“Bugün CHP’yi düşman eden, yarın DEM Parti’yi düşman edebilir”

Ekrem İmamoğlu mevcut durumu böyle anlatmış T24’te Murat Sabuncu’nun yazılı sorularını yanıtlarken: “Bugün CHP’yi düşman eden, yarın DEM Parti’yi düşman edebilir.”

Zaten bir önceki döngü oydu. 2024’te 31 Mart seçim sonuçları CHP’nin ülke genelinde birinci parti durumuna yükselmesinin hemen ardından başlayan ve kısa süren “normalleşme sürecinde” DEM Parti düşmandı. Hatta MHP’den yükselen sesler, HDP gibi ona da kapatma davası açılmasını öngörüyordu. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın CHP lideri Özgür Özel’e yeni Anayasayı beraber yapma önerisinde bulunana dek, normalleşmenin devam edebileceği düşünülürken MHP lideri Devlet Bahçeli devreye girmişti. Birkaç yıl önce hem Erdoğan hem Bahçeli tarafından ilk sivil anayasa olarak övülen, 2017 halkoylaması ile kabul edilmiş mevcut Anayasa henüz “darbe anayasası” ilan edilmemişti ama Bahçeli MHP’nin iktidar sorumluluğu almadan iktidara ortak olduğu bu düzenin CHP’nin dahliyle bozulmasına izin veremezdi. Vermedi de.

CHP’yi düşman eden…

Bahçeli TBMM tatilinden sonra siyasete tam ters köşeden girdi. PKK’nın Abdullah Öcalan üzerinden silahsızlandırılarak siyasete katılması, resmi adıyla “Terörsüz Türkiye” sürecinde bu defa CHP’yi ulusal güvenliğe tehlike ilan etti. Üstelik CHP sürece desteğini ilan ettiği halde. Erdoğan, bazen sürece destek verdiği için, o çerçevede CHP’ye teşekkür ediyor, bazen de Bahçeli’ye katılıp ana muhalefet partisini düşmanlaştırıyor.

İmamoğlu’nun “Erdoğan kendisine bir düşman yaratmadan siyaset yapamıyor” dediği budur; “DEM Parti’yi düşmanlaştırarak siyaset yaptı, şimdi ise ihtiyacı olduğundan artık DEM Parti’yi düşmanlaştıramadığı için CHP’yi düşmanlaştırarak siyaset yapıyor.”

İmamoğlu’nun siyasi taktiği Erdoğan’ı “CHP’yi düşmanlaştırmak, CHP’den yolsuzluk partisi, terör partisi çıkarmak, CHP’yi bunlarla felç etmeye çalışmakla” suçlarken MHP’yi ve Bahçeli’yi bunun dışında tutuyor, Terörsüz Türkiye girişimini övmektir. Oysa ne Terörsüz Türkiye süreci Erdoğan’dan ne de CHP’yi düşmanlaştırmak siyaseti Bahçeli’den bağımsız.

DEM yeniden “düşman” olabilir

Ancak bir yandan iktidar diğer yandan PKK arasında kalan DEM de yoğurdu üfleyerek yiyor. Her an yeniden düşman ilan edilebileceği temkinliliğiyle ve o da taktik gözeterek adım atıyor. İlk günlerde

Örneğin 28 Mayıs’ta AK Parti’yi ziyaret edip iki küsur saat görüşen DEM heyeti, infaz yasası taslağında istediğini alamadı. AK Parti, örgüt üyesi olmaksızın örgüte yardımcı olma suçlamasından hapiste olanların çok sayıda FETÖ mahkumunu da serbest bırakacağı gerekçesini öne sürmüştü.

Sorduğunuzda tesadüf denecektir ama kısa süre sonra bir DEM heyetinin Silivri Cezaevinde Ekrem İmamoğlu ve Gezi mahkumlarını ziyaret edeceği haberi çıktı. DEM yönetiminin Türkiye’de tek demokratikleşme sorununu olarak Kürt sorununu görmeye başladıkları eleştirilerine kulan verdiği anlaşılıyor.

Bununla birlikte, belki de kendiliğinden bir görev bölüşümü ortaya çıkıyor. Eş genel başkanlar Tuncer Bakırhan ve Tülay Hatimoğlulları daha pazarlıkçı, örneğin Meral Danış Beştaş’ın daha uzlaşmacı söylem kullandığı gözleniyor.

CHP’nin tutumu ve İmamoğlu

Özel’in gelinen aşamada “Erdoğan ile menemen bile yapmam” demesi anımsatılınca Beştaş’ın “Böyle bir lüksümüz yok” demesi anlamlıdır. Beştaş, Nefes’te Aytunç Erkin’le söyleşisinde “Küstüm, oynamıyorum” diyemeyeceklerini söylemiş.

Bu parlamenter demokrasiye uygun bir tutum, seçmen milletvekillerinin kendi haklarını olabildiğince savunmasını ister.

Öte yandan gelinen noktada Özel’in, İmamoğlu ve CHP’li belediye başkanları, çalışanları tutuklu yargılanırken, bir şey olmamış gibi Anayasa görüşmelerine başlamasını seçmenine de genel olarak muhalif kitleye de anlatması zor. Bu süreç CHP’yi her bakımdan harekete geçirdi; beklentiler doğal olarak yükseldi.

Kaldı ki Özel de hatta  İmamoğlu da Anayasa görüşmelerine kapıyı kapatmıyor. Özel, Erdoğan’a önce Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararlarının uygulayın görüşebiliriz diyor. İmamoğlu da aynısını söylemiş Sabuncu’ya yanıtlarında. “Biz de isteriz sivil özgürlükçü Anayasa” demiş; “Ağzını açanı hapse atarak, seçimde sizi yendi diye CHP’nin cumhurbaşkanı adayını hapse tıkarak” nasıl olacağını soruyor.

AK Parti bu koşullarda 4 Haziran’da, Bayram ertesinde kendi komisyonuyla ilk toplantısını yapacakmış. Bakalım Cumhurbaşkanı seçim yöntemi dışında yeni bir şey çıkacak mı?