Öğretmenlerden de korkuyorlar

2023 Haziran’ında yeni “Cumhurbaşkanlığı kabinesi” açıklandığında, o sıralarda yeni yapmaya başladığım YouTube’daki programımda hükümetin birkaç isim dışında pek de güçlü bir kabine görüntüsü vermediğini ama kabinenin en zayıf halkasının da Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin olduğunu söylemiştim.

Zaman beni haklı çıkardı.

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, Türk milli eğitimine, AKP’li hiçbir bakanın vermediği kadar büyük zarar verdi.

AKP lideri, bulabileceği en kötü isimlerden birini bulmuş ve Milli Eğitim Bakanı yapmıştı. Kakistokrasinin en somut örneği idi.

İşin ilginci, Nabi Avcı gibi biri de AKP döneminde bu koltuğa oturabilmişti, Yusuf Tekin gibi biri de. Neredeyse siyahla beyaz kadar farklıydılar.

Yusuf Tekin, seleflerinin hiçbirinin veremediği kadar hasar verdi milli eğitime ve bugün artık bir milli eğitiminden bahsetmek mümkün değil.

Sadece bazı köklü okullar, geleneği olan “mektepler” Yusuf Tekin’e dayanabildiler, hasar alsalar da ayakta kalmayı başardılar.

Bunun en temel nedeni de, iyi kadrolarının olması idi.

Yusuf Tekin bu durumu da fark etmiş ve bundan rahatsız olmuş olmalı ki, son darbeyi de vurmak için harekete geçti.

Elimizde kalan son birkaç iyi okuldaki eğitimi de AKP tipi yapmak için öğretmenlere el attı.

Yüzlerce iyi öğretmeni bir anda görevden aldı.

Bu durum fark edilip, öğrenciler ve veliler ayaklanınca da yine tipik bir AKP yöntemi ile “Yok öyle bir şey. Biz öğretmenlere dokunmadık” diye işi boğuntuya getirmeye çalışıyor.

Şimdi sizinle bu öğretmenlerden gelen bir mektubu paylaşacağım.

Okuyun ve karar verin.

Yusuf Tekin doğru mu söylüyor yoksa gerçek dışı hikayeler anlatarak milli eğitimi yok etmeye devam mı ediyor:

“Selamlar Fatih Bey,

İktidarın kendilerinden olmayanlara yaptıklarına yeni bir örnek biz öğretmenler olduk. Çalıştığım proje okulundan, bir kriter belirtilmeden 11 arkadaşımla gönderildik. 4 yıllık çalışma süresi dolanlar gönderilecek dedi bakanlık. 4 yılı dolan 27 kişiyiz ama içlerinden 12 kişi seçildik. Bu 12 öğretmen içinde bilin bakalım hangi sendika üyeleri yok!

Yandaş sendikadaysanız hiç sıkıntı yok, kural kriter işlemiyor. Değilseniz kapı dışarı.

Ülke çapında binlerce öğretmen en iyi okullardan benzer şekilde kapı dışarı edildi.

Bu konuda lütfen sesimizi duyurun.

Milli Eğitim Bakanlığı şu an bize sanki düşman bir ülkenin vatandaşıymışız gibi davranıyor.

27 yıllık fizik öğretmeniyim hiç bu şekilde gaddar uygulamalar görmedim. Yasalar, kurallar herkese aynı şekilde uygulansın. 

İlginize şimdiden teşekkür ederim…

Not: Malumunuz devlet memuruyum. İsmimin saklı kalması dileğiyle…”

Mektup aynen böyle.

Benzerleri de var elimde.

Bu, sadece bir örnek.

27 yıllık başarılı ve sevilen bir öğretmen kapı dışarı ediliyor.

Öğrenciler isyan edince hemen yalana başvuruluyor.

Sonra da “Gençler bize niye oy vermiyor?”

Biliyorsunuz değil mi, AKP’li zengin müteahhitlerin, yandaşların en ünlülerinin, hatta milletvekillerinin, parti yöneticilerinin çocukları bile AKP’den kopuyor, AKP’ye oy vermeyi düşünmüyor.

Çünkü gençlere yapılan muamele bu.

Okulları bozuluyor, öğretmenleri sürülüyor. Gelecekleri karartılıyor.

Gençler bunu görüyor.

O yüzden de AKP gençler arasında yerlerde sürünüyor.

Ve seçim yaklaşınca partinin genel başkanını üç beş gençle buluşturup, önüne bir hippi minibüsü, arkaya biraz dekor koyup gençlerle muhabbet edince gençler kafalanacak zannediliyor.

