CHP’nin sırtındaki İmamoğlu yükü

CHP eski Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu 14-28 Mayıs seçimlerini çok rahat kazanacağını zannediyordu. Kendi anketçileri oy oranını yüzde 60’larda gösteriyor, sosyal medya ve kendisine yakın medya seçimi kesin kazandığı algısını pompalıyordu. Erdoğan karşısında bir başkası aday olsa kazanır mıydı bilemeyiz ancak kazanamayacağı kesin olan tek isim Kemal Kılıçdaroğlu idi; o da hırsına yenik düştü.

CHP, 31 Mart’ta elde ettiği başarının da sağladığı özgüvenle, yapılacak ilk genel seçimi mutlaka ve mutlaka kazanacağını, cumhurbaşkanlığının çantada keklik olduğunu varsayıyor. Bu varsayımın dayanakları şunlar: 2023’te Kılıçdaroğlu’nun yanlış isim olduğunu düşünüyor. 31 Mart’taki yerel başarının ilk seçimde genele dönüşeceğini umuyor. İktidara yönelik tepkinin daha da arttığını, zeminin daha elverişli hale geldiğini zannediyor.

Bu varsayımlar doğru değil; ama bir anlığına doğru, isabetli olduğunu düşünelim. Şimdi, eğer gireceği ilk seçimi kazanacaksa, bu, CHP’nin bir umut olmasından değil, iktidarın, hataları sebebiyle oy kaybetmesinden kaynaklanacaktır. O zaman demek ki muhalif seçmen isimlere takılmayacak, Erdoğan’ın karşısına çıkacak uygun bir isme blok halinde oyunu verecektir. Yani Mansur Yavaş da aday olsa, Özgür Özel de aday olsa hatta bugün hiç ismi bilinmeyen diyelim ki bir belediye başkanı bile süreç içinde parlatılsa, CHP’nin varsayımına göre seçimi zaten kazanacaktır. Yine bu varsayıma göre, CHP içinden ya da müttefiklerinden onlarca uygun isim aday yapılabilir ve seçimi kazanabilir.

Bu durumda sorumuz şu: Onlarca isim seçim kazanabilecekken, neden illa Ekrem İmamoğlu?

Çok tanındığı için mi? Bu bir gerekçe olamaz. Muhalefet, bugün hiç tanınmayan bir isim çıkarsa, önümüzdeki 2-3 yılda çok rahat tanınır hale getirebilir. Ekmeleddin İhsanoğlu sadece birkaç ay içinde tanınmadı mı?

İyi bir CHP’li olduğu için mi? Yok hayır. İmamoğlu kökten, aileden bir CHP’li değil. Sağ gelenekten geliyor. CHP’liliği, örneğin Mansur Yavaş’ınkinden daha fazla değil.

İmamoğlu’nun, Cumhurbaşkanı Erdoğan’la aynı hikâyeye sahip olduğu mu düşünülüyor? O da değil. Erdoğan İstanbul Belediye Başkanlığı döneminde çok başarılıydı. Ayrıca belediye başkanı seçilmesiyle cumhurbaşkanı olması arasında 20 yıl var ve bu 20 yıl başarılarla dolu yoğun bir mücadeleyle geçti. Hikâyeleri hiç birbirine benzemiyor.

Ayrıca İmamoğlu gün geçtikçe CHP üzerinde ağır bir yük, bir bagaj haline geliyor. Türkiye’nin geleceğine ilişkin hiçbir hedefi, hiçbir vizyonu yok. Kent lokantalarıyla iktidarın mega projelerini kıyaslayabilecek kadar vizyon yoksunu. Türkiye’nin hiçbir meselesine dair esaslı görüşü, çözümü yok. Dış politikada bırakınız vizyonu, ateş çemberi içindeki Türkiye’yi Erdoğan’ın binde biri kadar dahi çekip çevirecek birikim, kabiliyet ve muhayyileye sahip değil. Ayrıca İstanbul’da fark oluşturamadı; eskinin üzerine hiçbir şey koyamadı. Kendisine yakın belediye başkanları terör ve yolsuzluktan gözaltına alınıyor, tutuklanıyor. Kendisine ilişkin yolsuzluk iddiaları, örneğin villaları, yenilir yutulur gibi değil.

Bütün bunların üzerine bir de diploma skandalı çıktı. Hukuki boyutu her ne olursa olsun, İmamoğlu’nun İstanbul Üniversitesi’ne yatay geçişte edebe, ahlaka, hakkaniyete aykırı davrandığı, babasının nüfuzuyla iltimas elde ettiği, babasının parası sayesinde binlerce hak sahibinin önüne geçtiği artık gizlenemez bir hakikat. Böyle bir lekeyle, İmamoğlu’nu aday yapmak, CHP için de, seçmeni için de ağır bir vebal ve yük değil mi?

Öyleyse neden bu İmamoğlu ısrarı? CHP madem ilk seçimi kesin kazanacağını düşünüyor, neden “illa İmamoğlu” diyor, neden bu bagajlara katlanıyor?

Aslında bu soruların cevabı da artık herkesin malumu: O para sayma görüntüleri, o banknot kuleleri, İstanbul İl Kurultayına, Kılıçdaroğlu’nun gönderildiği Genel Kurultaya ilişkin para, rüşvet iddiaları, ortalıkta dolanan sınırsız para söylentileri, İmamoğlu ısrarının nedenlerini açıklıyor.

İmamoğlu CHP’nin sırtında yük değil sadece, CHP’yi tüm bu iddialarla, söylentilerle kirlettikçe kirletiyor. Başta Özgür Özel olmak üzere herkesi töhmet altında, zan altında bırakıyor.

“Canım bize ne” diyeceğiz de, iddia ve söylentilerin merkezindeki paralar İstanbullunun, Türkiye’nin paraları. Ayrıca CHP bile olsa, insan bir noktadan sonra “Bu kadar da olmaz artık, yazıktır” diyor. CHP seçmeni de bu ülkenin insanı, bizim insanımız; bu kadarını da hak etmiyor.