Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından gazetesinin başyazarı Abdülkadir Selvi ile birlikte “Gereğini yap Ahmet” olarak görevlendirilen Hürriyet gazetesi genel yayın yönetmeni Ahmet Hakan “İktidarın Kanal İstanbul’u yapmak gibi bir niyeti yok. Bunu muhalefet köpürtüyor. İktidarın gündeminde Kanal İstanbul yok” demiş.
Komik de, neremizle gülsek.
Ağzımızla mı, başka yerimizle mi!
Yolsuzlukların merkez üssü haline getirilmiş Ulaştırma Bakanlığı’nın sekreteri Abdülkadir Uraloğlu yaklaşık 2 ay önce Cumhurbaşkanı’nı helikopterle Kanal İstanbul güzergahı üzerinde gezdiriyor.
Yapılmakta olan köprüleri, köprü ayaklarını büyük övünçle anlatıyor.
Kanalın projesi hakkında bilgiler veriyor.
Üstelik de Cumhurbaşkanı’na yaptırdığı bu geziyi sosyal medya hesabından takipçileri ile paylaşıyor.
Ayrıca Cumhurbaşkanı’nı gezdirmese ne fark eder.
Kanal İstanbul’la ilgili olarak ihalelerin yapıldığını, köprü ve yolların yukarı ya da aşağıya alınması için milyarlarca liralık işlerin tabii ki yandaş müteahhitlere verildiğini bilmiyor muyuz!
Tabii AKP iktidarının öngörüsüzlüğü, plansızlığı, hesapsızlığı, savrukluğu burada da görülüyor.
Daha birkaç yıl önce yapılan Kuzey Marmara Otoyolu projesi bile Kanal İstanbul düşünülmeden yapıldığı için bu otoyolu da kanalın üzerinden geçirmek için milyarlarca liralık tadilatlar yapılacak.
Çünkü AKP planlama diye bir şey bilmiyor. Var olan planlama teşkilatlarını kapatıp yok ettiği için hepimizin paraları böyle hesapsızca heba ediliyor.
Ama sonuçta hepimiz biliyor ve görüyoruz ki, Kanal İstanbul için tüm hazırlıklar tam gaz devam ediyor.
Henüz kanal kazılmıyor ama onun da nedeni projeden vazgeçilmesi değil ülkenin batık halde olması.
Parayı buldukları anda kanalı kazmaya başlayacakları da aşikar, yoksa devasa 90 metrelik ayakları seyir terası yaparız diye dikmiyorlar.
Zaten Arap ülkelerinin televizyonlarında da Kanal İstanbul manzaralı ev reklamları sürüyor. Herhalde yapmayacakları kanalın reklamını yapıp Arapları dolandıracak halleri yok. Böyle bir şeyi bize yaparlar ama çok sevdikleri Arap halkına yapmazlar.
Yani Kanal İstanbul’dan vazgeçmedikleri tam aksine iktidarın böyle bir projeyi yürütebilmek için her yolu denediği aşikar.
İlginç olan ise gözümüzün önünde yürüyen proje ile ilgili olarak Ahmet Hakan’a niye “Yok öyle bir proje” diye yazması talimatını verdikleri.
Yoksa Ahmet Hakan bölgede arazi fiyatlarının artmasını engelleyip, ucuzdan bir miktar arazi mi kapatmak istiyor.
Çünkü bu AKP gazetecileri ilginç adamlar.
Gazetecilik dışında her işi yapıyorlar.
Kimi terlik satıyor, kimi arsa spekülasyonu.
Belki Ahmet Hakan da “Benim başım kel mi?” demiş olabilir.
Yolun sonunun itirafı
Dün gece Onlar’ı yani Şule Aydın Timur Soykan, Murat Ağırel, Barış Pehlivan ve Barış Terkoğlu’nu izlerken çok ilginç bir şey öğrendim.
İBB ile ilgili soruşturmayı yürüten savcılar, içi boş olduğu her geçen gün biraz daha fazla anlaşılan dosyaların İmamoğlu’nu ve arkadaşlarını mahkum ettirecek delil ve bilgilerden yoksun olması ile ilgili olarak suçu bürokrasiye atmaya başlamışlar.
Kamu bürokrasisinden kendilerine yeterli destek gelmediğini, bürokrasinin İmamoğlu aleyhine belge ve bilgi üretme konusunda arzulu davranmadığını, bekledikleri ve umdukları araştırmaların kendilerine ulaştırılmadığını, MASAK’ın hazırladığı raporun umdukları gibi çıkmadığını söyleyip, bu kez de savcılığa İmamoğlu’nu suçlayacak deliller sunmayan bürokratlar hakkında soruşturma açacaklarını duyurmuşlar.
Bu tam bir FETÖ anlayışı aslında.
FETÖ’den sadece yöntem değil, anlayış da almışlar belli ki!
Yıllar önce İstanbul Emniyeti’nden tartıştığımız bir istihbaratçı “Seni yıllardır takip ediyoruz. Teknik, fiziki her türlü. Tek bir şey bulamadık. Senin oturduğun koltukta oturan birinin bu kadar temiz olması mümkün değildir. Ya izlerini çok iyi kapatmayı bilecek bir eğitim almışsın ya da biri seni koruyor” demişti.
Kafası birinin gerçekten temiz, lekesiz, dürüst ve iyi vatandaş olacağını almıyordu.
Ben de gülerek “Size karşı hile yapıyorum” demiştim.
Şaşırarak “Ne hilesi” diye sormuştu.
“Dürüst ve ahlaklı davranıyorum. Sizin anlayamayacağınız, çözemeyeceğiniz çünkü hayatınızda olmayan bir şey” demiştim.
Bugün de değişen bir şey yok.
Aynı anlayış devam ediyor belli ki!
Ancak bu söylem, yani bürokrasi bizimle birlikte hareket etmiyor, bizi desteklemiyor demeleri bile aslında AKP’nin yolun sonuna geldiğinin bir göstergesi.
Çünkü bürokrasi artık bu dönemin bitmek üzere olduğunu görmüş ve anlamış.
Giderayak suç ortağı olmayayım demeye başlamış.
Bu aslında iktidarın aczin ve sonun yakın olduğunun itirafı.
NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?
Tarım Bakanlığı pestisitle mücadeleyi lafta bırakmadığı zaman.