"Ilımlı otokraside" yaşamanın doğal sonucu

Gazeteci Levent Gültekin, bir televizyon programında söylediği sözler nedeniyle Cumhurbaşkanı'na hakaret ettiği gerekçesiyle 11 ay 20 gün hapis cezasına çarptırıldı.

Ceza tehdidi nedeniyle sözlerini burada tekrar edemem ancak şunu söylemeliyim: Cumhurbaşkanı'nın siyasi karşıtları için her gün söylediği sözlerle Gültekin'in sözleri kıyaslandığında hâkimin bu kararı nasıl verebildiğini merak edersiniz.

Hükmün açıklanması geri bırakıldığı için Gültekin şimdilik hapis yatmayacak.

Başka herhangi bir nedenle yargılanır ve ceza alırsa, bu cezayı da çekmek üzere hapishaneye gidecek.

Yani hâkim, kararını Gültekin'in başının üzerinde sallanan bir Damokles Kılıcı haline getirmiş bulunuyor.

Böylece mahkeme bir taşla iki kuş vuruyor: Hem Gültekin'i mahkûm ediyor hem de Gültekin'in bundan sonra yazacaklarını, söyleyeceklerini ağır bir ceza tehdidi ile peşinen sınırlıyor.

Demokrasilerde rastlanmayacak bir suç bu.

Türkiye'de Cumhurbaşkanı'na hakaret suçu, parlamenter sistem döneminde bir dereceye kadar anlaşılabilir bir suçtu.

Eski Anayasal düzenimizde Cumhurbaşkanı, devletin ve milletin birliğini temsil ediyordu ve böyle bir koruma kalkanı arkasında bulunması bir demokrasiye yakışmasa da anlaşılabilirdi.

Kaldı ki zaten o dönemde de Türkiye'nin tam bir demokrasi olduğundan söz edemiyorduk.

Oysa yeni Anayasal düzenimizde Cumhurbaşkanı bir siyasi partinin genel başkanı olarak icranın başı.

"Devletin ve milletin birliğini" değil, partisini temsil ediyor.

Bu özelliğiyle de her gün oy vererek seçtiğimiz birtakım insanlara, kendisine söylense üç gün ateşler içinde yatacağı sözleri söylemekten de geri durmuyor.

Zaten icranın başı olması sıfatıyla da her türlü eleştiriye açık olması gereken bir kamu görevlisi.

Kamu görevlilerinin ağır eleştiri sınırlarını aşacak eleştirilere bile tahammül etmesi gerektiğini vazeden AİHM ve AYM kararları ciltleri dolduracak kadar çok.

"O mahkemeleri takan mı kaldı" derseniz haklısınız ancak Cumhurbaşkanı'na karşı açılan hakaret davalarında bizzat kendi avukatlarının savunması da bu yönde ve hakimler bu nedenle Cumhurbaşkanı hakkında beraat kararlarını rahatça verebiliyor.

Çünkü "rejimin tabiatı" artık bu.

Bertelsman Vakfı'nın "gelişmekte olan ülkeleri" kapsayan bir araştırması geçenlerde yayımlandı.

Buna göre Türkiye'de, "ılımlı otokratik" bir sistemde yaşıyormuşuz.

Bu araştırma 20 yıldır yapılıyor ve Türkiye, Erdoğan döneminde demokrasiden düzenli olarak uzaklaşan bir ülke.

Türkiye, "ılımlı otokrat" sınıflandırması ile birçok Afrika ülkesi ile aynı klasmanda yer alıyor. Türkiye'nin notu 10 üzerinden 4,23. Mesela Hırvatistan'ın notu 8,55. Yemen ise  1,57 alabilmiş.

Yani kabaca Hırvatistan'ın yarısı kadar bile demokrat değiliz ama Yemen'in iki katı kadar demokratız.

Yemen'den daha demokrat olduğumuz için Levent Gültekin şimdilik hapse girmiyor ama her an girebilir de! Devlet Bahçeli'nin filan hayalleri gerçekleşirse Yemen gibi oluruz, o zaman zaten mahkemeye de gerek kalmadan muhalifleri temizlemek de mümkün olabilir.

Araştırma, demokrasisi geçtiğimiz yıllara göre gelişen ülkeler arasında Tayvan, Güney Kore, Costa Rica, Şili ve Uruguay'ı sayıyor.

Bu ülkelerin demokrasilerinin gelişmesinin nedeni ise hukuk devleti ilkesini güçlendirmeleri ve vatandaşlarına karar alma süreçlerine dahil olma olanağı sağlamaları.

Araştırmanın ortaya koyduğu bir çarpıcı gerçek de şu: Yanlış yönetim ve rüşvetin hakim olduğu ülkelerde diktatörlük eğilimleri yükseliyor!

Bizim memlekette –gerçi buna "maşallah" demek gerekir mi bilmiyorum ama– yanlış yönetim ve yolsuzluklar konusundaki ilerlememiz başkalarına parmak ısırtacak kadar başarılı.

Onun sonucu da zaten işte bu oluyor: Ilımlı otokrasi!

Eğer bir ülkede basın özgür değilse, idareden hesap sormak mümkün olmuyorsa, kamu yönetimi şeffaf değilse, hukuk devleti değil keyfi bir yönetim varsa bunun kaçınılmaz sonucu yolsuzlukların artmasıdır.

Yolsuzluk yapanı, hatalı yöneticileri eleştiremezsiniz, eleştirirseniz başınıza her şey gelir.

Yakın bir gelecekte "ılımlı otokrasiyi" bile arar hale geleceğimizi de şimdiden söyleyebilirim.

Bunun işaretlerini her gün alıyoruz.