Kardeşim Hakan Fidan

Haberlerde gördüm. “SDG, İsrail ile işbirliği yapıyor. İsrail’e hizmet ediyor!” demişsiniz. “Buna da şükür!”, “Nihayet!” diyeceğim ama geçmiş hukukumuzu düşünerek bunu, Türkiye Cumhuriyeti’nin, bazılarının pek beğendiği, geleceğin cumhurbaşkanı olarak gördüğü size söylemeyi kendime yakıştıramıyorum. Kaldı ki eksik söylemişsiniz. SDG, ABD’nin yarattığı, donatıp, eğittiği, her koşulda kolladığı, kimselere dokundurtmayacağını her fırsatta gösterdiği işbirliği ortağıdır. İsrail’e hizmet etmesi de ABD’nin küçük taşeronu olmasından kaynaklanıyor. Büyük taşeronun İsrail olduğunu bildiğinizi düşünüyorum.

TÜRKİYE’NİN SDG’YE MÜDAHALESİ GERÇEKÇİ DEĞİL

Ne zaman Suriye’de SDG’yi hizaya getirmek için bir söz söyleseniz, azıcık kıpırdansanız, önce Ankara’da, kendisini sömürge valisi zanneden büyükelçi Barrack, arkasından da bizzat Trump, sizi hatta “Büyük patron” Erdoğan’ı aklıselime davet eden -hemen de getirenbir laf ediyorlar, bir hareket yapıyorlar hatta sopanın ucunu gösteriyorlar. Bu bile bugüne kadar gerçek durumu anlamanıza yetmiş olmalıydı.

Bu defa da tam da siz o lafları ederken, Barrack İsrail’e gitmiş ve bugüne kadar Suriye’nin merkezi bir yönetim altında olmasından söz ederken bu defa Suriye için “Federasyon değil ama herkesin dilini, kimliğini koruyabileceği, İslamcı tehditten uzak bir yapı düşünülmeli” demiş.

DİPLOMASİDE YENİSİNİZ

Bin bir ayak oyununun yapıldığı ve yabancısı olanın asla anlayamayacağı biçimde ifade edilebildiği diplomaside ne de olsa çok yenisiniz. Diplomaside, yapılacaklar, beklentiler, planlar açıkça ifade edilmez. Devletleri, devlet adamlarını hizaya getirmeyi amaçlayan uyarılar her zaman göstere göstere olmaz. Çoğu kez övgü, hak edilmemiş yüceltmeler, rol biçmeler şeklinde olur. Türkiye’nin büyük bir ülke olduğunu; Erdoğan’ın 2000 yıldır (!) peşinde koştuğu, Suriye’ye el koyma düşünü gerçekleştirdiğini; onunla çok yakın dost olduklarını; sizin ne kadar etkili bir dışişleri bakanı olduğunuzu bile söylerler. Çok dikkatli olmalısınız. Böyle yapıyorlarsa mutlaka bir beklentileri vardır ve bu beklenti hemen hiçbir zaman Türkiye’nin hayrına değildir.

UKRAYNA’YA DİKKAT

Rusya’nın ilk koşulu Ukrayna’nın NATO’ya katılmamasıdır. Trump-Putin Alaska buluşmasından sonra Makron’un, Ukrayna’da konuşlanacak Avrupa gücüne Türkiye’nin katılması önerisinin amacı Türkiye’yi Rusya’nın önüne atmak ve Rusya ile ilişkilerini bozmaktır.

Zelenski de Türkiye’nin Ukrayna’nın deniz güvenliğini sağlamasını önermiş. Türkiye, Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ni harfiyen uygulamakla, Karadeniz’e kıyısı bulunan bütün devletlerin güvenliğine en büyük katkıyı yapmış ve yapmaktadır. Rusya-Ukrayna savaşı, bir ara Montrö’yü küçümseyen Erdoğan’ı bile tutumunu değiştirmeye mecbur etmiştir.

Trump’ın şaşkına çevirdiği AB (Avrupa), kara kara, Rusya’nın Ukrayna’dan daha ileri geçmemesini nasıl sağlayacağını düşünüyor. Türkiye’yi, Rusya’nın karşı çıktığı, Ukrayna’da konuşlanacak Avrupa gücünün içine sokarak bir taşla iki kuş vurmayı planlıyor.

İKİNCİ SURİYE MACERASI

Türkiye’nin, İngiltere’nin, Makron’un, Zelenski’nin tasarladıkları biçimde Ukrayna’da ABD-AB-NATO planlarına dahil olması, Batı emperyalizminin oyununa gelip, ABD’nin peşine takılarak Suriye’de yaptığı yanlışın tekrarı olacaktır. Bu her açıdan Türkiye’nin çıkarlarına aykırıdır. Türkiye’nin böyle bir sorumluluk alması, değişen ve daha da değişeceği anlaşılan dünyada, Avrupa, Balkanlar, Karadeniz, Kafkaslar, Ortadoğu ve Doğu Akdeniz’de, karşı karşıya olduğu güçlükleri daha da artıracaktır. Bu planları yapanların dost görüntüsüne, Türkiye’yi tuzağa düşürmek için döktükleri dillerle, sahte methiyelerine aldanmamalısınız.

BATI, ÜLKESİNİN ÇIKARLARINI KORUYANI TAKDİR EDER

ABD heyeti ile yıllarca kıran kırana geçen AKKA müzakereleri bitip de Ürdün’e büyükelçi atandığımda ciddi bir trafik kazası geçirmiştim. ABD dışişlerinin, Ankara’daki Büyükelçiliğin bana gösterdikleri büyük ilginin nedenini sorduğum, ABD Ankara büyükelçisi Marc Grossman’dan, “Süha sen ülkenin çıkarlarını koruyordun. Sana hep saygı duyduk” yanıtını almıştım.1

Grossman’ın yanıtı, onları uğraştırsanız, planlarını zora soksanız hatta engelleseniz bile, ülkesinin çıkarlarını koruyan diplomatların diğer ülkelerin gözünde daha saygın bir yere sahip olduklarını ve takdir edildiklerini gösteriyor.

Bırakın sizi sevmesinler ama saygı duyup takdir etsinler. Türkiye Cumhuriyeti’nin Dışişleri bakanına yakışanı budur.