılmaz Tunç ya da başka bir bakan veya örneğin bir AK Parti yetkilisinin ağzından duymadık.

Bu da Türk siyasetinin bildik taktiklerindendir; sadece iktidar partileri değil, muhalefet partileri için de. Kamuoyunun nasıl tepki vereceğini anlamak istediğiniz bir konuyu hükümet ya da parti açısından bağlayıcılığı olmayan ama yabana atılamayacak bir isme söyletirsiniz, tutarsa sizin hesabınıza yazılır.

Uçum açılımları belli ki AK Parti-MHP ittifakının kesinleşmek üzere olan yol haritasının, üzerinde epey çalışıldığı anlaşılan bir özeti. Kaldı ki, Uçum’un özel geçiş yasası önerisinin yabana atılmaması gerektiğini düşünüyorum. CHP’nin bu öneriye itirazı ise neden Meclis içinden yapılmadığıyla sınırlı kaldı zaten. Aslında Uçum, TBMM’de AK Parti, MHP ve DEM kulislerinde bir süredir konuşulan konuları kamuoyuna yansıtıyor; bu bakımdan faydalı da.

İktidardan giderek daha sık durduğumuz “Müzakere yok” söylemine karşı Uçum’un söyledikleri DEM Parti’ye adeta “İstedikleriniz Anayasa değişikliği gerektiriyor” diyor.

DEM Parti’nin talepleri

DEM Parti ise talepleri olduğunu gizlemiyor, hatta taleplerinin dozu giderek artıyor.

Örneğin DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan artık PKK lideri Abdullah Öcalan’ın “İmralı’ya sığmadığı” serbest bırakılıp halkla buluşması gerektiğini söylüyor. Diğer Eş Başkan Tülay Hatimoğulları da TBMM Komisyonu için, “Yarın yapacağız diyerek ipe un seriliyorsa bunu kabul etmeyiz” diyor. DEM başkanları bu sözleri, bu açıklıkla örneğin bir ay öncesine dek söylemiyordu. Bu söylemin DEM Parti’nin 28 Ağustos’ta Öcalan’ı ziyareti sonrasında netleştiği anlaşılıyor. DEM’in İmralı ve Kandil kaynaklı baskılar altında olduğu yorumuna varmak da mümkün.

İktidar saflarında “PKK bitti, teslim oldu, Komisyon dahil bunlar kamuoyunu hazırlama operasyonları” mealinde anlaşışta olanlar da görülüyor. Ben gelişmelerin bu basitlikte açıklanabileceği kanısında değilim.

Ayrıca şu anda “geçiş süreci” önündeki en ciddi engellerden olduğu Dışişleri Bakanı Hakan Fidan tarafından da belirtilmiş olan Suriye düğümünü yok sayıp ortamın griliğine pembe gözlüklerle bakmanın da alemi yok.

Herkes silah bırakmayacak gibi

Ankara’nın sürecin başından beri her kademede talebi olan PKK’nın bütün bağlantılarıyla birlikte kendini feshedip silah bırakması talebinin yerine getirilme ihtimali, en azından Suriye örneğinde geçersiz kalacak gibi görünüyor.

ABD’nin kâğıt üzerinde Ankara Büyükelçisi görünen Bölge Valisi Tom Barrack, SDG artık PKK’dan ayrı diyerek bunun zeminini hazırlıyor. İsrail’in SDG’ye verdiği açık destek ABD’nin de ağız değiştirmesine yol açmış görünüyor. Ankara ise giderek daha sık “sert tepkiler” veriyor.

Uçum ise söyleşisinde Terörsüz Türkiye kavramının Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından 1 Ekim 2024 Meclis açılışında çerçevelendikten sonra Bahçeli tarafından gündeme getirilmesini, yıllar alan çalışmalar sonunda dört etkenin bir araya gelmesine bağlıyor.

1- Ülke içinde terörle mücadelede başarı,

2- Sınır ötesi güvenli alanlar oluşturulması,

3- PKK’yı destekleyen “güçlerle” diplomatik mücadele

4- “Terör vesayetinin tasfiyesi” yönünde kararlılık.

Bu sonuncusuyla “Artık parti kapatmakla başa çıkamayacağımız anlaşıldı” mı demek isteniyor? Uçum ile söyleşiden tam anlaşılmıyor.

Anayasa değişikliğine gelince

Uçum daha önce Terörsüz Türkiye sürecinin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bir kez daha aday olmasına izin verecek bir Anayasa değişikliği için ortaya atıldığı iddialarına karşı, bunun için Anayasa değişikliğine ihtiyaç olmadığını söylemiş, bunun için Meclis’in 360 oyla erken seçime gitmesinin yeteceğini -ki doğru- söylemiş, hatta bunun için 2027’nin son çeyreği ya da 2028 başı gibi muhtemel tarihler de vermişti.

Ama AK Parti ve MHP’nin oy toplamı 360 milletvekili etmiyor. Ya diğer partilerden, karşılığını vermek kaydıyla bol miktarda milletvekili, ya da o oylama için destek transfer edecekler ya da DEM Parti’nin kapısını çalacaklar.

“Sizin istedikleriniz Anayasa değişikliğinden geçer” sözünün Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Uçum tarafından söylenmesi bu bakımdan manidar.

Eylül siyaseten de çok sıcak geçecek. Bakalım Erdoğan’ın 1 Ekim’de TBMM açılışında ne diyecek?