Hindistan’ın Ankara’nın barış girişimlerinden haberi yok

En son Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın hafta içinde Meclis grubunda yaptığı konuşmada, diplomatik girişimleri de içeren bir video paylaşıldı. Türkiye’nin Rusya ile Ukrayna arasında oynadığı arabuluculuk rolüne ilaveten, “dünyayı nükleer savaşın eşiğine getiren Hindistan-Pakistan geriliminde de Türkiye devreye girdi” dendi. Devamında iki ülkenin savaşmasını önlemek için diplomatik çaba sarf edildiği, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın taraflara itidal tavsiye ettiği belirtildi.

Sonra da “neticede ateşkese ulaşıldı” dendi. İzleyince, Türkiye’nin girişimleri sayesinde de ateşkesin sağlandığı izlenimi çıkıyor. 

Ancak, ne Pakistan ne Hindistan Türkiye’nin rolüne böyle bakıyor. Pakistan, büyük bir memnuniyetle tüm dünyaya “Türkiye tam anlamıyla benim yanımda” mesajı verirken, Hindistan da Ankara’nın son gerginlikte Pakistan yanlısı bir çizgide durduğunu savunuyor. 

Türkiye’ye bakarsak; sanki iki tarafla da temas ederek, devreye girip, barış için çaba sarf edildiğine dair bir söylem var. Bu çabalar sayesinde Türkiye’nin ateşkes konusunda kendisine kredi çıkartıp, uluslararası alanda yıldızının parıl parıl parladığı algısı yaratılıyor. Ancak durum pek de öyle değil.

Kısa bir hatırlatma yapmak gerekirse, geçen ay Hindistan'ın idaresindeki Cammu Keşmir bölgesinde silahlı kişilerin turistlere ateş açması sonucu 26 kişi hayatını kaybetti, çok sayıda kişi de yaralandı.

Saldırının olduğu gün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ankara’da Pakistan Başbakanı'nı ağırlamıştı. 

Türkiye’nin nezdinde sivilleri hedef alan her saldırı terördür. Dışişleri Bakanlığı da yaptığı açıklamada, “sivilleri hedef alan terör saldırısında çok sayıda kişinin hayatını kaybettiği ve yaralandığı derin üzüntüyle öğrenilmiştir," ifadesini kullandı.

Saldırının kınandığı açıklamada, yaşamını yitirenlerin yakınlarına taziye dilekleri sunuldu ve yaralılara acil şifa dilendi.

Buraya kadar her şey olması gerektiği gibi. Zaten anladığım kadarıyla bu açıklama Türkiye’nin her şartta Pakistan’ı desteklemesinden rahatsızlık duyan Hindistan tarafında da memnuniyet yarattı.

Hindistan’ın gözünde son terör saldırısının olağan şüphelisi Pakistan. İslamabad olayla bağlantısını reddetti ve araştırma komisyonu kurulmasını önerdi. Dış destekli terörden çok çekmiş bir ülke olarak, Türk diplomasisi bu tür komisyonların çalışmalarından bir şey çıkmayacağını çok iyi bilir.

Son yılların en büyük terör saldırısına uğrayan Hindistan 6 Mayıs’ta “terör altyapısı” olarak nitelendirdiği Pakistan’daki hedeflere hava saldırısında bulundu; Pakistan da bu saldırılara cevap verdi ve Hindistan’a ait savaş uçaklarını düşürdüğünü açıkladı. Karşılıklı saldırılar sürerken Hindistan, 9 Mayıs’ta yaptığı açıklamada, Pakistan’ın saldırılarında Türk yapımı dronları kullandığını açıkladı.

Türkiye Pakistan’a en çok silah satan ikinci ülke 

Çin’den sonra Pakistan’a en çok silah satan ikinci ülke Türkiye. Ancak burada mesele Türkiye’nin Pakistan’ın en büyük silah tedarikçilerinden biri olması değil. 

