ABD’nin Ankara Büyükelçisi Thomas Barrack 25 Mayıs akşam saatlerinde “X” hesabından önemli bir açıklama yaptı. Barrack, ABD’nin Suriye’nin bölünmesine karşı olduğunu, bir asır önce “Batı’nın emperyal kazançlar için” Ortadoğu’yu “hayali sınırlara” böldüğü Sykes-Picot anlaşması gibi bir girişimden yana olmadığını, bölgede Türkiye, Körfez ülkeleri ve Avrupa ile beraber yol almak istediğini yazdı.
Barrack’ın bu mesajı ABD Ankara Büyükelçiliğinin “X” hesabından (tercüme hataları ya da kasıtlı çarpıtmalara engel olmak amacıyla) Türkçe olarak da yayınlandı.
Büyükelçi Barrack, daha birkaç gün önce, 21 Mayıs’ta ABD Başkanı Donald Trump tarafından aynı zamanda Suriye özel Temsilcisi atanmıştı. Bu açıklamadan bir gün önce, 24 Mayıs’ta da, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile görüşmek üzere İstanbul’da olan Suriye Geçici Cumhurbaşkanı Ahmed Şara ile görüşmüştü. ABD henüz Şam’daki büyükelçiliğini yeniden açmadı ve bu geçiş döneminde Trump yönetiminin Suriye işlerini Türkiye üzerinden yürütmek istediğini söyleyebiliriz. Bu da aynı zamanda ABD’nin yeni Ortadoğu siyasetinin Ankara’nın kronik Kürt sorununa PKK’nın silahsızlandırılması üzerinden siyasi çözüm projesiyle Suriye üzerinden bağlantılanması anlamına geliyor.
Barrack başka ne dedi?
Barrack, ABD’nin bölge siyaseti bakımından önem taşıyan mesajında şunları söyledi:
• “Batı, bir asır önce haritalar, manda yönetimleri, çizilmiş sınırlar ve yabancı yönetimler dayattı. Sykes-Picot Suriye’yi ve daha geniş bir bölgeyi barış için değil emperyal kazanç için böldü. Bu hata nesillere mal oldu. Bunu bir daha yapmayacağız.
• “Batı müdahalesi dönemi sona ermiştir. Gelecek, bölgesel çözümlere, ortaklıklara ve saygıya dayalı bir diplomasiye aittir. Başkan Trump’ın 13 Mayıs’ta Riyad’da yaptığı konuşmada vurguladığı gibi, “Batılı müdahalecilerin Ortadoğu’ya uçarak nasıl yaşanacağı ve kendi işlerinizi nasıl yöneteceğiniz konusunda dersler verdiği günler geride kaldı.” Suriye’nin trajedisi bölünmüşlük içinde doğdu.”
“Türkiye, Körfez ülkeleri ve Avrupa”
Barrack yazılı açıklamasında ABD’nin Suriye konusunda kimlerle ortak yürümek istediğini sayarken, “hayali sınırlar” vurgusuyla bölgedeki çalkantılardan harita değişiklikleri çıkmasını istemediğini de ortaya koyuyor:
• “Suriye’nin yeniden doğuşu saygınlık, birlik ve halkına yatırımla gerçekleşmelidir. Bu da hakikatle, hesap verebilirlikle ve bölgeyle birlikte çalışmakla başlar, bir sorunu ortadan kaldırmadan geçiştirmekle değil.
• “Türkiye, Körfez ülkeleri ve Avrupa ile beraberiz -bu kez askerler, nutuklar ya da hayali sınırlarla değil, Suriye halkının kendisiyle omuz omuza duruyoruz. Esad rejiminin düşmesiyle birlikte barışa açılan kapıyı aralamış bulunuyoruz; yaptırımları kaldırarak Suriye halkının nihayet o kapıyı açmasına ve yenilenmiş bir refah ve güvenliğe giden yolu keşfetmesine olanak sağlıyoruz.”
Çizilen tabloda Kürdistan yok
Bunun anlamı ABD’nin, Türkiye tarafından öteden beri vurgulanan “Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunmasından yana tavır aldığıdır. Bu, İsrail için de Esad’ın düşmesiyle Suriye’de ağır güç kaybeden Rusya ve İran için de PKK ve -artık anlaşılan ABD dışında- destekçisi güçler için de kötü haber.
Barrack tarafından çizilen tabloda, harita değişikliği olmadığı için Kürdistan da yok. Geçici Cumhurbaşkanı Şara daha önce Suriye’de federasyon istemediğini açıklamıştı.
