Suriye’de bölünmeye giden adımlar...

Son iki günde Suriye’ye ilişkin iki haber art arda geldi. İlki Şam yönetiminin 15-20 Eylül’de yapacağı parlamento seçimlerinde üç ilde güvenlik gerekçesiyle sandık koymayacağına ilişkindi. İkincisi de ABD’nin Türkiye Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack’ın Washington Post’taki yazısında Suriye’ye “federasyon altı” bir yönetim şekli biçmesiydi.

8 Aralık 2024’te Esad’ın Moskova’ya uçması, rejiminin de çökmesiyle başlayan yeni dönemin nasıl seyredeceğini ortaya koyan iki önemli gelişme!

İlk günlerde, “Suriye’de devrim oldu, her şey rayına girecek” diyenlere, “Sakin olun, öyle görünmüyor. Şara’nın havaya zafer sevinci için sıktığı mermi, karşıya sıktığından çoksa bu tekin bir durum değil” demiştik. Bizi, Türkiye’nin de katkısıyla yapılan işleri kıskanmakla eleştirmişlerdi!

En uzun sınırımızın olduğu Suriye’ye ilişkin gelişmeler her bakımdan önemli. Günümüzde ülkelerin güvenliği sınırlarından başlamıyor!

***

24 Ağustos’ta Şam’dan şu haber geldi:

Parlamento seçimleri için kurulacak sandıkların güvenliği çok önemli. Güneyde Dürzilerin yaşadığı Süveyda ile kuzeyde SDG’nin etkin olduğu Haseke ve Rakka’da sandık konmayacak.

Daha seçim yaparken ülkenizi fiilen bölüyorsunuz mu demeli?

Seçimi göstermelik olarak yapıp Batı’da kabul görmek için her şeyi yapıyorsunuz mu demeli?

Seçimde aday olabilmek için iç savaşın başladığı 2011 yılında Esad rejiminin Baas partisinden istifa etmiş olmak gerekiyor.

Bölgeden sürekli haber alan meslektaşlarımızın gözlemleri o ki yakında Alevilerin yaşadığı Lazkiye ve Tartus’ta da sandık koymama kararı çıkabilir!

25 Ağustos’ta ise Barrack’ın yazısı seçim haberlerinin üzerine tüy dikti. Şöyle buyuruyor:

“Suriye’de federasyon değil ama biraz altında, herkesin kendi bütünlüğünü korumasına izin veren, İslamcılık tehdidinin olmadığı bir yapı...”

Federasyon değil ama onun az altında bir şey! Yumurta kıralım ama omlet demeyelim!

Bugüne kadar Suriye’nin toprak bütünlüğünü önemsediklerini söyleyen Barrack, şimdi adını şu aşamada tam koymadığı bir gevşek yapıdan söz ediyor.

Yazının başında da vurguladığımız gibi bu gidişin ucu dağılmaya doğruydu. Gelinen noktada İsrail, Dürzilerin yaşadığı bölgeyi kontrol etme gücüne ulaştı. Burada kalmayacağını söylemek için strateji uzmanı olmaya gerek yok!

Kuzeyde ise ABD’nin SDG’ye ne kadar saha açacağı belli değil. Daha doğrusu açıklamıyor.

***

Şara yönetimi kendi içinde ne kadar “bütün”?

Bu soruya net yanıt vermek zor ama farklı kaynakların birleştiği tablo şu:

Şara’ya başından beri “ölümüne bağlı”, “El Kaide tedrisatından geçmiş” 20 bin kadar silahlı güç var. Bu, toplam gücün beşte birini geçmiyor. 10 bine yakın da Şara’yı yeterince cihatçı bulmayan, bir an önce tam cihat yönetimine geçilmesini isteyen, Suriyeli olmayan silahlı grup var. Bunlar Asya’nın değişik köşelerinden bölgeye getirilmiş, kontrol dışına çıkmaya çok eğilimli gruplar. İçlerinde, “Türkiye bizim yanımızda” düşüncesinde olanlar var!

Durumu şöyle özetleyebiliriz:

Suriye’nin bütünlüğünü sağlama çabası içinde olduğunu söyleyen Şara’nın kendi tabanını ne kadar bütün tuttuğu belli değil!

AKP iktidarı iç savaşın başladığı 2011’de ilk düğmeyi yanlış ilikledi, öyle devam ediyor. Belki de biz yanlış sözcüğünü yanlış kullanıyoruz, AKP çok doğru iliklediğini düşünüp o yönde ilerliyor