Rejimin yeni nizamında muhafazakârlar, Kürtler ‘normalleşirken’, sekülerler nereye konumlanıyor? Erdoğan’ın Özel’e çağrısı ne anlama geliyor?

Türkiye önemli bir dönüm noktasında. PKK silah bırakma ve fesih ile ilgili kongresini yaptı.

Kısa bir süre sonra kararlar paylaşılacak. Abdullah Öcalan’ın da görüntülü mesajının iletildiği bilgileri gelen kongreden Öcalan’ın çağrısına uyulacağı anlaşılıyor. Başta önceki sürecin kilit ismi Hakan Fidan, iktidar içinden kimi isimler temkinli bir şekilde ‘net açıklamayı-alınacak pozisyonu görmek istiyorsa da’ bu dakikadan sonra farklı bir durum çok zor olur.

Dünkü yazımda belirttiğim gibi şimdi içeride hukuktan sürecin toplumsallaşmasına yeni anayasaya pek çok konunun konuşulacağı bir dönem başlayacak.

 

Şu anda adı hâlâ tam konmamış süreç üzerinde öne çıkan iki ana tartışma noktası var.

-Yaşanan süreç mevcut iktidarın daha da otoriterleşmesi yolunda bir araç olacak.

-Yaşanan süreç mevcut iktidarı otoriterleşmeden demokrasiye geçiş yolunda zorlayacak bir zemini kuracak.

İlk maddeyi savunanlar demokratik Kürt siyasi hareketinin daha önce muhalefetle yan yana durarak aldığı tavrı ya da uğradıkları baskı sırasında uzun süre yalnız bırakılmalarına rağmen, başta hapis; her koşulda itirazlarını dile getirdiklerini unutuyor. İkinci maddeyi savunanlar, Türkiye’nin ana muhalefet partisinin hukuk yoluyla uğradığı baskının geleceğe dair olumsuz bir işaret olduğunu söyleyerek bu süreçten demokrasi çıkmayacağı konusunda ısrar ediyor. Her iki başlığında kendi içinde haklı yönleri var. Önümüzdeki günlerde konunun nereye evrileceğini göreceğiz. Burada belirleyici aktörlerden birinin CHP olacağını düşünüyorum.

Partinin Genel Başkanı Özgür Özel’in, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin bugünü getiren çağrıyı yaptığı 22 Ekim 2024 günü, üç saat sonra Meclis’te yaptığı, “Kürtlere Türkiye Cumhuriyeti devletinin sahibi olmayı teklif ediyorum” şeklindeki konuşmasının kritik bir adım olarak hatırlanacağı kanaatindeyim. Bugün Van’da konuşacak olan Özel’in burada yapacağı konuşma da sürecin geleceğine dair önemli bir perspektifi ortaya çıkaracak. Burada bir not. DEM Parti, PKK’nın açıklamasından sonra yaptığı toplantının ardından yayınladığı bildiride Öcalan, Bahçeli ve Erdoğan ile birlikte “sürece olumlu yaklaşan” Özgür Özel’e de teşekkür etti.

Burada tartışmak istediğim bir diğer konu da ‘rejimin yeni nizamı-rotası’… Devlet ya da iktidar demekten kaçındım. Rejim diye tarif edilen yapıda değişik siyasi partilerden bürokrasiye geniş bir hat var. Bu hattın en önemli aktörlerinden biri MHP lideri Devlet Bahçeli. Kürt sorununun çözümünde önemli rol alan-belirleyici olan Türk milliyetçisi. Bahçeli’yi bu adımı atmaya yönelten ne idi? Bir yandan Ortadoğu’daki-Suriye’deki gelişmeler ama ya başka?

Türkiye siyasi olarak kabaca tarif edilirken üç kesimden bahsedilir. Muhafazakârlar, sekülerler ve Kürtler. Muhafazakârlar 2002 sonrası; çok uzun süre başta kamusal alan yaşadıkları dışlanmanın-ötekileştirmenin ardından rejimin normali-makbulü haline geldiler. Şimdi Kürtler de yıllardır süren baskı, hapis, dışlanma, yok sayılma süreçlerine karşı verdikleri mücadelenin sonunda rejimin ‘normal’i oluyorlar. Elbette bu gerçekleşirken ‘kardeşlik’ kelimesi üzerinden kendilerine biçilen bir rol mü rejimin istediği yoksa eşit vatandaşlık yolunda bir hareket alanı mı, anlayacağız… Bu arada son bir yıl içinde rejimin yeni ötekisi ‘CHP üzerinden sekülerler’… Bu durumu kutuplaşma için sürekli bir ötekine-düşmana ihtiyaç duyma hali olarak okumak fazla naif olur.

Burada son bir noktayı şöyle vurgulayayım. İzmir merkezli Bayetav’ın gençler üzerinde yaptığı araştırmayı değerlendiren akademisyen Serkan Turgut (Kürt Damgası: Etnik Sınırlar ve Başa Çıkma Stratejileri kitabının da yazarı) T24’teki değerlendirme yazısının bir kısmında ‘sivil milliyetçiliğin yükseldiğini’ belirterek şunları kaydetti: 

“Sivil milliyetçilik, biçimsel olarak devletçi kalıpların dışında konumlansa da etnik farklılıklara dair dışlayıcı söylemleri içselleştirmiş görünüyor. Özellikle Kürt kimliğine yönelik tahammülsüzlük, sivil olma iddiasının çelişkilerini apaçık ortaya koyuyor. Uzun süre mülteci karşıtlığı üzerinden gelişim gösteren bu yeni milliyetçilik son dönemde özellikle ‘çözüm süreci’ üzerinden bir kez daha Kürt meselesinden beslenmeye başladı.”

Serkan Turgut’un bu tespitini de dikkate alarak yeni sürecin toplumsallaşması, iyi anlaşılması, anlatılması için şeffaflık ve CHP’nin konuyu tartışma, ele alma zeminini iyi izlemek gerekiyor.

Bitirirken…

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugün konuşmasında Özgür Özel’e ilginç bir çağrı yaptı:

“CHP'nin süratle normalleşmesi şart. CHP'nin iradesine vurulan vesayet prangalarını kırması gerekiyor. Sayın Genel Başkan'ın artık suç örgütünün boyunduruğundan kurtulup kendisini toparlaması gerekiyor. Muhalefet aktörlerini sükunete, sorumlu dille siyaset yapmaya davet ediyorum. Türkiye'nin kucaklaşmaya ihtiyacı var."

Erdoğan’ın Özel’e açıkça İmamoğlu’ndan ayrı bir yerde durma çağrısı bu. Özgür Özel, elbette İmamoğlu’nu yalnız bırakmaz. Ya da normalleşmenin en önemli şartının herkes için adalet olduğunu, yargı eliyle siyaset dizayn edilmemesi gerektiğini bilir. Partinin sokakta kazandığı ivmeyi, kendisinin çerçevelediği yeni çizginin sonuçlarını da anketlerden görüyordur. Ama Erdoğan’ı bu çağrıyı yapmaya iten faktörün ne olduğu da önemlidir. Sadece kendisinin-partisinin oylarının erimesi mi yoksa başka bir şey mi? Kritik günler…