Meloni’nin teşekkürü

İtalya Başbakanı Giorgia Meloni’nin, Türkiye-İtalya 4. Hükümetlerarası Zirvesi için Roma’da bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ettiği “teşekkür”, her yurttaşın içini acıtacak türdendi.

Meloni Erdoğan’a şöyle teşekkür etti: “Türkiye kaynaklı göç sayısı sıfıra indi. Teşekkür ediyorum. Şu ana kadar yaptıklarımızla gurur duyabiliriz. Sağlam dostluğumuzu daha ileri götüreceğiz.”

Bu teşekkürün açılımı şu: Erdoğan’a, Suriye ve Afganistan kaynaklı göçmenleri Türkiye’de tuttuğu, tekini bile İtalya ve Avrupa’ya bırakmadığı için teşekkür ediyorlar!

AVRUPA’NIN İSTİLASINI ÖNLEME MİSYONU!

AB şeflerinin sık sık dile getirdiği bu teşekkürler, AKP hükümetinin Türkiye’yi AB önlerinde bir göçmen deposu, bir tampon ülke yapmasınadır.

Bunu kendileri de itiraf ediyor zaten.

Örneğin 24 Kasım 2016’da TRT’de gazetecilerin karşısına çıkan Başbakan Binali Yıldırım, Avrupa’nın güvenliğini sağlayan bir ülkenin başbakanı olmakla övündü: “Düşünün, Türkiye olmasa ne olacak? Bütün bu Ortadoğu’dan, kargaşanın, savaşın yaşandığı bölgelerden akın akın mülteciler Avrupa’yı istila edecek ve çok büyük bir sorunla yaşamak zorunda kalacaklar.”

Gazetecilerden hiçbiri ne yazık ki Yıldırım’a “Peki Avrupa’nın istilasını önleyerek Türkiye’nin istilasını sağlamış olmuyor musunuz bu durumda?” diye sormadı.

AVRUPA’NIN HUZURUNU SAĞLAMA MİSYONU!

Sadece Başbakan Yıldırım mı? Cumhurbaşkanı Erdoğan da aynı duruma işaret ediyordu.

Erdoğan 3 Mayıs 2019’da şöyle diyordu: “Bugün Avrupa ülkeleri hâlâ huzur içinde yaşıyor olmalarını, Türkiye’nin 4 milyon sığınmacıyı kendi topraklarında misafir etmesine borçludur.”

Ve yine gazetecilerden Erdoğan’a “Peki Avrupa’nın huzur içinde yaşamasını sağlayarak Türkiye’nin huzursuzluk içinde olmasını sağlamıyor musunuz bu durumda?” diye soran olmadı elbette.

Peki Türkiye neden Başbakan Yıldırım’ın ifadesiyle “Avrupa’nın istilasını” önlüyor, neden Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ifadesiyle “Avrupa’nın huzurunu” sağlıyor?

Mesele Türkiye’nin AB ile 16 Aralık 2013’te imzaladığı “Geri Kabul Anlaşması” karşılığında alınacak üç beş milyar Avroluk fon mu? Elbette etkisi vardır. Ama başka nedenlerin de olduğu anlaşılıyor.

NEDEN TUSAŞ YERİNE BAYKAR?

Roma’daki Türkiye-İtalya 4. Hükümetlerarası Zirvesi sırasında özel bir tören vardı. Baykar Yönetim Kurulu Başkanı Selçuk Bayraktar ile Leonardo Genel Müdürü Roberto Cingolani, Erdoğan ve Meloni’nin önünde, 6 Mart 2025’te imzaladıkları işbirliği mutabakat zaptını karşılıklı teslim ettiler.

Güzel. Bir Türk şirketinin uluslararası şirketlerle yararlı işbirlikleri yapması elbette önemli başarıdır. Ama ortada şöyle bir sorun var:

Neden kamu şirketi olan TUSAŞ değil de özel bir şirket olan Baykar bu tür işbirlikleri yapıyor? TUSAŞ Baykar’dan daha mı başarısız? Değil, en iyi 10 sıralamasında Baykar’dan da TUSAŞ’tan da ikişer İHA var.

Öte yandan Leonardo özel bir şirket değil. İtalya Ekonomi ve Maliye Bakanlığı, yüzde 30.2 ile şirketin en büyük hissedarı. Dolayısıyla İtalya’nın kamu şirketiyle Türkiye’nin kamu şirketinin anlaşma yapması, çok daha uygun olurdu.

Açık ki iktidar, halkın/ kamunun şirketi olan TUSAŞ yerine, şahıs/aile şirketi Baykar’ı bu tip işbirlikleri için öne çıkarıyor. İtalya ilk değil, Cumhurbaşkanı Erdoğan Baykar’ı daha önce çeşitli ülke ziyaretlerinde de hep öne çıkarmıştı.

BATI BATARKEN

Tekrar göçmen konusunu dönersek...

Batı’nın 500 yıldır uygarlığa yaptığı liderlik bitiyor; ilerici özelliklerini çoktan yitiren Batı batıyor. Göç konusu da Batı’nın ikiyüzlülüğünü resmediyor.

Suriye’den, Afganistan’dan göçlerin esas nedeni, emperyalist Batı’nın saldırganlığıdır. İşgal ettikleri, bombaladıkları yerlerden insanlar çaresizce yeni bir hayat için kaçıyor.

Ama AB hiçbir sorumluluk almıyor. Yoksul, ezilmiş, eğitimsiz kalmış göçmenlere sınırlarını kapatıyor ancak sırtından para kazanacağı göçmenlere kapılarını açıyor. Baksanıza, AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, “dünyanın dört bir yanından bilim insanlarının ve araştırmacılarının Avrupa’ya göç etmesini teşvik edeceklerini” söylüyor. (AA, 29.4.2025) Bilim insanı ve araştırmacı olmayanlar ise Türkiye’nin sorunu!