Ama gençler unutmuyor.

Onlara reva gördüğünüz bu muameleyi, dünya ile rekabet edemez hale getirmenizi unutmuyorlar.

O yüzden Saraçhane’deler, o yüzden boykottalar.

Babalarını korkutuyorsunuz belki ama gençler korkmuyor.

Öğretmenlerine sahip çıkıyorlar.

Çünkü o öğretmenler onların geleceği.

Bunların insanlığı bu kadar

AKP’lilere ve sayıları giderek azalan ama sesleri hâlâ yüksek çıkan iktidar destekçilerine sorarsanız, yasa dışı göçmenlere “insaniyet namına” sahip çıktıkları söylerler.

Ama bunun böyle olmadığını siz de, ben de biliriz.

Asıl mesele ucuz iş gücü, bir tür modern köle ticaretidir. Seks ticareti de cabası.

Eğer mesele insaniyet olsa idi, Zonguldak’daki “Afgan cinayeti” biraz daha doğru bir hukuki zeminde ilerlerdi.

Olayı hatırlıyorsunuzdur.

Bir Afgan işçi çalıştığı kaçak maden ocağında kalp krizi ya da panik atak geçirir.

Çalışma arkadaşları(!), kendisini yukarı çıkarır hastaneye götüreceklerine, kaçak maden yakalanmasın diye bir kamyonet kasasına atarak madenden uzak bir yere götürür, adamı canlı canlı yakar, sonra da oturup kafayı çekerler.

Sonrasında olay ortaya çıkar ve yakalanırlar.

Bir yandan katiller yargılanırken, insaflı iktidarımızın yöneticileri merhumun bir barakada, toprak zeminde yatıp kalkan dul eşini ve çocuklarını sınır dışı etmeye kalkışır.

Ve katilleri yargılama süreci iki gün önce sona erdi.

6 sanık 5 yıl ile 4 yıl arasında değişen cezalara çarptırıldılar.

Bir insanı canlı canlı yakarak öldürdükleri halde çarptırıldıkları cezalar bu kadar.

Yatmayacaklar bile.

Ve sorarsanız bunlar göçmenleri insani nedenlerle seviyor.

Siz kim sevgi kim, insanlık kim!

Vallahi içimden alayınıza küfür etmek geliyor.

Berber çıraklığından Cumhurbaşkanlığı Kuruluna

Kakistokrasi diyorum ciddiye almıyorsunuz.

Gerçekten kakistokrasinin tillahını yaşıyoruz.

Bilmeyenler için söyleyeyim, kakistokrasi en niteliksiz vatandaşlardan oluşturulan yönetime denir.

Yani bir işi o işi yapmaya en layık olmayan kişiye verme durumu.

AKP döneminde bu yönetim biçimini çok yakından tanıdık.

Seçilmişlere laf etmek haddimiz değil ama atanmışlarda bu durumu kabul etmek gerçekten çok zor.

Ama ister istemez etmek zorundayız.

Ama bu kadarını mı, emin değilim.

Biliyorsunuz Cumhurbaşkanlığı çatısı altında oluşturulan kurullara yeni atamalar yapıldı. Kurullardaki bazı isimler değişti.

Cahil medyamız “Orhan Gencebay Kültür ve Sanat Politikaları kuruluna atandı” dedi ama Gencebay kurulduğu günden beri o kurulda, yaklaşık 7 yıldır görev yapıyor.

Bir başka ilginç atama ise Tarım ve Gıda Politikaları Kurulunda idi.

İstanbul’da lokanta işletmecisi Ramazan Bingöl bu kurula atandı.

Bingöl’ü bilen biri olarak güldüm ve “Kakistokrasinin dibine vardık” dedim.

Ramazan Bingöl, Urfa Bireciklidir ve aslında berberdir. Daha doğrusu berber çırağıdır.

Daha sonra İstanbul’da Ziya Şark Sofrası adıyla lokantacılık yapan ağabeyinin yanına gelmiş, aile içi sorunlarla kardeşler ayrılmış, bunun yarattığı ruhi ve mali bunalımlar sonucu ağabey Ziya Bingöl lokantasında kafasına dayadığı silahı ateşleyerek intihar etmişti.

Ziya Bingöl’ün kardeşi Ramazan Bingöl şimdi Cumhurbaşkanlığı Kurulu üyesi.

Belki de bu vesile ile aile içi barış yeniden tesis edilir.

NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

Gençlere umut vermeye devam ettiğimiz zaman.