Cunta Ahmet

Özgür Özel’i dinlerken “cunta” kelimesini kullanınca istemsiz olarak güldüm.

Çünkü bu hafta “cunta” ile buluşup yemek yiyecektik.

Şaşırmayın, yanlış anlamayın “cunta” dediğim bizim “Cunta Ahmet”, Mektebi Sultani’den sınıf arkadaşım.

12 Eylül Darbesi olduğunda Galatasaray Lisesi son sınıftaydık.

Ahmet’in rahmetli babası da o sırada orgeneraldi.

Hal böyle olunca Ahmet’in yıllardır hoca olan lakabı, tam da mektebi bitireceğimiz sırada “cunta”ya dönüştü.

Öyle de kaldı.

45 yıldır cunta aşağı, cunta yukarı.

Tabii Özgür Özel’in kast ettiği cunta bizim Cunta Ahmet değil.

O, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı kast ediyor.

Uygun mu!

Tam olarak oturmuyor.

Cunta, kelime anlamı olarak, “Cunta, yönetime kuvvet kullanarak el koyan ya koymaya teşebbüs eden askerî ya da siyasi grup” demek.

Türkiye’de böyle bir durumdan söz etmek mümkün değil.

Bir sonraki seçimde durum ne olur bilmiyorum ama en azından şimdilik Türkiye’de kuvvet kullanarak yönetime el koymuş biri merkezi siyaset açısından yok.

İktidardaki kişi, Kemal Kılıçdaroğlu sayesinde de olsa seçim kazanmak sureti ile koltukta.

Kelimenin içerdiği diğer özellikler açısından bakarsak orada da bir “cunta”dan söz etmek imkansız.

Çünkü ortada bir “grup” yok.

Güç tek kişide ve çevresi az ya da çok söz sahibi olan kişilerden, kendisi ile gücü kademeli de olsa paylaşan kişilerden yani cunta üyelerinden oluşmuyor.

AKP’nin başlangıcında bir “tetrarşi”den, gücün tam eşit olmasa da dört kişi arasında paylaşıldığı bir yönetim anlayışından söz etmek belki mümkündü.

Sonrasında belki bir zayıf “triumvirat”tan da bahsedebilirdik.

Ama artık Crassus ve Pompey de yok.

O yüzden de bir tetrarşiden ya da bir triumvirattan bahsetmek mümkün olmadığı gibi, bugünkü duruma “cunta” demek de doğru değil.

Türkiye’nin bugünkü rejimine “cunta” demek “ayakçıları fazla önemsemek” olur ancak.

Belediyelere “siyasi” ve “ali” gücü kullanarak yönetici atamak ve seçilmişleri ayaklar altına almaktan kasıt ise “cunta”, o da tam oturmuyor.

Emir kuluna cunta demek, cuntaya haksızlık oluyor.

Kurultay ve aday

CHP Kurultayı’nın sürpriz ismi Berhan Şimşek’ti.

Kılıçdaroğlu döneminin TV’lerdeki yüzü olan Şimşek, 2023 seçimlerinden bu yana pek ortalıkta görünmüyordu.

Haber kanallarını izlemiyor olsam da, buralarda olsa, kayda değer bir şey söylese haberim olurdu.

Saha çalışması yaptığını da duymuyor, görmüyordum.

Yerel seçimlerde de ortalıkta görünmemişti zaten.

CHP’li belediyeler merkezi otoritenin saldırısı altına girdiğinde de sesi soluğu çıkmadı.

Ne İmamoğlu için, ne de diğer belediye başkanları için konuştuğunu, dertlendiğini duymadım. Bırakın onu, göstermelik bir sosyal medya paylaşımı dahi yaptığına tanık olmadık.

Genel Başkanı Kılıçdaroğlu bile numaradan da olsa İmamoğlu’na destek verirken, Berhan Şimşek orada da yoktu, tıpkı Saraçhane’de ya da tutuklanan 299 öğrencinin yanında olmadığı gibi.

O kadar uzaktı ki konulara, kendisinin siyaseti bıraktığını düşünüyordum.

CHP Kurultayı’nda aniden ortaya çıkıncaya kadar.

Ve bir çıktı, pir çıktı.

Doğrudan genel başkanlığa aday oldu.

Ancak olamadı.

Her ne kadar Divan Başkanlığına dilekçesini 5 dakika geç verdiği için aday olamadığı söylense de aslında kendisine 1 saatten fazla bir süre tanındı ama yine de resmî olarak adaylığını gerçekleştiremedi.

Ve “İmzaları toplamıştım ama 5 dakika geciktiğim için kabul etmediler” diyerek bu Kurultay’ı da “şaibeli” hale getirmek için tetikte bekleyenlere malzemesini verdi ve “İsteyen basın mensubu olursa, imzaları tamamlanmış dilekçemi kendileri ile paylaşabilirim” dedi.

Dün kendisini aradım.

Telefonunu açmadı.

Daha sonra mesaj attım.

“Dilekçenizi ya da imza atanların listesini yollarsanız paylaşırım” dedim.

Ona da yanıt gelmedi.

Ama gün ve gece boyunca iktidar yanlısı medyanın kahramanı oldu.

Kendisini kutluyorum.

Bundan sonra çekilecek ilk TRT dizisinde başrolü alır.

Ne de olsa kriterlere uyuyor.

Ne Saraçhane’ye gitti, ne de boykot dedi. 

Çok seviyorsanız sizin olsun

Yıllarca “Bay Kemal” dedikleri.

