Hakimin onuru ve yargıç troller

Yeni Türkiye dedikleri garabetin bize gösterdiği en utanç verici gelişme, yargı kararlarının artık mahkemelerde hakimler tarafından değil, iktidar mensupları ve onların sözcülüğünü gazetecilik zanneden troller tarafından veriliyor olması.

Bu duruma yıllardır şahit oluyoruz.

Kimin gözaltına alınacağını, kimin tutuklanacağını, mahkemelerin hangi kararı vereceğini daha dava görülmeden hatta ifadeler alınmadan iktidar trolleri söylüyor, mahkeme de kararını ona göre veriyor.

İlginç olanı bu “yargıç trollerin” zaman zaman yarı deli, ilkesiz, terbiyesiz, ahlaki zafiyetleri ile tanınan tipler, zaman zaman da 

dışardan bakınca adam zannedeceğiniz ama içi kof yalakalar olması.

Bu “yargıç troller” şimdi de CHP Kurultayı ile ilgili eski AKP’li, CHP adayı olarak Hatay Belediyesi’ni kazanıp yönetmiş ve Özgür Özel yönetimi tarafından da aday gösterilmiş ama kazanamamış Lütfü Savaş’ın açtığı davanın sonuçlarını detaylı bir biçimde duyuruyorlar.

Duruma o kadar hakim, kararın ne olacağı konusunda o kadar kesin bilgiye sahipler ki, büyük ihtimalle davaya bakan mahkemenin hakimi bile davanın sonucunu onlar kadar net ve kesin bir şekilde bilmiyordur.

Sanki karar duruşmalardan önce bunlar tarafından yazılmış ve hakime ulaştırılacağı günü bekliyormuşçasına en ince detaya kadar köşelerinden ya da sosyal medya hesaplarından duyuruyorlar.

Özgür Özel’in kazandığı kurultay “yok hükmünde” sayılacakmış, Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlığına dönülecekmiş, Kılıçdaroğlu bu görevi kabul etmez ise mahkeme şikayetçilerden kayyım olarak atanmak üzere 7 kişilik liste talep edecekmiş.

Daha görülmemiş davanın sonucunu sanki karar evlerinin salonunda ya da çalıştıkları gazetenin yazı işlerinde belki de yalakası oldukları partinin MKYK’sında kaleme alınmış gibi rahat rahat yazıyorlar.

“Yahu bu mahkemenin hakiminin de bir şerefi, bir onuru var. Sonucun önceden belirlenip hakime dikte edildiğini düşündürecek şeyler yazıp da, hakimi zor durumda bırakmayalım. Ona da ayıp olmasın” gibi bir düşünceleri yok.

Yargı bağımsızlığı umurlarında olmadığı gibi, yargının saygınlığı da umurlarında değil.

Umurlarında olan tek şey güçlerini göstermek, nelere muktedir olduklarını ispatlamak.

Hakimin onuru mu!

“Bize ne hakimin onurundan” diye düşündükleri o kadar açık ki!

Muhtemelen onur diye bir şeyden haberleri bile yok. “Hırsızlar arasında onur diye bir şey mi olur” lafını doğru çıkarmaya çalışıyorlar muhtemelen.

Yargıcın davacılara kayyım olarak 7 isim soracağından eminler ama yargıcın davacı Lütfü Savaş’a “Yahu Lütfü Bey, siz Özgür Özel ve yönetiminin şaibeli bir Kurultay ile göreve geldiğini söylüyorsunuz ama o Özgür Özel ve yönetimi sizi aday gösterirken hiç böyle demiyordunuz. Şaibeli olduğunu söylediğiniz bir yönetimin adaylığını niye kabul ettiniz o zaman” diye sormayacağını nereden biliyorlar!

Ve tabii Adalet Bakanımız.

Tüm bunlar olup biterken seyirci kalan Adalet Bakanımız.

Sonunda olanı gördünüz, değil mi!

Dün üç kuruşluk bir troll, size ne hakaretler etti, gördünüz değil mi!

Yargının onuru umurunuzda olmamış olabilir.

Peki ya kendi onurunuz!

Peki ya Anayasa!

Cumhurbaşkanı Erdoğan baklayı ağzından çıkardı.

Emri Hakk vaki olana kadar.

İki hafta önce “Aday olmak gibi bir derdim” yok diyen Erdoğan’ın bu sözü manidar.

