Türk vatandaşlarının Avrupa ülkelerinden vize alma çabası artık dayanılmaz ve çekilmez bir rezalete dönüştü.
Önceki gün iş dünyasının tanıdık isimlerinden biri aradı.
İlk 500 içinde 3 şirketi olan, her yıl milyonlarca TL vergi veren, okullar yaptıran, yurtlar yaptıran, kütüphaneler yapan bir iş insanı.
Bu yıl teknesini fiyatları daha makul diye Fransız sahillerinde bir marinaya bağlamış, eşi ve oğlu da Fransa’daki teknelerine gitmek için Fransız Konsolosluğu’na vize başvurusunda bulunmuşlar.
Daha önce defalarca vize aldıkları ve son vizeleri de 5 yıllık olduğu için vize alamayacakları akıllarının ucundan bile geçmemiş.
Ama o da ne!
Vize başvurusuna Fransız Konsolosluğu’ndan “ret” yanıtı gelmiş. Kendisinin yeşil pasaportu olduğu için vize derdi yok ama eşi ve oğlu ret.
Bir diğeri ise Türkiye’nin en önemli heykel sanatçılarından Ayla Turan.
Ayla Turan önümüzdeki hafta Almanya’da açılacak olan sergisinin açılışına katılmak ve sergi süresince 15 gün süreyle Almanya’da olabilmek için Almanya’nın İstanbul Konsolosluğu’na uzun süren bir randevu sürecinin ardından vize başvurusu yapmış.
En azından kısa süreli de olsa bir vize alacağını düşünüyormuş.
Sonuç!
Ona da ret.
Bunlar Almanya’ya iltica edecek, gidip de dönmeyecek tipler falan değil, sonradan Türk vatandaşı olmuş, şüphe uyandıracak kişiler hiç değil. Biri bilinen bir işadamının eşi, diğeri Türkiye’nin en önemli sanatçılarından biri.
Bunlara vize verilmiyorsa diğer vatandaşlarımızın durumunu siz düşünün.
Büyük ve saygın Türkiye ise bu ülkelerin vatandaşlarını bırakın vizeyi, bırakın pasaportu, süresi geçmiş kimlikle bile ülkemize almaya devam ediyor.
Ve tüm bu olanlar Dışişleri Bakanlığımızın umurunda bile değil.
Çünkü Dışişleri Bakanlığımız Suriye’nin dertleri ile dertlenmekle meşgul.
Suriyelilerin sorunları hele bir çözülsün, sonra sıra Türk vatandaşlarının sorunlarına da gelecek inşallah.
Tabii araya Afganlar, Iraklılar falan girmezse!
Bu fotoğrafın sorumluları mı Anayasa yapacak!
Sevgili gençler, bu yazıyı siz okuyun diye yazıyorum.
Gözaltına alınan belediye başkanlarının ve bazı eski milletvekillerinin polisler arasında sıraya dizilmiş, elleri bağlı fotoğrafını görmüşsünüzdür mutlaka.
Bu fotoğraf zaten siz görün diye servis edildi.
Görün ve korkun, ürkün diye.
Türkiye bu gibi fotoğrafları en son ne zaman gördü biliyor musunuz!
Bundan tam 45 yıl önce.
Daha sonra darbecilikten mahkum olan Kenan Evren ve arkadaşlarının yaptığı 12 Eylül Darbesi sonrası.
Halkın, yani sizlerin seçtiği siyasetçiler son olarak o zaman böyle dizilip cezaevlerine ve sürgünlere yollandılar.
Ve darbeciler böyle fotoğraflar çektirip medyaya servis ettiler ne kadar güçlü olduklarını göstermek için.
Bugünkü iktidarın çok ağlayıp, çok yakındığı zamanlarda bile böyle görüntüler olmadı.
Seçilmişler polis tarafından böyle bir muameleye tabi tutulmadı, böyle fotoğraflar çekilip servis edilmedi.
Sizler bugün 20, 25, 30 bilemedin 35 yaşında olduğunuz için geçmişi bilmeyebilirsiniz, AKP öncesi hafızalarınızda yer etmemiş olabilir, bazılarınız zaten o zamanlar doğmamıştınız bile.
Ama emin olun böyle görüntüler hiç olmadı.
45 senedir, 12 Eylül darbesinden beri böyle bir şey görmedik.
Evet, şahane bir demokrasi değildik, insan hakları sicilimiz çok parlak değildi ama bu kadar da felaket halde değildik.
