Kurucu Meclis, Cumhuriyet ve CHP

Resmi tarih yalanla dolu.

CHP ise bu yalanla dolu resmi tarihin aktarıcısı bir siyasi aparat.

Her seferinde tekrarladıkları yalanların başında bu ülkenin kurucu sahipliği iddiası geliyor.

“TBMM’yi biz kurduk, Cumhuriyet’in kurucu partisi biziz!” diye başlayan yalanları düzeltmekten gına geldi ama ne hikmetse CHP’nin mevcut genel başkanı da dahil CHP adına konuşan herkes bu yalanı yineleyip durmakta bir sakınca görmüyor.

Tane tane anlatalım işim gerçeğini.

Bir defa 23 Nisan 1920’de ilan Ankara’da açılan meclisin adı Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) değildir; Büyük Millet Meclisi (BMM)’dir.

BMM açıldığında CHP diye bir parti yoktur.

BMM, İstanbul’da kapısına İngiliz işgal kuvvetlerince kilit vurulan Meclis-i Mebusan’ın devamıdır.

Yeni bir meclis değildir.

Meclis-i Mebusan’ın tutuklu olmayan üyelerinin yanı sıra Anadolu ve Rumeli Müdafa-i Hukuk Cemiyeti’nin seçip gönderdiği yeni üyelerden oluşmuştur.

Çoğunluğu itibariyle İttihatçıdır.

Gazi Mustafa Kemal ve milli mücadele sürecindeki dava arkadaşları da ittihatçıdır.

Anadolu’daki direnişi örgütleyen de en başından itibaren ittihatçılardır.

BMM ülkenin farklı renklerini bünyesinde barındıran çoğulcu bir meclistir.

Demokratik temsil bakımından ileri düzeydedir.

CHP’lilerin bu bahisteki yalanlarından birine de yeri gelmişken değinmekte yarar vardır.

CHP sözcüleri 23 Nisan 1920’den itibaren neredeyse iki ayrı ülkeden ve idareden bahsederler.

Oysa gerçek öyle değildir.

O tarihte Ankara’da açılan BMM bir Osmanlı meclisidir.

Henüz Türkiye diye bir ülke yoktur.

Birbirine zıt iki ayrı idare tarzı da yoktur.

Kurucu meclis, anasır-ı İslam’ın cümlesinden oluşan, hilafetçi ve saltanatçı bir meclistir.

Kurucu meclisin ruhu, bütünüyle İslami’dir.

Hilafete ve saltanata bağlılığın yanı sıra Şeriat hükümlerine bağlılık da esastır.

Kurucu Meclis, şeriat hükümlerinin icrasıyla kendini yükümlü addeden bir meclistir.

Bu kurucu ruhun anayasası olan 1921 anayasası özü itibariyle İslamcı bir anayasadır.

Nitekim kurucu meclisin çıkardığı ilk kanunun içki yasağıyla alakalı olması da bunun göstergesidir.

1924 anayasası da özü itibariyle Cumhuriyet’in yönetim tarzının dinî olduğuna vurgu yapan bir anayasadır.

Sonraki CHP ideolojisi bu kurucu ruhun tasfiyesini esas alan Batı tipi modernleştirmeci ve dinin sadece devlet hayatından değil memleket ve toplum hayatından da sökülüp atılmasını amaçlayan Fransız tipi jakoben laikçi bir ideolojidir.

CHP bu kurucu ruhun hiçbir yerinde yoktur.

Tarihsel olarak yoktur.

Birinci Meclis Gazi Mustafa Kemal’e en sert muhalefetin yapıldığı bir meclistir.

Özellikle II. Grup olarak bilinen muhalif grup hem sayıca fazla olan, hem de sert muhalefetiyle öne çıkan bir gruptur.

“Tek adam rejimi”, eleştirilerinin odağını oluşturur.

Lozan sürecinde muhalefetin sert tutumu dikkate değerdir.

Gazi Mustafa Kemal Lozan antlaşmasını bu meclisten geçiremeyeceğini bildiği için meclisi feshederek yeni bir seçim kararı alır.

1923 Ağustos sonunda yapılan seçimden sonra yeni meclis teşekkül eder.

Yeni meclis Gazi Mustafa Kemal’in istediği gibi dikensiz gül bahçesi olmamakla birlikte ilk meclisteki muhalefetin oranı ve sertliği bakımından daha tercihe şayandır.

İkinci mecliste de muhalefetin kayda değer bir gücü vardır.

Gazi Mustafa Kemal o yüzden kendisine bağlı milletvekillerinden oluşan bir fırka kurma talimatı verir. Halk Fırkası, 9 Eylül 1923’te kurulur.

Yani CHP ne kurucu ilk meclisin banisidir ne de ilk mecliste adı-sanı olan bir partidir.

İlk mecliste partiler yoktur.

Gruplar vardır.

Gazi’ye bağlı olanlar I. Grup, muhalif olan çoğunluk ise II. Grup olarak bilinir.

Halk Fırkası’nın kuruluş tarihi Lozan sözleşmesinin kabulünden sonradır.

Cumhuriyet’in ilanı 29 Ekim 1923’tür. Yani Halk Fırkası’nın kuruluşundan kısa bir süre öncedir.

Adı Cumhuriyet olan ilk parti, muhaliflerin kurduğu kısa ömürlü Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’dır.

