İSKİ’ye benzeyen skandal asıl bu

Cumhurbaşkanı, kendisinin İBB Başkanı olmasına neden olan olaylar zincirinin ilk halkası olan İSKİ Skandalı’nı hatırlattı dün. İSKİ Skandalı’nın siyasi sonucunun tadı damağında kalmış olmalı ki, CHP’lilerin bugün yaşananlardan rahatsız olduğunu ve 32 yıl sonra İSKİ Skandalı’na benzer bir durumun söz konusu olduğunu söyledi.

Söylediği gibi 32 yıllık hikaye, gençler bilmez hatırlamaz. Özetle anlatayım ve İSKİ Skandalı’na benzeyen şeyin ne olduğunu da AKP yönetimine hatırlatayım dedim.

Önce şunu söyleyeyim, o tarihte CHP diye parti yoktu.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı, Sosyal Demokrat Halkçı Partili Prof. Dr. Nurettin Sözen’di. 1989 yılında seçimi kazandığında, yüzde 35’in üzerinde oy almıştı. (Bu oy oranı, bir sonraki seçimi kazanan Recep Tayyip Erdoğan’ın aldığı oydan 10 puan kadar fazlaydı)

Sözen, İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi İSKİ’nin başına Ergun Göknel diye birini getirmişti.

Bir süre sonra Ergun Göknel, eşi Nurdan Erbuğ’a boşanmak istediğini söyledi. 

Çok yüksek bir tazminat ödemeyi de kabul etti ve yaklaşık 1 milyon dolarlık bir boşanma tazminatı verdi.

Ancak eşinin sekreteri ile aşk yaşadığını öğrenen Nurdan Erbuğ kocasının yolsuzluk yaptığını açıklayınca soruşturma başlatıldı.

Göknel’in ihaleleri paravan şirketler aracılığıyla yakınlarına verdiği ortaya çıktı.

Yargılandı, mahkum oldu, hapse atıldı, 8 yıl kadar hapis yattı, tüm varlıklarına el koyuldu. Nurettin Sözen ise olayla bir bağlantısı olmadığı anlaşıldığı için beraat etti.

Bu arada eşine verdiği tazminata da yasa dışı yollarla elde edilen gelir olduğu için el koyuldu.

Ergun Göknel’in banka hesaplarında da 30 bin dolar ve 670 bin Alman markı yani hemen hemen 330 bin dolar bulundu.

Erdoğan’ın hatırlattığı bu olay bana da başka bir şeyi hatırlattı ama o şey İBB’deki soruşturma değil, soruşturulmayan başka bir olay.

AKP Milletvekili Zehra Taşkesenlioğlu ile AKP’den milletvekili aday adayı da olmuş, eski THK Üniversitesi rektörü Ünsal Ban arasındaki boşanma davasını.

Hatırlayacaksınız bu çift de boşanmak istemiş ve aynı İSKİ Davası’nda olduğu gibi kirli çamaşırlar ortaya dökülmüştü.

Ünsal Ban ve Zehra Taşkesenlioğlu’nun yaptıkları işlerle açıklanamayacak bir mal varlığına ve 160 milyon TL’lik bir yata sahip oldukları, Taşkesenlioğlu’nun SPK Başkanı olan ağabeyinin büyük yolsuzluklara imza attığı ve bu yolla 175 milyon dolarlık bir servete sahip olduğu Ünsal Ban tarafından iddia edilmişti.

İSKİ Skandalı’nda Nurdan Erbuğ ne ise, Zehra Taşkesenliğoğlu skandalında da Ünsal Ban aynı işi görüyordu.

Yukarıda anlattığım gibi eş Nurdan Erbuğ’un anlatımlarıyla ortaya çıkan İSKİ Skandalı’nda soruşturma açıldı, gerçekler ortaya çıktı. Haksız edinilmiş yaklaşık 400 bin dolara el koyuldu. Yolsuzluğu yapan hapis yattı.

Peki eş Ünsal Ban’ın anlattıkları ile ortaya çıkan Taşkesenlioğlu Skandalı’nda ne oldu!

Hiçbir şey.

Ne bir araştırma, ne bir soruşturma.

Mesele iktidar gücüyle örtbas edildi.

Ünsal Ban korkutulup susturuldu.

Olay kapatıldı.