Ve şimdi bu fotoğrafın çekilebilmesine imkan sağlayan, bu fotoğrafla güç gösterisi yapan iktidar, “Darbe Anayasası’nı ortadan kaldıracak özgürlükçü bir Anayasa yapacağı” iddiası ile yeni bir Anayasa getirmeye çalışacak.
Darbe Anayasası dedikleri Anayasa şimdiye kadar defalarca değişti.
Sadece AKP döneminde 3 kez referanduma gitti ve son olarak 2017’de “En iyisini yaptık” diye halka zar zor hile hurda ile de olsa onaylattılar.
Ve şimdi bu fotoğrafın görüntü yönetmeni olarak yeni ve daha özgürlükçüsünü yapacaklar, öyle mi!
Sakın inanmayın gençler.
Sakın!
Özel ve Bahçeli
TBMM’de karşılaşınca Devlet Bahçeli, Özgür Özel’in elini sıkmış ve “Sizi yakından takip ediyorum, çok hareketlisiniz maşallah. Başarılar diliyorum” demiş.
Özgür Özel de kibarca teşekkür etmiş, “Sağ olun” demiş.
Ben olsam “Evet Devlet Bey, mecburen çok koşturuyorum. Sizin de geçmişte sık sık söylediğiniz gibi bu iktidarın ülkeye verdiği zararı ortadan kaldıracak ve Cumhuriyet değerlerinin tartışılmadığı bir Türkiye için iktidara gelmemiz, iktidara gelmek için çok hareketli olmamız gerekiyor. Keşke bu yolda sizi de yanımızda görseydik” derdim.
Kabalık olmazdı değil mi!
Ne de olsa eskiden Devlet Bey de aynı fikirdeydi.
Zaruri bir duyuru ve YouTube yayıncılarının başarısı
Üç gündür, büyük bir çoğunluğun sabah saatlerinde, oldukça geniş bir kitlenin de akşam saatlerinde izlediği ve her gün milyonlarca kişinin vazgeçilmezi haline gelen YouTube’daki “Fatih Altaylı yorumluyor” programını yapmıyorum.
2 yıldır programın müdavimi olmuş, gündemi ve gündemin arka planını buradan izlemeyi seven izleyicilerden bazıları “Neredesin, merak ettik” diye hem sosyal medyada hem de bizim iletişim mailine mesaj yağdırmışlar. Bana cep telefonundan ulaşıp soranlar da cabası.
Oysa geçen Cuma yayınlanan son yorumluyor programında ekip olarak 1 hafta süreyle izin yapacağımızı duyurmuştuk. Demek ki tam anlaşılmamış.
Anlaşılır biçimde anlatayım.
2 yılı aşkın bir süredir aralıksız her gün bir bazen birden fazla içerik ürettik.
Ekibimiz 2 ayı aşkın bir süredir Onlar TV’nin yayınlarının teknik desteğini verdi, canlı yayınlarını yaptı.
İhtiyaç duyan tüm Youtube yayıncılarına elimizden geldiğince yardım ettik.
Haliyle yorulduk.
Sadece Emre ile ben değil, tüm ekip aralıksız çalıştık.
Emin olun ailelerimize, eşlerimize vakit ayıramadık. Gün oldu yeni bir gelişme var diyerek, gece yarısından sonra yataktan kalkıp stüdyoya gelip yeniden program çektik.
Bu yüzden 1 haftalık bir tatil yapalım dedik ve hep birlikte izin yaptık.
Ama yine de Onlar TV’nin, Fayn’ın stüdyo çekimlerini aksatmadık.
Anlayacağınız bir hafta dinlenmek, ailelerimizle doğru düzgün vakit geçirmek istedik.
Yani merak edecek bir şey yok.
Her şey yolunda, keyfimiz yerinde.
Pazartesi günü dinlenmiş olarak karşınızda olacağız.
Bu arada Mayıs ayı YouTube izlenme sayıları açıklanmış.
Her zamanki gibi en yakın rakibimiz ve dostumuzun 2 katından fazla bir izlenme ile lideriz.
Bunu saate vurursanız fark daha da büyük.
Haber televizyonlarından da daha fazla izleniyoruz.
Ve hep birlikte YouTube’u haberin kaynağı haline getirmişiz.
Ne mutlu hepimize.
NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?
Sosyal medyayı kabalığın ve görgüsüzlüğün hüküm sürdüğü bir yere çevirmediğimiz zaman.