Herkes, NATO Lahey Zirve Toplantısı aile fotoğrafındaki, gece tuvaleti görünümünde açık yeşil elbisesiyle göz kamaştıran, alımlı ve güzel kadın Hollanda Kraliçesi Maxima’ya odaklanmış ama o fotoğrafta bulunmaması gereken kişiyi, sevgili Emre Kongar atlamamış. Doğrusu tebrike değer bir gözlem çünkü o ayrıntı, NATO Zirvesi’nin en önemli mesajını taşıyor.
NATO RUSYA'YA KARŞI
Rusya-Ukrayna savaşının başlıca nedeni, Rusya’nın, Ukrayna’nın NATO üyeliğini, Rusya için bardağı taşıracak son damla olarak görmesiydi. NATO üyesi olmayan Ukrayna Cumhurbaşkanı Zelenski’nin NATO aile fotoğrafında yer alması, Rusya’nın sinir uçlarıyla oynamak ve “Biz Ukrayna’yı üyemiz olarak görüyoruz” mesajıdır. Başka bir ifade ile Rusya bir NATO ülkesine saldırmıştır. Bu durumda NATO Antlaşması’nın, üyelerden birisine yapılan saldırıya NATO’nun bir bütün olarak karşı durmasını öngören, 5. maddesi mi yürürlüktedir? Aslında aile fotoğrafına Zelenski’yi sokmaya gerek yoktu çünkü Rusya-Ukrayna savaşı, NATO’nun yol açtığı ve açıkça desteklediği bir savaştır. O zaman Trump’ın, Ukrayna’nın değerli madenlerine el koyduktan sonra, savaş sahnesinden çekilmesi hatta Putin’in elini serbest bırakmasını nasıl yorumlamak gerekir? Bu, NATO ittifakının, Trump’ın keyfine kalmış bir savunma örgütü olduğunu göstermez mi? Trump’ın Avrupa’yı, başının çaresine bakmaya; bir yandan da Avrupa’ya daha fazla Amerikan silahı satabilmek için müttefikleri, savunma harcamalarını milli gelirlerinin yüzde 5’ine çıkarmaya zorlaması ne anlama geliyor?
Özellikle hava gücü Avrupa ve ABD silahlarına dayanan Türkiye bu gelişmeleri dikkatle değerlendirmek ve en gerek duyduğu anda, başının çaresine bakmak zorunda kalabileceğini bilerek önlemlerini şimdiden almak zorundadır. Müttefiklerin ne zaman ve ne kadar Türkiye ile birlikte hareket edeceklerini, önceden ve doğru değerlendirmek önemlidir. Özellikle de bazı müttefiklerimizin! Türkiye’ye karşı hasmane tutum aldıkları, diğerlerinin de hemen her zaman onlardan yana tavır koydukları gerçeği ortada iken.
YUNANİSTAN VE NATO MÜTTEFİKLERİMİZ
Nitekim Yunanistan, son AB Brüksel Zirvesi’nin sonuç bildirisine, Türkiye ile Libya arasındaki Doğu Akdeniz denizalanı anlaşması çerçevesinde yapılacak sismik araştırmaların Deniz Hukuku Sözleşmesi’ne aykırı olduğuna! ilişkin bir paragrafın girmesini bir kez daha sağladı. Yunanistan’ın bu tür girişimlerinin sayısı çoktur ve AB ve ABD her defasında Yunanistan’ın arkasında yer almıştır. Müttefiklerimizin bu tutumunun yakın gelecekte değişeceğini gösteren bir belirti de yoktur. Bu bağlamda, ABD Başkanı Johnson’un, Başbakan İsmet İnönü’nün, “Yeni bir dünya kurulur. Türkiye o dünyada yerini alır” demesine yol açan, “Kıbrıs’ta ABD silahlarını kullanamazsınız. Kıbrıs’a müdahale nedeniyle Rusya Türkiye’ye saldırırsa, NATO size destek olmakta isteksiz davranır” mealindeki, 5 Haziran 1964 tarihli mektubunu da anımsamakta yarar vardır. Türkiye’nin, etrafında ve dünyada olup biteni dikkatle izlemesi, doğru değerlendirmesi ve stratejisini doğru belirlemesi giderek daha da önem kazanmaktadır. Son günlerde bunu gerektiren başka gelişmeler de oldu.
TRUMP NETANYAHU'YA NE YAPTI?
“Hem severim hem döverim!” politikası güden Trump, bugünlerde yine Netanyahu ve Erdoğan’ı yere göğe koyamıyor. Netanyahu’ya övgüler düzüyor ve kendi durumu ile karşılaştırılacağından bile çekinmeyerek “büyük savaşçı” Netanyahu’nun yolsuzluk nedeniyle yargı önüne çıkarılmaması gerektiğini söylüyor. Bir yandan da Netanyahu’ya İran karşısındaki başarısızlığını anımsatacak biçimde, İran’ın başarılı savunması için bir iki cümle etmeyi de unutmuyor. Halbuki Netanyahu ve İsrail ordusu İran’a karşı giriştikleri saldırılarda başarısız olup da ABD’nin başını derde sokmaya başlayınca Netanyahu’yu hizaya getirmiş ve İran ile ateşkese razı etmişti.
Trump’ın bununla da yetinmediği ve Netanyahu’yu, Gazze’deki Filistinlileri göç ettirmekten vazgeçirdiği daha da ileri gidip ona, Gazze’nin dört Arap ülkesi ve Colani (Şara) tarafından yönetilmesini de kabul ettirdiği anlaşılıyor. Netanyahu ne yapsın? Eli mahkûm! Doğrusu ibretlik bir teslimiyet ve çaresizlik örneği.
Bütün bu olup bitenlerden ders almayanlar, acımasız emperyalizm karşısında boynu bükük olanlar ülkelerini de kendilerini de büyük sıkıntılara sokarlar. Bunu görmek için tarihe bakmaya gerek yok. Son bir aya bakmak yeter.