CHP Genel Başkanı’na dün Atatürk Kültür Merkezi önünde yumruklu bir saldırı gerçekleşti.
Bu tür saldırılar niyeyse genelde CHP liderlerinin başına geliyor.
İnönü, Ecevit, Baykal, Kılıçdaroğlu, hatta İmamoğlu ve sonunda Özel.
Bu son olayda korumaların uyuduğu aşikar.
Tabii onların da işi zor.
Liderler halka bütünleşmek istiyor, ama fazla bütünleşince de bu oluyor.
Belki de en iyisi, bazı siyasetçiler gibi “cast” yapmak, “halkla” değil “cast ile” bütünleşmek.
Allah muhafaza, saldırganın elinde bıçak falan olsa bugün çok başka şeyler konuşuyor olurduk.
Bu arada saldıran rezilin çocuklarının katili olduğunu da öğrendik.
2 evladını önce tabanca ile vurmuş, sonra bıçakla doğramış.
Müebbete mahkum olmuş ama şartlı tahliye ile çıkmış.
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç ise “Eski dönemden kalan bir yasa ile tahliye oldu” demiş. Güldüm.
Eskisi mi kaldı be Sayın Bakan. 23 yıldır oralardasınız. İsmet İnönü mü suçluydu yoksa Atatürk mü! Kim bilir belki de İttihat ve Terakki’nin kabahatidir belli mi olur!
Sizden başka herkesin ayıbı olabilir.
Bu arada “Yargı bağımsızdır” demeyi unuttunuz, onu hatırlatayım. Bir ara söylersiniz.
Özgür Özel’e saldırıldı ama mesele orada kapanmadı.
Hemen arkasından bir sosyal medya hesabından Özgür Özel’in kızına tehditler yağmaya başladı. Öyle boş tehdit değil, evinin adresini vererek. Belli ki, istihbaratı kuvvetli bir tehditçi.
Yeni dönemin modası bu.
Ahmet Minguzzi’de de böyle olmadı mı!
Hem saldır, hem de tehdit et.
Belki onun da yasası eski dönemden kalmadır. Bakan Bey’e sormak lazım.
İş orada da bitmedi.
CHP standında duran 15 yaşında bir çocuğa da saldırdı bir serseri. Çocuk hastanelik oldu.
Peki, şaşırıyor muyuz tüm bu olanlara.
Vallahi de billahi de şaşırmıyorum.
Siyaset meydanına “telef” kelimesini soktunuz mu konu buraya kadar gelir.
Tüm siyasetçilerin siyasetin dilini yumuşatması gerekir.
Tabii ülkenin ve torunlarının geleceğini kendi kısa vadeli geleceklerinden önemli görüyorlar ise.
Çıkanlar yetmedi bir de af çıkarın
Müebbet mahkumu 16 yılda çıktıysa, diğerleri ne kadar zamanda çıkmıştır, hiç düşündünüz mü!
Bir de şimdi af yasası hazırlıyorlar.
Kalan son bir iki katili de salalım ya da yurt dışında kaçak göçek kalanı varsa onları da memlekete kazandıralım diye herhalde.
Çünkü anladığımız kadarıyla ağır suçluların hepsi dışarıda.
Kimini infaz yasası, kimini pandemi önlemleri adı altında aramıza salmışlar.
Ben de düşünüp duruyordum sokaktaki tipler niye korkutucu hale geldi diye. Belli ki bundan.
Katili, hırsızı, dolandırıcısı dışarda.
Yazarı, çizeri, iş insanı, siyasetçisi içerde.
Şimdi herkes diyor ki, “Yumrukla saldırmanın cezası falan yok ki, bu katili yine salıverirler”.
Aslında öyle olmaması lazım.
Şartlı tahliye ise eğer, bu yumruk ile tahliye şartını ihlal etmiş olduğu için kalan cezasını çekmek üzere yeniden hapse atılması lazım.
Ama dert etmesin.
Uzun kalmaz.
Biliyorsunuz iktidarımız yeni af peşinde.
Bir zamanlar Rahşan Affı için sokağa çıkıp protesto gösterisi yapan “milliyetçilerimiz” ve “güvenlikçilerimiz” bu sefer ne diyecek acaba.
Onu da merak etmiyor değilim.
AKP Suriye’de de batağa düştü
Müthiş bir strateji ile Suriye’den Esad’ı yollamış ve Suriye’nin yeni rejimini kurup sahibi olmuştuk, değil mi!