Bu cümlesi, rakiplerinin söylediklerini tasdik edercesine “kaydı hayat şartı ile” Cumhurbaşkanı kalma arzusu olarak okunabilir.

Peki ya Anayasa!

Mevcut Anayasa buna izin vermiyor.

Erdoğan açısından en iyi ihtimalle, TBMM’nin erken seçim kararı alması halinde aday olabilir.

Aday olması da seçileceği anlamına gelmiyor.

O güne kadar Ekrem İmamoğlu çıkarsa İmamoğlu, İmamoğlu çıkamazsa Mansur Yavaş son derece dişli ve tüm anketlerde önde çıkan rakipler.

Yani aday olabilmesi için TBMM kararı, kazanabilmesi için de İmamoğlu ya da Yavaş’ı geçmesi gerekiyor.

Diyelim ki, Anayasa’yı değiştirmeyi başardı ve Cumhurbaşkanlığı görev süresindeki limitleri kaldırdı.

Yine “emri Hakka kadar” konusu garanti değil.

Yine güçlü rakiplerini ve bir türlü ikna edemediği gençleri aşması gerekiyor.

Kılıçdaroğlu’nu CHP’nin başına geçirmesi bile işini kolaylaştıracak olsa da, garanti altına alacak gibi görünmüyor.

Tabii bir de “Kim takar Anayasa’yı” durumu var ki, zaman zaman olabildiğini gördük.

Onu düşünmek bile korkunç.

Sonuç olarak Allah gecinden versin hepimiz emri Hakka kadar buralardayız.

Ve biliyoruz ki, seçimle kaybederek ya da görev süresi dolarak siyaseti bırakmış bir siyasetçiden daha mutlu bir siyasetçi de yok, daha saygın bir siyasetçi de.

Arda Güler

Dünden beri Arda Güler ile ilgili tartışmaları ve yayınlanan fotoğrafları izleyince yazmam farz oldu.

Real Madrid’in bu sezonki son maçında yani Modrić’in 13 yıllık Real Madrid kariyerini noktaladığı, Ancelotti ve Lucas Vazquez’in 

Real’e veda ettiği maçı izleyenler arasındaydım.

Ve şansıma Arda Güler de Ancelotti tarafından ilk 11’e koyulmuştu ve 90 dakika sahada kaldı.

Ben de maç boyu kendisini izledim.

Arda Güler, Real Madrid’e transfer olduğu günlerde “Çok üstün yetenek ama Real Madrid’de oynamak için fizik olarak zayıf. 

Güçlenmesi gerek. Bu haliyle işi zor.” dediğimde epey bir linç edilmiştim.

Real Madrid’in ligdeki son maçında izlediğim Arda Güler ile Fenerbahçe’den ayrıldığı gündeki Arda Güler arasında epey bir fark olduğunu gördüm.

Fizik olarak çok gelişmiş, çocukluktan çıkmış, genç yetenekli bir futbolcuya dönüşmüş.

Bana göre Real Madrid’in Real Sociedad ile oynadığı maçta sahanın “en teknik” oyuncusu idi.

Oyun boyunca atılan en iyi 5 pası Arda verdi.

Çok iyi iki ara pasla Mbappe’yi net iki gol pozisyonuna soktu. Mbappe biraz iyi olsaydı Arda maçı iki asistle tamamlardı.

Oyunu çok iyi görüyor, çok iyi açıyordu.

Eksikleri yok mu! Çok var.

Belki yaşı, belki takım arkadaşlarının tavrı, belki de hocasının talebi nedeniyle yeterince sorumluluk almıyor gibi göründü.

İkili mücadelelerde yeterince istekli değil, topla ileri doğru harekete geçtiğinde rakiplerini ekarte edemiyor, vücut vücuda mücadeleye girmiyor, rakibe pres yaparken yeterli sertlikte ya da agresiflikte olmuyor.

Yine de çok ama çok gelişmiş.

Sahadaki en dikkat çekici oyuncuydu diyebilirim.

Açıkçası bir Galatasaraylı olarak Arda’yı Real forması ile gördüğüme çok mutlu oldum.

Fenerbahçe’de kalsaydı bizim için iyi olmazdı!

NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

İnsanı insan yapan duygulardan birinin umut olduğunu unutmadığımız zaman.