Boşanma sessiz sedasız gerçekleşti ve o gün bugündür Ünsal Ban’ı ne gören var ne konuşan; öyle bir tırstı ki, ortadan kayboldu gitti.

AKP bu skandalı soruşturmuş olsaydı, bugün konuşma hakkına sahip olurdu.

AKP, Kadir Topbaş döneminde İstanbul, Melih Gökçek döneminde Ankara Büyükşehir Belediyelerinde meydana gelen yolsuzluklarla ilgili hazırlanmış dosyaları sümen altı edeceğine araştırmış ve dava haline getirmiş olsaydı bugün bir şey söyleme hakkına sahip olurdu.

Yargı elinde olduğu halde bu olayları örtbas ediyorsanız, korkuyorsunuz demektir.

Çok açık.

Var mısınız sandıkta test etmeye

Eğitimine bakınca, bir atasözünü hatırladığım Mustafa Varank yine abuk sabuk bir laf etmiş.

CHP’nin ön seçiminde Ekrem İmamoğlu’na verilen yaklaşık 20 milyon destek oyunu az bulmuş ve “Kılıçdaroğlu bile daha fazla oy almıştı” diye buyurmuş.

Böyle bir zihinle muhatap olmak zorunda kalmak bile tatsız.

Zaten az sonra yapacağım teklifin de muhatabı bu arkadaş değil ancak saçmalayan bu arkadaş.

CHP’nin sembolik ön seçimi toplamda 5 binden biraz fazla sandıkta yapıldı.

Ve 5 bin sandıktan 15 milyonun üzerinde bir destek çıktı.

Varank’ın “Kılıçdaroğlu daha çok oy aldı” dediği seçimde ise 208 bin sandık vardı.

Üstelik biri insanların koşa koşa gittiği ve Cumhuriyeti kurtarmak amacıyla oy attığı bir seçimdi, diğeri ise sembolik bir destek.

Ama madem İmamoğlu’nun güçlü olmadığı konusunda bu kadar eminler.

Kendisine açık bir teklif yapıyorum.

Gelin, Haziran ayında seçmenin önüne sandığı koyalım.

Bir tarafta AKP’nin adayı, seçim erken olduğuna göre 4. kez mevcut Cumhurbaşkanı aday olabilir, diğer tarafta da Ekrem İmamoğlu olsun.

Hapisten çıkarırsanız daha adil bir yarış olur ama adınızdan başka yerde adalet kalmadığı için İmamoğlu’nun hapisten katılacağı bir yarışa bile razı gelebilir CHP. 

Kılıçdaroğlu kadar oy alamayacağından eminseniz hadi gelin çıkın karşısına.

Hep beraber görelim bakalım.

Böylelikle bu mevzu da kapanır.

Türk yargısını da boşu boşuna kullanmak zorunda kalmazsınız.

Var mısınız Varank Bey.

Ya da sahipleri. 

Yiyor mu! 

Bak şu edepsizlere

Bir grup kendini bilmezin meydanlarda Cumhurbaşkanı’na küfür etmesi kabul edilir şey değil. Buna gösterilen tepki son derece haklıdır. Yapılan terbiyesizliktir.

Bunun terbiyesizlik, edepsizlik olduğunu kabul etmemek de terbiyesizliktir.

Bunu yapanlar genç de olsalar, yaşlı da olsalar, siyasetle alakaları olmasa da kabul edilemez.

Bu kabul edilemez de, acaba 80 yaşına yaklaşmış, 40 yıldır siyaset yapan, Ankara’yı Cumhurbaşkanı tarafından aşağılanarak görevden alınıncaya kadar 25 yıl yönetmiş bir adamın eşi hapse atılmış bir kadına sosyal medya üzerinden söylediği çirkin sözler kabul edilebilir mi!

Bu nasıl bir ahlaktır.

Bu nasıl insanlıktır.

Bu nasıl bir edeptir.

Bunu bir muhalif – iktidardan birine söylese nasıl bir kıyamet koparırdınız!

Sadece o mu, AKP milletvekili Mücahit Birinci’nin yaptığı paylaşım daha mı az iğrenç.

Rizeli Mücahit Birinci, bir Karadeniz kızına, bir Trabzon gelinine böyle bir laf etmenin ne demek olduğunu bilmiyor mu!

Bu terbiye özürlü iki tipin evlerindeki eşleri ne düşünüyor acaba.

NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

Siyasetçiler sokak çocuklarından daha terbiyeli olduğu zaman.