Gündemdeki iki konu kafamı epey meşgul ediyor. Birincisi KKTC’li gazeteci Ayşemden Akın’ın yazdıkları, ikincisi Sırrı Süreyya Önder’in sağlık durumu etrafındaki gelişmeler.
Hafta sonu boyunca Ayşemden Akın’ın haberleri epey ses getirdi. Akın’ın haberleri, KKTC’li Halil Falyalı’nın sağ kolu olduğu söylenen Cemil Önal’ın verdiği bilgilere dayanıyor. Önal, uzun uzun anlatıyor. Bakanların isimlerini zikrediyor, “Falyalı hakkında soruşturmaları rüşvet vererek durdurdu” diyor. “Halil Falyalı siyasileri kasete alıyordu, sonra bu kasetlerle şantaj yapıyordu” diyor.
***
Önal anlatırken halkın seveceği üç beş detayı da araya atıyor. “Hollanda’da beni geldi CIA dinledi, burada da CIA koruyor” falan diyor. Bu detaylar dediklerini daha ilgi çekici kılıyor.
Önal, Hollanda’da kara para ve organize suçlara karışma suçundan tutuklandı, sonra da tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Türkiye ise Halil Falyalı cinayetinde dahli olduğu iddiasıyla Önal’ın Hollanda’dan iade edilmesini istiyor. Önal muhtemelen iade edilmek istemediği için basına konuşuyor. “Türkiye’ye dönersem işin ucu siyasete dokunduğu için adil yargılama yapılmaz, iş siyasi davaya döner, mağdur olurum” demek istiyor.
***
Önal’ın anlattıkları bana bir dönem tüm Türkiye’nin konuştuğu Sedat Peker videolarını hatırlattı. Artık anlattıkları ne kadar yalan ne kadar doğru belirsiz.
Türkiye’ye iade edilmek istemediği için abartılı birtakım iddialar ortaya atan birini ciddiye alıp yargı harekete geçmeli mi?
Günlerdir iktidara yakın basında Ekrem İmamoğlu ile ilgili iddialar çarşaf çarşaf konuşuluyor, yazılıyor. Çoğunun Önal’ın anlattıklarından farkı yok. Belediyenin iş akdini feshettiği profesyoneller, belediyeden iş alamamış iş insanları muhtemelen doğruyu yanlışa katıp bir şeyler anlatıyor.
Cemil Önal’ın dediği çoğu şeyi -ortada dev bir menfaat çatışması olduğu için- ben şahsen ciddiye almam. Ama o zaman şunu da sorarım, Ekrem İmamoğlu neden cezaevinde?
***
Sırrı Süreyya Önder deyince benim aklıma en çok Gezi eylemleri geliyor. Benim kuşağımdaki pek çok kişi Önder’in TOMA’lara karşı kendisini siper etmesini hatırlar. Sırrı Süreyya Önder, Gezi de demektir.
Rahatsızlandığından beri ziyaretçisi eksik olmuyor. Ne güzel. İktidar üyeleri de aileyi yalnız bırakmıyor, en iyi doktorları yönlendiriyor. Gezi’nin bu kadar başat bir aktörü bu kadar el üstünde tutulabildiğine göre, demek ki Gezi hükümeti yıkmaya, otpor bla bla falan değilmiş. Eğer öyleyse İbrahim Kalın’ın geçmiş olsun ziyaretinde ne işi var?
O zaman şunu da sorma hakkımız doğmuyor mu: “Gezi tutukluları ve Osman Kavala neden içeride?”