Trump’ın 14 Mayıs’ta Şara, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman ve telefonla katılan Cumhurbaşkanı Erdoğan’la yaptığı toplantıda, yaptırımların kaldırılması şartı olarak DEAŞ’lı militan ve ailelerinin tutulduğu El Hol ve diğer tutuklama kamplarının yönetimini üstlenmelerini de istemişti. Erdoğan da devreye girip halen PKK’nın Suriye kolu YPG merkezli SDG tarafından ABD gözetiminde korunan kampların yönetiminde Türk güvenlik güçlerinin Şam yönetimine destek olabileceğini söylemişti.
Peki, ya İsrail?
Unutanlar için hatırlatmakta yarar var: ABD ve İran arasında 1979’da İslam Cumhuriyetinin kuruluşundan bu yana ABD’nin İran işleri Ankara Büyükelçiliği üzerinden yürüyor. Bunun anlamı Barrack’ın kendi başına önemli olan Türkiye Büyükelçiliğinin ötesinde, adeta bir bölge valisi gibi sorumluluk ve yetki taşıdığı.
Peki, bu açıklamada İsrail nerede?
Meraklısı için hatırlatmakta yarar var. Rusya’nın önayak olmasıyla 1916’da İngiltere ve Fransa arasında Osmanlı Hanedanı yönetimindeki Türk İmparatorluğunu bölüşmek amacıyla imzalanan gizli anlaşma 1917 Rus Devrimiyle açığa çıkmıştı. İleride Suudi Arabistan’ı kuracak olan Mekke Şerifi Hüseyin’in önerileriyle çizilen haritada bir Yahudi devletine yer verilmediği ortaya çıkınca Rotschild ailesi İngiltere’ye verdiği borçları geri istemiş, bunun üzerine İngiltere de İsrail’in kuruluşunun temeli sayılan 1917 Balfour Deklarasyonunu yayınlamıştı. (*)
Gizli Sykes-Picot anlaşmasına göre Türkiye’nin Fransız (Mavi) İngiliz (Kırmızı), Rus (Sarı) ve İtalyan (Yeşil) nüfuz bölgelerine göre pay edilmesini öngören harita.
Bugüne gelirsek, ABD’nin Türkiye ile sadece Suriye ve Ortadoğu değil, Rusya-Ukrayna, Azerbaycan-Ermenistan, Libya ve Doğu Akdeniz, (özellikle Çin’e karşı) Afrika ve Balkanlar bölgelerinde de ortak çıkarları bulunuyor. Koşullar çok farklı.
Trump’ın aklındaki üçgen
Türkiye’nin bu geniş coğrafyadaki, oyun bozma üzerinden oyun kuruluşuna katılma yönünde, 15 Temmuz 2016 askeri darbe girişimi sonrasında geliştirdiği stratejisinin geçerliliği Trump tarafından teslim edilmiş görünüyor.
Öte yandan Trump’ın, ABD’nin Ortadoğu politikasını Binyamin Netanyahu yönetiminin ırkçı-şeriatçı saldırganlığına göre kurmak istemediği de anlaşılıyor. Trump’ın aklında Türkiye-Suudi Arabistan ve İsrail üçgeni, çarpan etkisi Ortadoğu’nun ötesine geçen bir hedef gibi görülüyor.
Oysa İsrail Gazze’deki Filistinlileri ABD’nin sağladığı siyasi koruma ve askeri destekle binlerce yıldır yaşadıkları topraklardan sürüp Ramallah’a da göz dikmişken, Suriye’yi Dürzi, Alevi ve Kürt bölgelerine bölme haritaları uluslararası dolaşıma sokarken Türkiye’nin İsrail’le barışması çok zor; Erdoğan’ın dahi toplumu buna ikna etmesi ağır oy kayıplarına yol açabilir. Şöyle diyelim, Netanyahu saldırganlığı sürdükçe çok zor.
Trump, daha önceki yönetimlerin, özellikle barış güvercini pozunda savaşla dayatmak istediğini, akıllı tüccar yaklaşımıyla, diyalogla kurmak istediği izlenimi veriyor.
Barrack’ın çıkış bu bakımdan da önemli.
Not:
(*) Bu süreç ve perde gerisi pazarlıkların ayrıntılı özeti Meraklısı İçin Ortadoğu Kitabı’nda bulunabilir.