AK Parti savunma pozisyonundan çıkmalı

Dün AK Parti’nin kuruluşunun 24’üncü yıldönümüydü. Bu satırları yazarken henüz etkinlik gerçekleşmemişti ama AK Parti yine mütevazı bir kutlama planlamıştı. Bu mütevazı töreni dikkat çekici yapan ise, CHP’li Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı ve bazı ilçe belediye başkanlarının AK Parti’ye geçiş yapacak olmasıydı.

Aydın’daki istifalar ve AK Parti’ye katılımların CHP’de büyük moral bozukluğuna yol açtığına şüphe yok. CHP Genel Başkanı Özgür Özel, CHP içindeki bu moral bozukluğunu biraz olsun gidermek için dün saat 12.00’yi işaret ederek AK Parti’nin kuruluş yıldönümüne bir “hediye” vereceğini duyurdu. “Kırmızı Kart” vakasından sonra CHP’liler dahil kimse büyük beklentiler içine girmiyor. Nitekim dün de yine Özgür Özel ispatı mümkün olmayan iddiaları dile getirerek havanda su dövmüş oldu.

24 yıllık AK Parti deneyimi siyasetin teorisine ilişkin epeyce malzeme üretti. Artık şunu biliyoruz: İletişimin seçmen tercihleri üzerinde çok sınırlı etkisi var. Retorik, kampanya, medya, sosyal medya, iddialar, yalanlar, algı operasyonları, abartılı övgüler ya da yergiler seçmen tercihleri üzerinde kısmi etki yapıyor. Propaganda, sadece herkesin kendi mahallesindeki kanaati pekiştirmeye yarıyor; karşı mahalleye nüfuz etmiyor.

Türkiye’de seçmenin çoğunluğu, oy verirken, siyasi partinin icraatlarının veya vaatlerinin kendisine ne kadar fayda sağlayacağına ya da siyasi parti politikalarının kendi kimliğiyle ne kadar örtüştüğüne bakıyor. İktidar ya da muhalefet seçmenini oy tercihlerinden dolayı tahkir etmek, özellikle de “aptal” ya da “cahil” diyerek küçümsemek olayı hiç anlamamaktır. Her seçmen, haklı, meşru, geçerli, kabul edilebilir bir gerekçeyle oyunu kullanıyor.

24 yaşındaki AK Parti’nin 23 yıldır kesintisiz iktidarda olmasının altında yatan başarı sırrı da burada: Seçmeni tanıyor, ihtiyaçlarını biliyor, ona dokunuyor ve onunla gönül bağı kuruyor. CHP’nin eski Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu son seçimleri kaybettiğinde bahaneyi her köye ulaşan TRT yayınlarına yüklemişti. Oysa köylü, ekrandan duyduğuna, gördüğüne değil, kendisine, çocuklarına, köyüne, memleketine yapılana bakıyor, somut verileri değerlendiriyor ve öyle oy veriyor.

Şeffaf seçim yapılan ve halk iradesinin sandığa tamamen özgür biçimde yansıdığı başka bir ülkede 24 yıllık partinin 23 yıl kesintisiz iktidarda kalması örneği yok. AK Parti tecrübesi hem Türkiye’de hem dünyada bir ilk ve bu rekorun kırılabilmesi çok zor. Öyle görünüyor ki, AK Parti, sahip olduğu tecrübe ve insan kaynağıyla daha uzun yıllar Türkiye siyasetinde başrolde olacak. Muhalefetin içinde bulunduğu duruma bakınca da AK Parti’nin uzun yıllar yegâne alternatif olacağı görülüyor.

Ancak, AK Parti’nin önünde 2 büyük risk olduğunu da hatırlatalım: Ekonomi ve genç seçmen.

Ekonomideki sorunlar aşılacaktır. Özellikle 2026 ve 2027 toparlanma yılları olacak, AK Parti seçime girerken küskün, öfkeli, tepkili seçmeni yumuşatmış halde girecektir.

Genç seçmen konusu ise biraz daha karmaşık. Yukarıda bahsettiğim, propagandanın etkisinde kalmayıp basiretiyle karar veren seçmenin tersine, alttan, propaganda etkisine çok açık bir nesil geliyor. Eğitim, internet, özellikle sosyal medya, genç nesilleri manipülasyona karşı daha müsait ve daha korumasız yapıyor. Muhalefetin de bu açığı tepe tepe kullandığını, bir alternatif olma, Türkiye’yi daha iyi yönetme duygusu oluşturmak yerine, ya da ortaya plan, proje koymak yerine, “Türkiye’nin iyi yönetilemediği” duygusunu yaydığını, genç nesiller üzerinde ciddi karamsarlık ve umutsuzluk oluşturduğunu görüyoruz.

Sorun yok mu? Elbette var. Ancak gençler üzerindeki kara bulutların tamamen doğal olmadığını da en başta AK Parti’nin görmesi gerekiyor.

Son yıllarda AK Parti’de ciddi bir iletişim sorunu, kampanya ve propaganda sorunu yaşanıyor. AK Parti, en haklı olduğu konularda dahi algı belirleme gücünü muhalefete kaptırıyor. Belediyelere yapılan yolsuzluk operasyonlarını, Terörsüz Türkiye projesini, hatta orman yangınlarını, LGS sınav iddialarını, hükümetin bizzat kendisinin başlattığı belgede sahtecilik operasyonunu topluma anlatmakta AK Parti yetersiz kalırken, kabul edelim ki muhalefet bu konularda daha baskın ve etkileyici bir dil kullandı. Örneğin savunma sanayiinde, dünyada örneği olmayan başarılara imza atılırken, başarının coşkusundan ziyade muhalefetin yaptığı saldırılar konuşuluyor, tuzağa düşülüp savunmaya geçiliyor ve yeterli etki oluşmuyor.

CHP, bu açığı fark etmiş olmalı ki, AK Parti’nin en başarılı olduğu sahalara ateş ediyor ve AK Parti cenahını savunma pozisyonuna iterek gündemin ipini ele geçirebiliyor.

Evet, AK Parti hizmet siyasetiyle bugünlere geldi; hizmet ve eserleriyle geleceğe yürüyecek ama yeni seçmen profilini de dikkate alarak iletişime, propaganda alanını da tekrar doldurması gerekiyor.

24 yıl boyunca AK Parti için propaganda seçmeni “kandırma” aracı değil, yapılan hizmet ve eserleri anlatma aracı olmuştur. Bugün Terörsüz Türkiye projesiyle tarihi bir eşik aşılırken, savunma sanayiinde Türkiye devler ligine girerken, diplomaside çok farklı bir Türkiye öne çıkarken, orman yangınından, LGS sınavından, “sahte diploma” yalanlarından dayak yemeyi AK Parti hiç hak etmiyor.

Kurulduğu günden bu yana Türkiye’de gündemi AK Parti şekillendirdi, yönetti, elinde tuttu; bunu yeniden başarmak zorunda. Yoksa savunmadan atılıma fırsat bulamayacak.