Cumhurbaşkanı Erdoğan 12 Mart Salı günü Resmi Gazete’de yayınlanan 8247 Sayılı CB Kararıyla, Muğla Milas ilçesinde, Akbelen Ormanları’nın çevresinde yer alan 190 parsellik tarım arazisini kamulaştırma kararı verdi. Kamulaştırmayı Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü yapacaktı.
CB Kararı’nda “acil kamulaştırma” deniliyordu. Demek ki “acil” bir kamu yararı varmış! Fakat…
İki gün sonra bu kamulaştırma kararının “yürürlükten kaldırıldığı”nı belirten 8259 Sayılı CB Kararı yayınlanıverdi! Demek ki, 48 saat içinde “acil kamulaştırma”yı iptal etmeyi gerektiren daha üstün bir “aciliyet” ortaya çıkmıştı! O “aciliyet” Muğla belediye seçimleridir!
Bu münferit bir olay değildir. CB sisteminde yetkilerin nasıl tek kişide toplandığını, nasıl kişisel kullanıldığını ve “seçim kazanma” tutkusunun anayasadaki “kamu yararı” kavramını nasıl bastırdığını gösteren bir numunesidir. Bütün sistemin özetidir.
‘OY YOKSA HİZMET YOK’
Anayasa ve idare hukuklarının temel kavramlarından biri “kamu yararı”dir. Anayasamıza göre kamulaştırma ancak “kamu yararının gerektirdiği hallerde” yapılabilir. Suistimal edilmemesi için sıkı şartlara bağlanmıştır. (Md. 46)
Akbelen Ormanları’nın çevresinde yer alan 190 dönüm tarım arazisini, çiftçilere gerçek bedelini peşin ödeyerek kamulaştırıp oradan linyit çıkarmada kamu yararı var mı? Bu hem tarım hem enerji sektörüyle ilgili teknik bir konudur. Ezbere ahkam kesmek yanlıştır.
Diyelim ki gerçekten “kamu yararı” vardı, belirli şirketleri zengin etmek için değil, enerjide ülkeye büyük bir katkı sağlamak için “acil kamulaştırma”kararı verildi…
Belen köylüleri karşı çıktılar. Çok şükür Türkiye’de çevre bilinci güçleniyor. Fakat çiftçiler itiraz ettiği için değil, Muğla’da belediye seçimlerini kazanmak için 48 saatte “yürürlükten kaldırıldı!” Ve bu, seçim meydanlarınla ilan edildi.
Cumhurbaşkanı demiyor muydu, “oy yoksa hizmet yok!” Oy varsa “kamu yararı” bile hiçe sayılıyor. Oy varsa Cumhurbaşkanı 48 saatte üstelik böyle “kamu yararı”yla ilgili bir konuda karar değiştirmeyi içine sindirebiliyor.
HUKUK NE DİYOR?
Daha vahimi, hukukun gittikçe daha bir güçsüz hale düşürülmekte olmasıdır.
Prof. Kemal Gözler, ülkemizde anayasa hukuku ve idare hukuku alanlarında en saygın akademisyenlerimizden biridir. “İdare Hukuku” adlı emsalsiz kitabında diyor ki:
“İdare, yaptığı işlemlerde kamu yararını gütmek zorundadır. Kamu yararına yönelik olmayan, kamu yararına yabancı bir amaçla yapılan işlemler… yetki saptırmasıyla sakattır ve bu nedenle iptal edilmeleri gerekir… Siyasal maksat güdülerek yapılmış işlemler de amaç unsuru bakımından sakattır.” (3. Baskı 2019, Ekin Yayınları, cilt I, s. 1096-1097.)
Kamu yararı, kanunların hukuka uygunluğu için de şarttır. Kralların, hükümdarların, “ihsan”da bulunması tarihte kaldı. Çağımızda devlet yetkilerinin kullanım ölçüsü de kamu yararıdır. AYM, “Kamu yararı düşüncesi olmaksızın, başka deyimle, yalnızca özel çıkarlar için veya yalnızca belli partilerin veya kişilerin yararına olarak herhangi bir yasa”çıkarılamayacağın, böyle bir yasanın iptali gerekeceğini hükme bağlamıştır. (K. No: 1967/20)
ÖN ŞART HUKUK
Partiniz ne, lideriniz kim olursa olsun “hukuk devleti”nin ne demek olduğunu ve bizim nasıl yönetildiğimizi bu örnek olayda görüyorsunuz, değil mi?
Türkiye gibi “gelişmekte olan ülkeler”de günlük geçim sıkıntısı ve kısa vadeli kazanç ihtiyaçları, anlaşılabilir şekilde, seçmen davranışlarını çok büyük ölçüde etkiliyor. Siyasette bu popülizm faktörü büyük rol oynuyor. “Oy yoksa hizmet yok” sözü bir kesimde haklı tepki çekse de diğer bir kesimde etkili oluyor.
Biraz geniş bakarsak, Mehmet Şimşek’in niye “kural bazlı yönetim” deyip durduğunu iyi anlamak lazım. Kurallar ve kurumlar yönetimi demektir, hukuk devleti demektir. Şimşek’in vurgusu ne kadar uzaklaştığımızı gösteriyor; “rasyonel zemine dönmekten başka çaremiz yok” sözü de öyle.
48 saat içinde değişiveren CB kararları, Cumhurbaşkanı’na süre-sınırsız atama yetkisi veren CB kararnameleri; uzun vadeli düşünmek zorunda olan yatırımcıda güven duygusu yaratabilir mi? Olmuyor işte.
Hukuk, çok geniş kitlelerin oy tercihi olduğunda bu sıkıntıları aşabileceğiz ancak.