Halk Fırkası 1924’te adını muhaliflerinden partisinden mülhem, Cumhuriyet’in ilanından sonra Cumhuriyet Halk Fırkası olarak değiştirir.

Halk Fırkası, Cumhuriyet’in kurucusu olan Gazi Mustafa Kemal’in bizzat kurup genel başkanlığını yaptığı partidir.

Cumhuriyet’in ilan edileceğinden Gazi’nin dışında belki yakınındaki çok az sayıdaki insan dışında kimsenin haberi bile yoktur.

Nitekim “Yarın Cumhuriyet ilan edeceğiz” diyen Gazi’ye yönelen tepkiler ve Gazi’nin bu tepkiler karşısındaki sert tutumu bilinmektedir.

Cumhuriyet’in kabulünden sonra Cumhurbaşkanı seçiminde protesto amaçlı meclise gelmeyen milletvekillerinin sayısı gelenlerin sayısından fazladır.

Gazi meclise gelen mebuslarca seçilir.

Dolayısıyla CHP’nin “Cumhuriyet’in kurucu partisi” iddiası, partinin kurucu genel başkanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk olması sebebiyle şeklen doğru olsa bile kurumsal bir parti olarak CHP’nin tasarımlayarak Cumhuriyet’i kurduğu iddiası temelde doğru değildir.

Kurucu meclisin hiçbir yerinde CHP yoktur.

O kurucu ruhla CHP’nin ideolojisi barışık da değildir.

Cumhuriyet’in ilk anayasası olan 1924 anayasası bile CHP’nin daha sonra ete kemiğe bürünmüş resmi ideolojisiyle asla uyumlu değildir.

İki şeyi birbirinden ayırt ederek konuşmamız şart.

Kurucu Meclis’in ruhu ile CHP’nin ideolojisi birbirinin ne aynıdır ne de devamıdır.

Cumhuriyeti’mizin kuruluş felsefesini şayet Kurucu Meclisin ruhunu yansıtan 1921 Kanun-i Esasi veya Cumhuriyet’in ilk anayasası olan 1924 anayasası üzerinden okuyacaksak, başka bir tabirle her iki anayasada öngörülen zihniyeti kurucu irade olarak göreceksek, o zaman bugünkü CHP’nin kurucu iradeyle hiçbir alakasının olmadığını söylemek doğrunun ta kendisi olur.

CHP’nin 6 ok zihniyetini “kurucu irade” olarak görmek, Kurucu Meclisin ruhunu inkar anlamına gelir.

Artık bir karar vermenin vakti gelmiştir.

Kurucu irade CHP’nin 6 ok zihniyeti midir, yoksa 23 Nisan 1920’de açılan ilk kurucu meclisin esas aldığı irade midir?

Yeri gelmişken bitirmeden önemle belirteyim: Bugünkü CHP Atatürk’ün CHP’si değildir.

Atatürk’ün CHP’si Atatürk’ün 1938’de ölümüyle birlikte tarih olmuştur.

CHP partilerden sadece bir partidir.

Kökü 1923 Eylül’üne uzanan bir parti olsa bile ne artık Atatürk’ün partisidir ne de Cumhuriyet’in kurucusu bir partidir.

CHP’nin kendini Atatürk ve Cumhuriyet üzerinden imtiyazlı-ayrıcalıklı parti olarak görmesi demokratik meşruiyet açısından ziyadesiyle sorunludur.

CHP kendini partilerden bir parti olarak görmediği, yani kendini hâlâ Cumhuriyet’in hatta ülkenin kurucusu ve efendisi olarak gördüğü için demokratik siyaset ve demokratik meşruiyet açısından sorun üreten bir zihne sahiptir.

Bütünüyle demokratik bir cumhuriyetin, yani herkesin cumhuriyetin ve ülkenin asıl sahibi olduğu bir demokratik cumhuriyetin inşası önündeki en büyük engel, işte bu CHP zihnidir.

HAMİŞ

Gazi Mustafa Kemal bir tek tarihi evreyle dondurulamaz.

Tarihin farklı evrelerinde farklı Gazi Mustafa Kemal vardır.

Atatürk bile dönemsel olarak farklıdır.

Atatürk’ü sadece Milli Mücadele’deki Gazi’den ibaret bilmek ne kadar yanlışsa sonraki tarihsel dönemeçlerdeki farklılıklarından birinden ibaret bilmek de o kadar yanlıştır.

Dolayısıyla CHP’yi o tarihsel konjonktürde kurdu diye sonraki bütün CHP’leri Atatürk’ün partisi olarak bilmek de yanlıştır, Atatürk’ü sadece CHP’lileştirmek de yanlıştır. Atatürk’ü bir tek CHP’nin inhisarına alması da yanlıştır.

Atatürk’ü sadece Cumhuriyet’in ilanından sonra yapıp ettiklerine indirgeyen bir CHP Atatürkçülüğü artık aşılmalıdır.

Aynı şekilde Atatürk’ü o tarihten itibaren yapıp ettikleri üzerinden düşmanlaştıran bir anlayıştan da vazgeçilmelidir.

Kabul etmek zorunda değiliz.

Eleştirmek ve reddetmek de demokratik bir haktır.

Atatürk’ün bu tarz bir dogmatik anlayışla sahiplenilmesi kadar düşmanlaştırılması da inşa etmek istediğimiz “Türkiye Yüzyılı” anlayışına safi zarar. Toplumsal barışımız ve demokratik tartışma kültürümüz açısından da ziyadesiyle sorunlu.