Kimileri bu hamleye çok sevindi. Örneğin Ahmet Hakan bu transferin AKP’de moralleri düzelteceği yorumunu yapmış. AKP’nin kimi ateşli savunucularında “nasıl da k…duk! Kudurun!” tarzı var. Bu tarz zaman zaman popüler oluyor. Bir kısım, nasıl da gol attık diye sevinecektir, ancak bu transfer doğası gereği bir çelişkiyi barındırıyor.
Özlem Çerçioğlu, AKP’nin kuruluş yıl dönümümde partiye katılırken, “Bugün hakkımda iddialar varsa buyursunlar açıklasınlar. Yargılanmaktan korkmadım. Alnım ak, başım dik!” dedi. Neden böyle deme ihtiyacı duydu? Çünkü CHP’lilerden önce AKP’ye yakın kalemler bu transfer öncesinde, itirafçı iş insanı Aziz İhsan Aktaş ile en çok iş yapan belediyenin Aydın Belediyesi olduğunu, Çerçioğlu hakkında dizi dizi dosyalar olduğunu hatırlattılar.
Örneğin AKP’den yana tavrı bilinen Pınar Aydın, “18 dava 3’ü ağır ceza hakkında 20 soruşturma var, o nedenle AKP’ye katılmayı kendi teklif etti” diye yazıyor. Sabah gazetesi, Yeni Akit gazetesi geçtiğimiz yıllarda uzun uzun Aydın’da yolsuzluk haberleri yapmışlar.
***
Erdoğan, 19 Mart’tan sonra yaptığı pek çok konuşmasında, İBB operasyonunun iktidarla bir ilgisinin olmadığını, CHP’lilerin birbirini ispiyonladığını, konunun siyaset değil yolsuzluk olduğunu, İBB’nin yolsuzluk yaptığını dosyanın da bu nedenle açıldığını söylüyor.
Madem konu gerçekten yolsuzluk o zaman hakkında çokça dosya bulunan Çerçioğlu’nun AKP’ye geçmesi bir tezat oluşturmuyor mu? Bu iktidar tarafından ‘yolsuzluk bizden olursa göz yumarız kılıfına uydururuz’ demesi anlamına gelmiyor mu? Ya da en azından halka direkt bu mesajı vermez mi?
***
Başlı başına çelişkili bir durum. Peki Erdoğan neden bunu umursamıyor?
Benim düşündüğümü Cumhurbaşkanı Erdoğan düşünmemiş olamaz. O nedenle Erdoğan muhtemelen önceliklerini farklı şekilde sıralandırdı. Erdoğan için öncelik halkı ikna etmek yerine ana muhalefet partisini dağıtmak olabilir.
Dolayısıyla Erdoğan stratejisini bedeli ne olursa olsun, gerek transferler, gerek derinleşen soruşturmalarla CHP’yi tarumar etmek, siyaseten kıpırdayamaz hale getirmek olarak oluşturmuşa benziyor. Böylece siyasi rakibini siyaseten değil, farklı bir yoldan elimine etmiş oluyor.
***
Eğer strateji böyle kurulduysa aslında halkın neye ikna olduğu, ya da AKP’nin çelişki içinde olup olmamasının bir anlamı kalmıyor. Rakibin olmadığı bir siyasi ortamda iktidarın kendini anlatmasına, tutarlı olmasına gerek yok. Zira seçmenin iktidardan başka alternatifi yok.
Erdoğan, Çerçioğlu hamlesiyle siyaseti nasıl şekillendireceğini de açıkça göstermiş oluyor.