Şu an ülkemizde yaşanan hemen her siyasi, ekonomik ve askeri konu, doğrudan ya da dolaylı olarak “operasyon 2028” kapsamındadır.
Operasyon 2028, anayasaya rağmen üçünkü kez cumhurbaşkanı durumunda olan Erdoğan’ı ya yeni anayasa ile ya da yine mevcut anayasaya rağmen, dördüncü kez cumhurbaşkanı yapma operasyonudur.
CHP’ye operasyonlardan teğmenlere operasyona ve aile merkezli ulusal savunma propagandasına kadar hemen her konu, operasyon 2028 içindedir.
KARANLIKTA SAKLANMAYA ÇALIŞILAN GERÇEK
Elbette operasyonların kamuoyunda etkili olabilmesi için torbaya her zaman çürükler de atılır. Kamuoyunun bir bölümü bu tuzağa Ergenekon-Balyoz operasyonlarının ilk döneminde de düşmüştü. Hatta torbaya atılan kimileri, operasyonun asıl hedefini anlayamadığından, “Biz onlardan değiliz” dilekçeleri vermişti. Neyseki kamuoyunun çoğunluğu asıl amacı gördü ve ağır hasar alınmasına rağmen süreç atlatıldı.
CHP’ye operasyonlar da böyledir. Yolsuzluk iddialı bu operasyon davalarında elbette sıfır yolsuzluk yoktur, elbette “bir miktar” yolsuzluk vardır. Üstelik varlığı “bir miktarı” geçemediği için, sürekli yeni operasyonlara ihtiyaç duymaktadırlar. Ama bu durum, davaların asıl amacının operasyon 2028 olduğu gerçeğini değiştirmez. Tersine operasyonun sahibi, ışığı yolsuzluğa tutarak operasyon 2028’i karanlıkta bırakmak istemektedir.
Bugün sistem/düzen partilerinin tamamında, büyüklü küçüklü yolsuzluk vardır. Çünkü sistem böyledir, çünkü sistem yolsuzluk, haksızlık, adaletsizlik üstüne inşa olmuştur. Kir tüm sistem partilerine, o partilerin sistemle ilişkisinin çapına göre nüfuz eder. O nedenle asıl büyük mesele, sistemin dışına çıkabilme meselesidir.
ESKİ İŞLERE YENİ AKTÖR: BAHÇELİ
Devlet Bahçeli, Saray’a yakın gazeteden “Sayın cumhurbaşkanımız görevine 2028’de de devam etmeli” mesajı vererek operasyon 2028’in baş aktörlüğünü yaptığını bir kez daha sergiledi.
Oysa aynı Bahçeli, Erdoğan’ın daha ilk cumhurbaşkanı adaylığını bile ülkenin geleceği açısından beka sorunu görmüş, karşı çıkmış ve çok ağır sözler kullanmıştı. Peki ne değişti? Erdoğan mı değişti, Bahçeli mi? Erdoğan çizgisini korumakta, davasının yolunda yürümekte ve asıl hedefine varabilmek için taktik manevralarla herkesi kullanmaya çalışmaktadır.
Dahası, Erdoğan eski işlerini artık “yeni müttefiklerine” yaptırtmaktadır; bu da kendisine siyasi esneklik kazandırmakta, istediği an manevra yapma özgürlüğü sağlamaktadır.
Örneğin Erdoğan daha önce birkaç kez sosyal medyayı kısıtlamaya çalışmıştı. O süreçte kendisine en sert karşı çıkanların başında Bahçeli geliyordu. Bahçeli Erdoğan’ı internete deli gömleği giydirmekle, Twitter kuşunun kanadını kırmakla, ifade özgürlüğünü yontmakla suçluyordu. Aynı Bahçeli şimdi Erdoğan’dan da ileri gidiyor ve “sosyal medyanın tamamını kapatmayı” savunuyor.
Anayasa Mahkemesi de öyle değil mi? Kürt açılımı da öyle değil mi? Erdoğan’ın her Kürt açılımına kategorik olarak karşı çıkan Bahçeli, pozisyonunu değiştirince, bizzat Erdoğan’ın yerine Kürt açılımını başlatmış olmadı mı?
DAR KORİDORUN DIŞINDAN BAKABİLMEK
AKP saflarına devşirilmemiş tüm siyasi partiler, günlük dar siyaset koridorunun dışına çıkmalıdır; taktik seviyeden değil, stratejik düzeyden bakmalıdır.
Operasyon 2028 gerçeğini görmeden ne belediyelere operasyonlar anlaşılır ne de açılım; ne medyaya operasyon anlaşılır ne de gazetecilere tutuklamalar; ne finans kapitale tavizleri anlaşılır ne de işletme hakkının devri adı altında yeni satış hazırlıkları; ne en yüksek vergi ödeyenlerin neden isimlerini gizlediği anlaşılır ne de büyük sermaye transferlerinin amacı; ne iç güç mücadeleleri anlaşılır ne de pasif görevlendirmeler; ne dün ihale verdiklerine bugün operasyon yapmaları anlaşılır ne de kullan-at hamleleri; ne kayyumculuk anlaşılır ne de bölümünü birincilikle bitiren öğrencinin aynı bölümde yüksek lisans yapma başvurusunun reddedilmesi...