1. Putin’in beşinci (şeklen başbakan olduğu 2008-2012 yılları da sayılırsa altıncı) dönem başkanlık yapmak üzere yüzde 87,28 oy oranıyla seçilmesi, oylama süreciyle ilgili tüm itiraz ve eleştirilere karşın, Putin’in Rusya’da çok güçlü ve rakipsiz bir lider olduğunu bir kez daha ortaya koydu.
2. Bu seçimler, Gorbaçov ve Yeltsin yıllarında temelleri atılan demokratik seçim ilkelerinden en fazla uzaklaşıldığı, hiçbir muhalif adayın katılımına izin verilmeyen, gerçekleştirilmesi, bağımsız gözlemci denetimi ve açıklanan abartılı resmî sonuçları bakımından baskıcı Sovyet pratiğini en fazla hatırlatan bir siyasi sürece sahne oldu.
3. Seçimlerin temel özelliklerinden biri, Putin’in iki yılı aşkındır sürdürdüğü Ukrayna Savaşı konusunda fiili bir referandum anlamına gelmesiydi ve Kremlin bu oylamadan istediği desteği aldı.
4. Bu seçim (ve “referandum”) sonuçları, Putin’e, ABD ve NATO ile giderek daha tehlikeli hale gelen (kimilerine göre Üçüncü Dünya Savaşı’na yol açabilecek, kimilerine göre Rusya’nın nükleer bomba kullanmasına tanık olacağımız) mücadelesinde istediği gibi davranma şansı veriyor.
5. Her türlü kuşku ve tartışmalar bir yana, ülkede etkili bir muhalefet olsaydı, sonuç böyle çıkamazdı; dolayısıyla seçim sonuçları Rusya’da ciddi bir muhalif gücün bulunmadığınınet bir şekilde ortaya koydu.
6. Bu seçimlerin ardından muhaliflere, bağımsız gazetecilere ve aydınlara, LGBTİ ve diğer aykırı çevrelere karşı Rusya devletinin tavrının daha da sertleşmesi, bunun Çin’deki gibi resmî bir ideoloji ile “taçlandırılması” şaşırtıcı olmayacaktır.
7. Bununla birlikte herhangi bir iç ve/veya dış tetikleyici sonucu (yakın tarihteki Prigojinisyan denemesi, Dağıstan Mahaçkale Havaalanı’nda “Yahudi avı” ve Başkurdistan’daki huzursuzlar gibi) Rusya’daki istikrarın bozulmayacağının hiçbir garantisi yoktur.
8. Kremlin’in yeni dönemde izleyeceği çizginin bazı önemli ayrıntılarını görmek için, şimdiki Başbakan (ve Anayasa’ya göre iktidarın iki numaralı yetkilisi) Mişustin’in ve hükümetin istifası ile Putin’in 7 Mayıs’ta resmen 2024-2030 dönemi başkanı olarak göreve başlaması, özellikle de yeni başbakan ve bakanların kimler olacağı konusu beklenmelidir.
9. Dünya ve bu arada ülkemizin de içinde ya da yakınında olduğu coğrafyalar (Karadeniz, Kafkasya, Ortadoğu bölgeleri vb.), Rusya ile Batı arasındaki çatışma politikalarından giderek daha fazla etkilenebilir ve hem uluslararası hem de bölgesel istikrar ciddi risklerle karşılaşabilir.
10. Bu şartlarda Türkiye’nin kendi ulusal güvenliğini ve ekonomik çıkarlarını önceleyerek Rusya ile ilişkilerini yürütmeye özen göstermesi, Batı ve Kiev ile Moskova arasında arabuluculuk girişimlerini sürdürmeye çalışması ama askerî ticareti ve iş birliğini geliştirme de dâhil riskli alanlardan dikkatle kaçınması büyük önem taşıyor.