MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Erdoğan’ın ABD ziyaretinin hemen öncesinde dile getirdiği TRÇ önerisini, Türkgün gazetesinde yayımlanan üç günlük söyleşiyle ayrıntılandırdı.
Ancak bu ayrıntılandırma, önerinin ilk halinden ciddi bir dönüşüme işaret ediyor. “ABD-İsrail’e karşı” diye önerilen Türkiye-Rusya-Çin ittifakının yerini, NATO’ya karşı olmayan, hatta NATO’yu bütünleyen, dahası Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) açısından “NATO sigortası” sağlayan bir öneriye dönüştü.
Bu dönüşümde, TRÇ sorulduğunda “Takip etmedim” diyen Erdoğan’ın ve daha önemlisi iktidar nezdinde “ABD’yle yeni sayfa açılmasının” etkisi ne oranda, göreceğiz...
‘ABD’YE KARŞI’DAN ‘İKİ YÖN’E BAKMAYA
Bahçeli öneriyi ortaya attığında, açık bir şekilde, TRÇ ittifakının “ABD-İsrail şer koalisyonuna karşı” olduğunu belirtmişti. Söyleşinin birinci günü şöyle dedi:
“Türkiye’nin NATO üyeliği eğer Türkiye’yi NATO içinden gelebilecek muhtemel saldırılara karşı korumanın ötesine geçemiyorsa, bazı NATO müttefiklerimiz en hayati önceliklerimi görmezden gelebiliyorsa, (...) her iki yöne bakma vakti gelmiştir.”
Burada anahtar sözcükler, “iki yön”dür; Bahçeli şartlar şöyle olursa, iki yöne, hem Batı’ya hem Doğu’ya bakarız, diyor. Sorun şu ki hem olursa dediği şartlar zaten oluşmuş durumda hem de sorun öyle iki yöne birden bakılarak çözülebilecek aşamayı çoktan geçti.
NATO SORUMLULUKLARIYLA ÇELİŞMEYEN BİR TRÇ MÜMKÜN MÜ?
Bahçeli söyleşinin ikinci günü ise daha da geri adım atıyor ve önerisinin “Türkiye’nin mevcut NATO mimarisinin yerini almaya yönelik olmadığını” belirtiyor. Devamında TRÇ’nin bir “askeri blok” olmadığını vurguluyor. Ve “NATO’nun Türkiye’ye caydırıcılık ve güvenlik sağladığından” hareketle, TRÇ’nin “askeri nitelikte kurgulanmaması” gerektiğini söylüyor, dahası “TRÇ’nin Türkiye’nin NATO yükümlülükleriyle çelişmemesi gerektiğini” savunuyor.
Ve Bahçeli üçüncü gün, önerisini “Türkiye’nin Batı’dan vazgeçmeden Doğu ile işbirliği” şeklinde formüle ediyor.
Böylece “ABD’ye karşı” diye başlayan öneri, “NATO’ya ve Batı’ya karşı olmayan”, dahası, “Türkiye’nin NATO sorumluluklarıyla çelişmeyecek türden bir işbirliği” haline dönüşüyor. Nasıl olacak? Mümkün mü? Elbette değil, zira NATO konseptine göre Rusya tehdit, Çin mücadele edilecek baş rakip konumunda.
Nitekim Bahçeli sonunda, başladığı yere dönüyor: “NATO kapsamında bir müttefikimiz olan ABD ile ilişkilerimiz Avro-Atlantik bölgesi ve hatta dünya barış ve istikrarı açısından kritik önem taşıdığı gerçeğine uygun olarak (...) eşitlik ve karşılıklılık temelinde yürütülmesi esas olmalıdır.”
BAHÇELİ’NİN TDT’YE BİÇTİĞİ MİSYON
Meselenin işbirliği yapabilme ve ortaklık kurabilme zemini açısından daha sorunlu yanı ise şu: Bahçeli, Rusya ve Çin’le bir ittifak tasarımını, Türkiye’nin Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) nezdindeki pozisyonu üzerine kurguluyor. Bir nevi TDT’nin “ağabeyi” olarak ve onları da arkasına alarak Rusya ve Çin’le ittifak tasarlıyor.
Tasarı, bu devletlerin siyasal pozisyonlarının gerçekliğinden o kadar uzak ki devamında bakın Bahçeli ne diyor: “TDT kamuoyundaki duyarlılıklara koruyucu diplomasi ile yaklaşmak suretiyle ‘çifte sigorta’ (NATO yükümlülükleri + TRÇ’de uyumlu alanlarda derinleşme) ilkesi gözetilerek...”
Ve dahası, TRÇ “çok kutupluluğun” bir gereği olarak önerilmişken söyleşinin üçüncü gününde TRÇ aşısından kritik önemde görülen TDT’den “kutuplaşmaları törpüleyecek” bir yapı olarak bahsedilmektedir!
RUSYA VE ÇİN KANDIRILABİLİR Mİ?
Bahçeli’nin Türkgün’deki üç günlük açıklamalarını özetlersek:
1) TRÇ, Türkiye’nin ABD karşısında Rusya ve Çin’e dayanarak elini güçlendirmek içindir.
2) TRÇ NATO’ya karşı değildir, dahası Türkiye’nin Rusya ve Çin karşısında pozisyonunu güçlü tutmasını sağlayacak TDT açısından “çifte sigorta” niteliği taşımaktadır.
3) Türkiye, son tahlilde Avro-Atlantik’te ABD’yle müttefikliği esas almaktadır.
Tasarı tamam da Rusya ve Çin, bu tasarıma kanabilecek türden ülkeler mi? Asıl mesele de bu işte