Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, gittiği bazı ülkelerdeki büyükelçileri sözlü sınava tâbi tutuyor.
Her ikisi de uzak diyarlarda iki büyükelçi sorduğu soruların yanıtlarını bilmediği ya da doğru yanıt vermediği için anında geri çekildi. Bunlardan birinin “Sizi çok fit gördüm” diyen Bakan’a günde 4-5 saat spor yaptığını söylemesinin durumunu daha zora soktuğu anlaşılıyor.
Size Türkiye’ye dair 100 soru sorsalar, 100’ünü de bilemeyebilirsiniz.
Sorulan soruları tam bilemediğim için, ne kadarı o ülkeyle Türkiye arasındaki ilişkiler açısından mânâlı, ne kadarı o ülkeyi analiz etmek için gerekli konulara dairdi, bir şey söyleyemiyorum.
Ancak ayak kaydırmak için tuzak soru sorma niyeti de göz ardı edilemez.
Dışişleri’nde, bahse konu soruların yanıtlarının bilinmesi gerekirdi, diyen de var; kötü niyetli tuzak sorular olduğunu düşünen de var.
Tabii bir de işin siyasî atama boyutu var. Sayın Bakan’ın siyasî atama büyükelçileri benzer bir sözlü sınava tâbi tuttuğunu hiç sanmıyorum.
Bundan sonraki siyasî atamaların da yeni uygulama çerçevesinde büyükelçi olabilmek için yedi tane sözlü sınav geçmesi de elbet söz konusu olmayacak. Onlar tepeden uçarak gelmeye devam edecek.
Ama artık belli ki kariyer diplomatlar sınav manyağı olacak. Emekli büyükelçi Hasan Göğüş’ün saptamasına göre, yeni kabul edilen kurallar çerçevesinde büyükelçi olana kadar en az yedi sözlü sınavdan geçecekler.
Eskiden kılı kırk yarar, az sayıda insan bakanlığa alınırdı. Şimdi yüzer yüzer alalım, sonra sınavlarla eleyelim gibi bir anlayış geldi. Tabii buradaki eleme, aynı zamanda “ideolojik” eleme. Bakanlık diplomatlarını sürekli AK Parti çizgisinde tutma hali, “Bizden mi değil mi” sorgulaması kurumsallaşıyor.
Halbuki sözlü sınavlar kanımca çok subjektiftir. Kayırmacılık iddialarına korkarım kapı aralar. Aylar önce Bakan Yardımcısı Nuh Yılmaz’ın kızının Dışişleri sınavını birincilikle kazandığı bilgisini aldım. Muhtemelen bunun üzerinden eleştirel bir yazı yazacağım varsayıldı. “Bileğinin hakkıyla almıştır” dediğimde kimse ikna olmadı.
Ne yazık ki, “Ayrımcılığa kapı arayan türden” uygulamalar bileğinin hakkıyla sınavları kazananları da töhmet altında bırakır. Hele de Hasan Göğüş’ün belirttiği gibi, sınav komisyonuna dışardan birilerinin gelip karar verici olması söz konusu olacaksa.
Üstünde durulması gereken bir başka garabet de hakemli dergilerde yayımlanan yazıların, başarı belgesi veya teşekkür belgesinin ek puan getirmesi. “Efendim yurt dışında da buna benzer uygulamalar var” demesinler. Burası AK Parti Türkiye’si.
AK Parti iktidarı akademi dünyasının altını öyle oydu ki, dergilerde makale yayımlamak ne kadar büyük marifet gerektirir oldu emin değilim.
20 küsur yıllık AK Parti Türkiye’sinde 10 günde 10 ayrı başarı ve teşekkür belgesi de üretebilirsiniz.
“Beni çok özleyeceksiniz”
Bir önceki Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, bakanlıktan ayrılırken “beni çok özleyeceksiniz” demiş. Kimsenin Çavuşoğlu’nun hakaretlerini, bağırış çağırışlarını, aşağılamalarını özlediğini sanmıyorum.
Ama doğruya doğru, Çavuşoğlu bakanlığın yapısıyla bu kadar oynamadı.
Hakan Fidan, bakanlığın DNA’sı ile oynuyor. 23 yıllık AK Parti iktidarının eseri Dışişleri’yle kavgalı sanki.
Sonuçta Dışişleri Bakanlığı 23 yıldır AK Parti iktidarının altında faaliyet gösterdi. Bakanlık bu kadar kötüyse 23 yıllık AK Parti dış politikası topal aksak mı yürüdü?
Kendisi ne kadar farkında bilmiyorum ama dışardan getirdiği ekibi süreli bir yapboz hali içinde. Bölümler değişiyor, isimleri değişiyor; sonra o isim beğenilmiyor, yeniden başka isimler bulunuyor.
Yapılan değişiklik üzerinde yapılan değişikliğe dair bildirimler birbirini kovalıyor. Geçenlerde duydum; bir dairenin adı “asılsız iddialarla mücadele” diye değiştirilmiş. Kafkaesk bir ad olmuş.
Tüm bunlar olurken, Dışişleri kendi içine kapanan, inisiyatif almaktan kaçınan, yaratıcı düşünce alanının giderek daraldığı bir kurum olmaya doğru gidiyor.
Dışişleri’nin sıradanlaşması
Bu yazıyı, emeli büyükelçi Volkan Vural’ın “Olağanüstü ve Tam Yetkili -Bir Büyükelçinin Belleğinde Kalanlar” kitabından alıntılarla noktalayayım.
“Ortalama olarak bakıldığında Dışişleri Bakanlığı kadrolarının ülkemizin kamu kurumları arasında nitelik ve liyakat bakımından önlerde geldiğini söylemek mümkündür. Ancak asıl belirleyici olan dış politikanın yürütülmesinde etkin kişilerin kimliği, bilgisi, becerisi ve sağduyusudur. Yıldızların olmadığı bir takımın başarısı zordur. Dışişleri Bakanlığı bu yıldızları yetiştirdiği gibi daha alt kümelerde oynayacak oyuncuları da bünyesinde barındırır. Türk diplomasisinin yıldızlarının giderek azaldığını ve Dışişleri Bakanlığı’nın sıradanlaştığını görmekten kaygı duyuyorum.
Ülkemizde aydın orta sınıfın ekonomik krizlerin etkisiyle yoksullaşmasının Dışişleri Bakanlığı’nı en önemli kaynaktan yoksun bırakacağı korkusunu taşıyorum. Bunun yerine liyakat ilkesi göz ardı edilerek oluşturulan kadrolardan ülkemizin güvenliği ve ulusal çıkanları bakımından endişe duyuyorum."