Özel’i asıl zorlayan CHP’deki AKP’liler

CHP’ye yargı eliyle yapılan saldırıların önemli bir ayağı da “Kurultay İptal Davası” olarak bilinen dava.

Bu davada şikayetçi eski AKP’li, CHP’den belediye başkanlığı yapmış olan Lütfü Savaş, mağdur ise kendi daha mağdur olduğunun farkında olmayan Kemal Kılıçdaroğlu.

Savaş’a göre Kurultay’da Kemal Kılıçdaroğlu’na adaylıktan çekilmesi için baskı yapılmıştı, Kılıçdaroğlu’nun adaylıktan çekileceği yolunda yalan bir tevatür yayılmış ve delegelerin bu nedenle salonu terk etmesi sağlanarak Kılıçdaroğlu’nun seçimi kaybetmesine neden olunmuştu.

Belediye başkanı eskisinin başka iddiaları da vardı ama o iddialar zaten daha önce çürütülmüş, yalan oldukları anlaşılmıştı.

Dün Almanya’da yaşayan bir gazeteci, Erk Acarer kendisine ulaşan bir ses kaydını yayınladı.

Ses kaydı, Lütfü Savaş’ın “doğru olmayan şeyler” söylediğini ve iddia ettiğini kanıtlar nitelikteydi.

Ve Kurultay döneminde ortaya atılan bazı iddiaların gerçekliğini de gösteriyordu.

Hatırlarsınız o günlerde de Kılıçdaroğlu’nun ikinci tur seçim öncesi çekilmek istediği ancak çevresinin baskısı ile çekilmekten vazgeçtiği konuşulmuştu.

İmambakır Üküş adlı kişinin Kılıçdaroğlu’na “Çekilemezsiniz” diye bağırdığı görüntülerle de bu durum belgelenmiş ve Üküş de daha sonra verdiği bir röportajda Kılıçdaroğlu’nun çekilme niyeti ile “Bırakın ben de insanım” diyerek 2.tur öncesi Kurultay’a geldiğini ve kendilerinin Kılıçdaroğlu’nu çekilmekten vazgeçirdiklerini anlatmıştı.

Kılıçdaroğlu da defalarca aslında çekilme niyetinin olduğunu ama Ekremedit adlı bir hesaptan yapılan paylaşıma sinirlenerek çekilmediğini söylüyordu.

Buna rağmen gerçek dışı bir şikayet dilekçesi ile Kurultay’ı iptal ettirme girişiminde bulunan eski AKP’li Lütfü Savaş zerre utanmadan davasını sürdürüyordu.

Tüm bunlar hatırlanmadığı için, Erk Acarer vasıtası ile sızdırılan bu kayıt, bir bomba etkisi yaptı.

Lütfü Savaş’ın yalancılığının belgesi olarak ortaya çıktı.

Zaten bilinenlerin yeniden ispatı oldu.

Ama ne yalan söyleyeyim, gerek sızdırılış biçimi, gerekse sanki gizlice kayıt altına alınmış duygusu benim ağzımda ekşi bir tat bıraktı.

Oysa bu kayıt çok daha doğru biçimde kullanılabilirdi.

Çünkü bu aslında gizli bir kayıt olmak zorunda değildi, muhtemelen gizli de değildi.

Belli ki, Kurultay’ın sağlığı açısından Kurultay Divan Başkanlığı’nda yapılan konuşmalar kayıt altına alınıyordu. Bu da öylece kayıt 

altına alınmıştı.

Bu kayıt parti sözcülerinden birinin yapacağı bir basın toplantısıyla kamuoyu ile paylaşılabilir ve sanki gizli bir kayıt yapılmış ve bu sızdırılmış algısı da olmaz, o kekremsi lezzet ortaya çıkmazdı.

Belki de bu kaydın sızdırılması bile CHP yönetimine ve İmamoğlu’na yönelik bir komplo, bir karalama kampanyasının parçası idi.

Dün neredeyse ailesinden biriymişçesine yakın olduğu Manisa Belediye Başkanı Ferdi Zeyrek’in kaybı ile sarsılan Özgür Özel’in işi zor.

AKP’ye ve liderine karşı başarılı bir şekilde siyaset yaptığı, bir anlamda savaştığı ortada. Bu mücadeleyi kazanacakmış gibi duruyor.

Ama galiba onu asıl yoran parti içindeki “kalıntılar”.

Onu Erdoğan’dan daha fazla zorlayanlar içerdeki AKP’liler.

F1 takvimi ve Türk’ün Türk’ten başka düşmanı yoktur

Bırakalım siyaseti ve daha keyifli bir meseleden bahsedelim.

Siz bu satırları okurken, muhtemelen FiA ve F1 2026 yılı Formula 1 takvimini açıklamış olacak.

Zannederim son yıllarda bir F1 programı yapılırken hiç bu kadar zorlanılmamıştır.

O yüzden de epey gecikme ile açıklanan takvim için FiA yani Uluslararası Otomobil Federasyonu ile F1 arasında uzun süren 

pazarlıklar yaşandı.

Nihayetinde bugün açıklanacak olan takvim ortaya çıktı ve FiA Başkanı da takvime tepki gösterdi.

Göreceğiniz üzere takvimde Türkiye yok.

Aslında her şey Türkiye için iyi gidiyordu ve FiA Başkanı Sulayem de Türkiye’nin takvimde olması için bastırıyordu ve aslında Türkiye takvimde olacaktı.

Ancak Türkiye’den F1’e yollanan bazı “tezvirat” ve pistin eski işletmecileri arasındaki davalar 2026 takviminde Türkiye’nin 

elenmesine neden oldu.

Ancak çok da umutsuz olmayın.

Dikkat ederseniz takvimde “Perez yoksa biz de yokuz” diyen Meksika ve İspanya’dan iki yarış var.

Barcelona’daki Katalunya Grand Prix’sine bu yıl bir de Madrid’de yapılacak olan Grand Prix of Spain yani İspanya Grand Prix’si eklendi.

Biliyorsunuz geçen haftalarda Madrid’de ve Jerez’de idim.

Benden duymuş olmayın 2026 yılında Madrid’de yarış olabileceğini hiç zannetmiyorum.

Çünkü ortada henüz bir pist yok.

Benim gördüğüm kadarı ile bu pistin 2026 yılında yetişme ve benim de içinde bulunduğum komisyonun onayından geçme olasılığı 

da sıfır gibi.

Türkiye ise hem hazır pisti ve hem de hazır ödemesi ile yapılamayacak bu yarışın yerine en büyük aday.

FiA’nın da desteği Türkiye’nin ve TOSFED’in yanında.

F1 tarafında elbette katakulliler dönecektir.

F1 yönetimi Madrid yerine San Marino’yu beleşten sokuşturmaya çalışacaktır.

Ama bu yıl Türkiye’ye bir F1 yarışı gelme ihtimalini ben oldukça yüksek görüyorum.

Yeter ki, buradan birileri F1 yönetimine Türkiye’yi kötüleyen yazılar mailler atıp, tezvirat yapmasın.

Eğer merak ederseniz daha geniş bilgileri de önümüzdeki günlerde paylaşırız.

NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

Benim olmayacaksa olmasın demediğimiz zaman.