Mesele Yeni Delhi’nin Türkiye’yi Pakistan’ın en büyük destekçisi olarak görmesi, Hindistan’a terör saldırısını kınadıktan sonra Ankara’nın tutumunu Pakistan lehine çevirdiğini düşünmesi. 

Bu noktada iki nükleer gücün karşılıklı saldırılara geçtiği 6 Mayıs itibariyle yapılan açıklamalara bakmakta fayda var.

Ankara’dan yapılan açıklamalarda Hindistan’ın saldırısı “ kışkırtıcı” olarak nitelendi. Hindistan’ın “sivilleri ve sivil  altyapıyı hedef alan saldırıları” kınandı.

Pakistan’ın, 22 Nisan’da gerçekleştirilen terör saldırısının araştırılması yönündeki çağrısına da destek verildi.

Açıklamada ayrıca “taraflara sağduyulu davranmalarını ve tek taraflı eylemlerden kaçınmalarını telkin ediyoruz,” dendi.

Girişimler tek tarafla mı iki tarafla mı?

Ancak taraflarla temasların sıklığı ve içeriğine bakınca, iki tarafla dengeli bir ilişki kurulmadığı ve taraflara itidal telkin edilip edilmediği tam anlaşılmıyor.

Resmi açıklamalar ve sosyal medya paylaşımlarına baktığımızda, Cumhurbaşkanından, Dışişleri bakanına Pakistan’la doğrudan ve sık temaslar görülüyor. Örneğin kriz başladıktan sonra Dışişleri Bakanı Hakan Fidan Pakistanlı karşıtı ile üç kez telefonla görüşüyor. Türkiye'nin İslamabad büyükelçisi Pakistan başbakanı ve dışişleri bakanı ile üç kez görüşüyor. Pakistan'ın Ankara büyükelçisi Türk savunma bakanı ile görüşüyor.

Pakistan tarafından temaslara dair yapılan her açıklamada Türkiye’nin “Hindistan’ın provoke edilmemiş saldırganlığı karşısında Pakistan’la dayanışma” içinde olduğu vurgulanıyor.

8 Mayıs’ta Cumhurbaşkanı Erdoğan’la telefonda görüşen Pakistan Başbakanı yaptığı paylaşımda, “bu kritik dönemde Pakistan’la gösterdiği dayanışma ve destek için kendisine teşekkür ettim” diyor.

12 Mayıs’ta, yani Pakistan’ın Hindistan uçaklarını düşürdüğü, Hindistan’ın da Pakistan’ın Türk yapımı dronlar kullandığı açıklamalarından bir kaç gün sonra Türk büyükelçisi Pakistan Başbakanını ziyaret ediyor. Pakistan tarafından yapılan açıklamaya göre, Türk büyükelçisi askeri ve diplomatik başarıları nedeniyle tebriklerini sunmuş. Türk halkının da Pakistan’ın sergilediği başarılardan mutluluk duyduğunu da iletmiş.

Gündem bu kadar doluyken ben ki, dış politikaya bakan biri olarak Hindistan Pakistan gerilimini izlemeye vakit bulamazken, canı dişinde Türk halkı ne ara Pakistan’ın Hindistan başarıları karşısında coşmuş merak ediyorum. Tersine, Hindistan’la iş yapanları büyük bir tedirginlik almış olduğunu tahmin etmek zor değil.

Ankara-Yeni Delhi hattında telsiz sessizliği

Diplomatik cepheye geri dönersek, Hindistan tarafına baktığımızda Ankara ile Yeni Delhi arasında bir nevi “telsiz sessizliği” hakim. 

Denebilir ki; Türkiye perde arkasında Pakistan’a “itidal” telkin ediyor. Gerilimi arttırıcı adımlardan kaçınması tavsiyesi veriyor.

Hindistan tarafı, “öyle olsa; bize Pakistan’la temaslara dair bilgi verilirdi” diyor. 