Troller ve iktidar sözcüleri böyle diyordu.
Durumun pek de öyle olmadığını, gerçek durumu görmek için beklemek gerektiğini söyleyen birkaç kişiydik. Bize de sövüyordu aynı tipler.
Zaferlerini gölgelemekle suçluyorlardı.
Geldiğimiz noktada Suriye’nin yavaş yavaş İsrail tarafından işgal edildiğini ve Suriye’nin müthiş bir istikrarsızlık ortamı olarak yanı başımızda yeni bir bataklığa dönüştüğünü görüyoruz.
Belli ki, Suriye diye bildiğimiz ülkenin üçte birinden fazlası İsrail’in olacak, kalanın bir bölümü YPG Devleti, gerisi ise Afganistan benzeri bir yer.
Dönecekler diye korkulan göçmenler bu yüzden dönmüyor.
Türkiye ise sessiz.
Çıt yok. “Ey Netanyahu” diyen yok, “terörist devlet” diyen yok, “İsrail, haddini bil” diyen yok.
“Eyvah geri dönecekler” dedikleri göçmenlerden ise giden falan yok.
Suriye’den, Colani yönetiminden ise Türkiye’ye mesajlar geliyor.
“Bize beslemeniz muamelesi yapmayın. Bizimle ilişkinizde tepeden bakan taraf gibi görünmeyin. Bu algı bizi çok rahatsız ediyor.” diyorlar.
Anlayacağınız Suriye meselesinde işler istediğimiz gibi ya da anlatılanlar gibi gitmiyor.
AKP’nin dış politikası bir kez daha batağa saplanıyor.
Mourinho Fenerbahçelileri aptal mı zannediyor!
Spor, daha doğrusu futbol ile artık pek ilgilenmiyorum.
Maç izlemiyorum.
Spor programlarına çevremdekiler nedeniyle maruz kalmadıysam bakmıyorum bile.
Bir ara ikinci başkanlığını yaptığım Galatasaray Spor Kulübü ile bağım ise hiç olmadığı kadar zayıf, ne genel kurullarına gidiyorum, ne spor müsabakaları ve sonuçlarıyla ilgileniyorum.
Kulübün yönetim yapısının ve anlayışının artık beni temsil etmediğini görüyorum, hiçbir bağ, hiçbir aidiyet hissetmiyorum.
Bu yüzden de aşağıda okuyacağınız satırların Galatasaraylı biri tarafından takım duyguları ile kaleme alınmadığından emin olun.
Dün Fenerbahçe A takımı, sahasında Beşiktaş’a yenilerek şampiyonluk yolunda çok ağır bir yara daha almış ve büyük ihtimalle şampiyonluğu kaybetmiş.
Fenerbahçe’nin dünyaca ünlü teknik direktörü Jose Muorinho da “Şampiyon sezon başında belliydi” diye kendini savunmuş.
Şunu söyleyeyim.
Bu Mourinho bir zamanlar önemli bir teknik direktördü ama son yıllarda İngiltere’de bir komedi unsuruna dönüştü. Sürekli bahaneler üretmesi, rakip teknik direktörlere saldırması, bazen bu saldırıları fiziki saldırıya dönüştürecek kadar ileri gitmesi, yardımcılarına rakip hocalara saldırı emri vermesi falan gibi nedenlerle İngilizler artık kendisini çok ciddiye almıyor.
Mourinho burada da aynı duruma hızla geldi.
Şampiyon sezon başında belliymiş!
Yahu terbiyesiz adam, utanmıyor musun kendi taraftarını dahi aptal yerine koymaya.
Kendi sahanda oynadığın tüm derbileri kaybetmişsin. Tek bir derbi galibiyeti elde edememişsin.
Muhtemelen en kötü sezonunu geçiren Beşiktaş’a iki maçta 6 puan vermişsin.
Ligin ilk beşinde yer alan takımların hiçbirini yenememişsin. “Sezon başında şampiyon belliydi” diyorsun.
Sahanda iki rakibi yenmiş olsan bugün puan farkı 2 olurdu ve hâlâ şampiyonluk adayı olurdun.
Türkiye’nin en kaliteli taraftarını ahmak mı zannediyorsun!
NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?
Bahane üretmeye hazır olanlara bahane üretme fırsatı vererek yönetici olunmayacağını anladığımız zaman.