Karagöz ile Hacivat

Bugünlerde dünyayı parmaklarında oynatmaya çalışanları gördükçe, çocukluk yıllarımda Hayali Küçük Ali’nin Karagöz ile Hacivat gösterilerini anımsıyorum.

NELER OLUYOR?

Suriye de giderek bölünüyor. ABD’nin peşine takılıp Suriye’nin bu hale düşmesine katkıda bulunan iktidar, şimdi Suriye’nin tek parça, ulusal bir devlet olmasını istiyor ama bu ABD ile İsrail’in planlarına uymuyor. Kaldı ki bu iki ülkenin Suriye’ye ne kadar hâkim oldukları da tartışmalı. YPG/SDG elebaşısı Abdi, Suriye’de yönetimle bütünleşmeden değil, örgütün komuta yapısının da korunacağı bir çözümden yana olduklarını, Türkiye kendi içindeki Kürtlere hak tanıyacaksa, bunu Suriye’de de yapması gerektiğini söylüyor.

New York’ta, ABD ve İsrail’in boykot ettiği bir Birleşmiş Milletler konferansında, AB, Arap Birliği ülkeleri ve Türkiye, Filistin’de iki devletli çözümü destekleyen; Hamas’ın silah bırakmasını ve Gazze’deki yönetimine son vermesini; silahlarını Filistin Yönetimi’ne teslim etmesini isteyen bir bildiri imzaladılar. O Hamas ki Filistin Yönetimi’ni bölmek için İsrail ve Batı tarafından yaratılmış, Erdoğan tarafından, Kuvayı Milliye ile bir tutulmuştu!

Trump, Filistin’in Mahmut Abbas Yönetimi’ne yeni yaptırım kararı aldı. Filistin’i tanımayı öngören Kanada’yı, ABD ile ticaret anlaşmasının zora gireceğini söyleyerek tehdit ediyor. İsrail’in yaptığı soykırımı görmezden gelip Gazze’de insani krizi sona erdirmenin en kısa yolunun, Hamas’ın teslim olması olduğunu söylüyor. Kimsenin bir dediği diğerini tutmuyor.

RUSYA, ÇİN VE ABD

Trump Rusya’ya, Ukrayna savaşını bitirmesi için süre veriyor. Tutmayınca, nükleer denizaltılarını Rusya’ya yakın bölgelere konuşlandırıyor. Rusya buna, üretmeye başladığı, hipersonik nükleer Oreşnik füzesini yılsonuna kadar Belarus’a yerleştireceği açıklaması ile yanıt veriyor. Suriye Dışişleri Bakanı Şeybani, Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov’la buluşuyor ve “Umarız birleşik ve güçlü bir Suriye için Rusya bizim yanımızda durur” diyerek Suriye’den daha birkaç ay önce çıkan Rusya’ya kapıların yeniden açılabileceğini ima ediyor. Tam da Trump Putin’i tehdit eder, iki ülke nükleer silahlar üzerinden atışırken.

Çin’in, üretim fazlası ve iç tüketim eksikliği nedeniyle bazı temel ekonomi politikalarını değiştirebileceği tartışılıyor. Bu amaçla Kuşak-Yol Projesi’ne hız verme olasılığı, ABD’nin Ermenistan-Azerbaycan arasındaki Zengezur Koridoru’nu sahiplenme girişimine yol açıyor. ABD’nin, Çin’in Kuşak Yol Projesi’ne seçenek olarak planladığı, Ortadoğu üzerinden Avrupa’ya uzanan, İsrail’e ağırlıklı rol veren alternatif projesinin bir ayağı Hindistan, ABD’nin tehditlerini kulak ardı edip, Rusya’dan ucuz petrol almayı sürdürüyor.

BİLGİSİZLİĞİN İNANILMAZ HAFİFLİĞİ 

Emre Kongar’ın çok güzel özetlediği gibi, cumhuriyeti ve demokratik rejimi tahrip eden Hitler, Franco gibi rejimler, dünya dengelerinin değiştiği ve ilişkilerin yeniden kurulduğu dönemlerde ortaya çıkar. Yukarıda özetlediğim olaylar bugün de böyle bir dönem yaşandığını gösteriyor. Kongar, böyle dönemlerde konjonktürün doğru irdelenmesi gereğine dikkat çekiyor. Doğru değerlendirme bilgi, deneyim ve her şeyden önce dogmatik yaklaşımdan uzak olmayı gerektirir. Korkarım iktidarın yine yukarıda işaret ettiğim yanlışları, yönetim yetersizliğini kanıtlıyor. İktidara, doğrunun gösterilmesi, Türkiye’nin yapılan yanlışlar nedeniyle kenarına geldiği uçuruma yuvarlanmasının önlenmesi gerekiyor. Bu görev demokrasilerde halka düşer.

Türkiye’yi yakından ilgilendiren bu ve benzeri daha nice gelişme olurken Yunanistan Ege’de, AB’yi arkasına alarak “deniz koruma alanları” ilan ediyor. Türkiye nihayet karşılık veriyor çünkü Türkiye Cumhuriyeti’ni yönetenler, bir noktada durmak ve ülke çıkarlarından daha fazla ödün vermemek zorundadırlar. Türk halkı buna izin vermez.

Nitekim iktidar, muhalefetin Bogota Bildirisi’ne katılmamasını gündeme taşıması sonucunda bildiriye katılmak zorunda kalıyor. Haftalardır meydanlar erken seçim sloganı ile çınlıyor. Bir grup cumhuriyetçi ve demokrat aydın, yayımladıkları bildiriyle; “Barış ve kardeşlik istediklerini; Lozan Antlaşması’nın sorgulanmasını, mevcut sınırlarımızın tartışılmasını, yeni Osmanlıcılık ve Türkiye imparatorluğu gibi hayalleri; ümmetçiliği, etnik ve mezhepsel kimliklere dayalı siyasal yapı ve kurumları istemediklerini; bağımsız ve laik bir ülke, eşitlikçi bir düzen, planlı bir ekonomi istediklerini” açıklıyor ve “Ülkemizin uçurumdan yuvarlanmasına izin vermeyeceğiz” diyorlar.