Bu noktada bir parantez açmam gerekiyor. Hindistan kamuoyunda çok ciddi bir Türkiye karşıtlığı var. Yakın geçmişte bir Hint Havayollarının tepe noktasına getirilen Türk yönetici, Hint kamuoyundan gelen tepki üzerine görevine başlayamadı. 

Hindistan’a terör saldırısının akabinde, Türkiye’den askeri kargo uçaklarının Pakistan’a gittiği yönündeki haberler Ankara tarafından yalanlandı. Ancak zaten hınçlanmış olan Hindistan kamuoyu meşhur Hint düğünleri için tercih edilen Türkiye’nin boykot edilmesi çağrılarında bulundu. Bu arada Pakistan kaynaklı trollerin  Hint kamuoyunu Türkiye’ye karşı kışkırttığına dair bazı şüpheler de yok değil.

Geçtiğimiz hafta Hindistan ülkenin pek çok havalimanında faaliyet gösteren Çelebi Havacılık’ın iznini güvenlik kaygılarını öne sürerek iptal etti. Benzer başka kararların da gelebileceği söyleniyor.

Aslında Hindistan Türkiye’nin Pakistan’la özel ilişkilerinin elbet farkında. Eskiden bu yana Pakistan’a karşı zemin kazanmaya çalışsa da, Türk savunma sanayiinin gelişimi ile Türkiye-Pakistan ilişkilerinin askeri boyutu Hindistan’da ayrı bir alerji yarattı. 

Öte yandan hem Hindistan hem Türkiye kendi bölgelerinde büyük ağırlık gösteren iki ülke. Üstüne, her iki ülke de son dönemlerde İngilizce literatürde “Emerging Middle Power” olarak nitelenen, dünya siyasetinde söz sahibi olmaya aday yükselen orta sikletli ülkeler arasında gösteriliyor.

Bu anlamda Yeni Dehli iki ülkenin uluslararası gündeme dair ortak paydalarda buluşabileceğini düşünüyor; ancak Türkiye-Pakistan ilişkisi nedeniyle fazla ilerleme sağlanamıyor. Hindistan’daki G20 zirvesinde Narendra Modi’den görüşme randevusu alınmakta çok zorlanıldı diye biliyorum.

Aslında Hindistan lideri Modi’nin Cumhurbaşkanı Erdoğan’la pek çok ortak yönü bulunuyor.

İktidarı sırasında tehlikeli biçimde yükselişe geçen Hindu milliyetçiliğinin ülkedeki Müslümanları tedirgin ettiği herkesin malumu.

Bu arada Pakistan’ın da bölgesinde ne kadar istikrara katkı veren bir rol oynadığı da kuşkulu. Afganistan’ın istikrarsızlığından sorumlu tutulan Pakistan köktendinci terör gruplarına göz yummakla suçlanıyor.

Rusya’yı kızdırmadan Ukrayna’ya askeri yardım da dahil destek veren Türkiye’nin benzer bir siyaseti Pakistan-Hindistan geriliminde izlememesinin eleştirilecek çok yönü var.

İktidar ve çevresi, zaman zaman Batı’nın bittiğini, dünyanın ağırlık sikletinin doğuya kaydığını, Türkiye’nin de alternatif olarak Asya’ya yönelmesini savunuyor; sırf bu yüzden BRICS’e üyelik için başvuru yapıldı. Ancak bu söyleme ters düşecek şekilde Türkiye’nin Asya’nın iki yükselen gücü Hindistan ve Çin’le ilişkileri gayet sancılı.

Günün sonunda iktidar ben Hindistan’a karşı Pakistan’ı destekliyorum diye net tavır alabilir. Ancak böyle bir tavır yokmuş gibi, “devreye girip” diplomatik girişimlerde bulunup, sanki bu girişimler sonucu ateşkesin sağlandığı algısını yaratmak; neyin ne olduğunu gayet iyi bilen uluslararası aktörler açısından riyakar görülecek hayli sorunlu bir tavır.