Yürüyen merdiveni tersten çıkmaya kalkışınca yıllarca başak geçtikleri.

İnek hırsızı tarafından yumruklanınca neredeyse sevinç çığlıkları attıkları.

Seçim gezisinde konvoyuna ateş açılınca vurulmadı diye üzüldükleri.

Terör sevici ilan ettikleri.

Etmedik hakaret bırakmadıkları Kılıçdaroğlu şimdilerde iktidar medyasının gözdesi.

CHP Kurultayı öncesi ve sırasında ve hatta sonrasında başta CNN Türk olmak üzere tüm iktidar medyası Kemal Kılıçdaroğlu övgüleri ile Kılıçdaroğlu’nu neredeyse kahraman ilan ettiler.

Haksız da sayılmazlar.

Kılıçdaroğlu, AKP’nin kahramanı olacak niteliklere sahip.

Son seçimde Erdoğan’ın kazanmasında en büyük pay hiç kuşkusuz onun ve AKP olarak o düzenin sürmesini istemeleri normal.

İktidarın bu Kılıçdaroğlu sevgisini görünce siyasetin geleceği için yeni bir olasılık beliriyor.

Hepimiz biliyoruz ki, seçim zamanında olursa Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 4. kez aday olması mümkün değil.

AKP’nin elinde ise başka aday yok. Öne çıkan bir isim görünmüyor.

Velev ki, Abdullah Gül’ü aday göstermesinler.

Böyle bir durumda AKP’nin adayı olarak Kemal Kılıçdaroğlu ismi öne çıkabilir.

AKP’ye hizmetleri su götürmez bir gerçek.

AKP medyası tarafından çok sevildiğini görüp öğrenmiş bulunuyoruz, destek alacağı kesin.

Adaylık konusunda da tecrübeli.

Üstelik iktidarın küçük ortağı Bahçeli’nin de sevdiği, güvendiği bir okul arkadaşı.

Yani kazanması halinde sistem de bozulmuyor.

Bu durumda AKP için 2028 seçimlerinde ideal aday profili Kemal Kılıçdaroğlu’dur.

Hele bir de mutfağı AKP’ye uygun biçimde yeniletir, varaklı dolaplar ve altın kaplama musluklar da taktırırsa.

10 numara 5 yıldız aday olur.

Özel’in egosuyla sınavı başlıyor

Aday demişken, CHP’deki bir grup “yalama ve yalaka” beklediğimiz türküyü çığırmaya başladılar.

Gerçi türkü çığırmak doğaçlama bir eylemdir, ben bunların türküsünün doğaçlama olup olmadığından emin değilim.

Türkü dediğim şu, “İmamoğlu olmuyorsa, Özgür Özel Cumhurbaşkanı adayı olsun”.

Aynı ekip eski genel başkanın çevresinde de vardı ve ben seçimden önceki bir yıl boyunca eski genel başkanını “Aday olmayın” diye uyarırken bu ekibe dikkat çekiyordum.

Bugün de aynı sistem devrede.

Bir grup “Ekrem başkan olamıyorsa, genel başkan aday olmalı” demeye başladılar.

Liderlik sınavlarından giderek daha yüksek not almaya başlayan Özgür Özel’in en önemli imtihanı işte bu olacak.

Okşanan egosuna yenik düşüp düşmeyeceği.

Zordur, bilirim.

“Yalakalığı hiç sevmem” diye övünen güçlü insanların, zaman içinde nasıl bir “yalakasever” olduklarına defalarca şahit oldum.

Olmayanı pek enderdir.

Özgür Özel işte bu zor sınava girecek.

Ya “Arkadaşlar bizim iki adayımız vardı. Biri Ekrem Bey, diğeri Mansur Bey. Ekrem Bey’i aday yapabilmek için son ana kadar mücadele edeceğiz. Ama baktık yapamadık. O zaman Mansur Bey adayımızdır” diye kestirip atmalı ve Mansur Yavaş’ın çevresini iyice tahkim etmeli.

Sözünün eri bir liderin yapacağı budur.

Ve CHP’nin gündeme getirmesi gereken asıl konu, parlamenter sisteme dönüştür.

Bugün yaşadığımız sorunların çok ciddi bir bölümünün tek adam rejiminden kaynaklandığını halk zaten biliyor.

Ama bunu iyice anlatmak gerek.

Aday kim olursa olsun.

İster Ekrem, ister Mansur Başkan.

Allah rızası için bir kart

Yüzbaşılığından bu yana muhtemelen ilk kez alışverişe çıkan ve markete giden bol yıldızlı general Hulusi Akar’ın marketteki halini gördünüz mü!

Boykotu delmeye öyle hazırlıksız yakalanmış ki, yanında ne bir kredi kartı var ne de bir cüzdan.

Kasada para ödemeye sıra gelince yanındakilerden “Bana bir kart bulun” diye yardım istiyor.

Adamları da sözde çaktırmadan kendisine arkadan dolaştırarak kart ulaştırıyorlar.

Muhtemelen şifresini bile bilmediği ve hayatında ilk kez gördüğü bir kart.

Siyasetin halktan, vatandaştan, çarşıdan pazardan kopukluğunu gösteren daha iyi bir örnek olamazdı.

Sayın Akar’a teşekkür ediyoruz.

Bunu gözümüze soka soka gösterdiği için.

NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

Siyasi rakiplerimizi cezaevinde öldürmeye çalışmadığımız zaman.