Metin tamam lakin yol uzun

Bu haftanın önemli gelişmelerinden biri Ermenistan ile Azerbaycan arasında varılan mutabakattı. Hiç kuşku yok ki 30 yılı aşkın bir süredir devam eden sorunun çözümü için ‘Barış ve Devletlerarası İlişkilerin Kurulmasına Dair Anlaşma’ metni üzerinde uzlaşılması büyük bir adımdı. Lakin yol uzun ve süreç hala kırılgan. Çünkü bu metnin önce karşılıklı imzalanması – ki henüz bir takvim yok- daha sonra iki ülkenin parlamentolarında onaylanması ve yürürlüğe girmesi gerekiyor.

Azerbaycan’ın 17 maddelik anlaşmayı imzalaması ya da imzalasa bile parlamento onayına sunması için Ermenistan’dan bazı somut adımlar görmesi gerekiyor. Anlaşmanın ikinci maddesi şöyle diyor:

“Taraflar birbirlerine karşı herhangi bir toprak iddialarının olmadığını ve gelecekte böyle bir iddiada bulunmayacaklarını teyit ederler.”

Yani Azerbaycan, Ermenistan’dan anayasasını değiştirmesini bekliyor. Çünkü anayasanın girişinde atıf yapılan Ermenistan Bağımsızlık Bildirgesi’ne göre Azerbaycan toprağı olan Karabağ Ermenistan toprağı olarak kabul ediliyor.

Paşinyan liderlik gösterebilir mi?

Azerbaycan Dışişleri Bakanı Ceyhun Bayramov’un Ermenistan Anayasası’nın değiştirilmesini “barış için gerekli şartlardan biri” olarak tanımlaması, bu açıdan yabana atılmamalı. Aslında Ermenistan, anayasa değişikliği için geçmiş yıllarda bir komisyon kurmuş ve değişiklik için 2027 yılı işaret edilmişti. Bugün bu değişikliğin hızlandırılması için Paşinyan’ın liderliği önemli olacak. İç ve dış baskılara rağmen pek çok konuda adım atabilmiş Paşinyan’ın izleyeceği yolu takip etmek gerekecek.

Barış anlaşmasının 2. maddesinin devamı da bu uzun yolda taraflar arasındaki güven sorununu gidermeye matuf. Bu mutabakat, tarafların birbirlerine karşı silahlanması ya da buna dönük hazırlık yapmasının önünü kesmeyi amaçlıyor. Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in “Erivan askeri potansiyelini artırıyor” uyarısını yapıp, Fransa’yı destek vermekle suçlaması, dahası kendi ifadesiyle ‘Brüksel’deki yeni patronları’ hedef almasının bundan sonraki sürece etkisini de göreceğiz.

Rus askeri ve AB’nin durumu

Anlaşmanın 7. maddesi “Taraflar, karşılıklı sınırlarında herhangi bir üçüncü tarafın kuvvetlerini konuşlandırmayacaklardır” diyor.

İkinci Karabağ Savaşı’ndan sonra varılan mutabakat ile bazı bölgelerde Rus askerleri kontrolü sağlamıştı, şimdi onların çıkarılması gerekecek. Bu anlaşmadan çok da memnun olmadığını söyleyebileceğimiz Rusya’nın buna yanaşması da muamma. Ayrıca bu madde sahadaki durumu gözlemlemek ve rapor etmek için bölgede bulunan Avrupa Birliği Misyonu’nu da kapsıyor.

İkinci Karabağ Savaşı’ndan sonra yaşanan “yerleşim” bölgelerine ulaşım meselesi de bir başka çetrefilli konu. Savaş sonrası el değiştiren yerlere Azerbaycan’ın ulaşımının nasıl sağlanacağı kurulacak komisyon çalışmalarıyla netleşecek. Bu arada anlaşmanın herhangi bir maddesi üzerinde uzlaşmazlık olur ve çalışmalar altı ay içinde bir sonuç vermezse, taraflar bu kez başka bir çözüm yolu arayacak.

Sınırlar ve Zengezur

Sınırların belirlenmesi ve Azerbaycan ile Nahçıvan arasındaki bağlantıyı sağlayan Zengezur Koridoru’nun durumu ise, varılan mutabakattan ayrı yürüyen süreçler. Özellikle Zengezur’da Ermenistan’ın toprakları arasındaki ulaşımı için çizilecek rotanın, Azerbaycan Nahçıvan arasındaki yola göre daha uzun olması, belirlenecek yolla ilgili mütekabiliyet talepleri de süreci zorlaştıran unsurlar. Sınırlar belirlendikten sonra geçişlerin kademeli sağlanması, kargo ve yolcu geçişi gibi teknik detaylar da ayrıca müzakere ediliyor.

Özetle iş, varılan ‘barış anlaşması’ ile bitmiyor. Toprak ve mülkiyet sorunlarının da iç içe girdiği bu karmaşık tabloda üzerinde mutabık kalınan ‘barış anlaşmasını’ uzun yolun ilk adımı gibi görmek gerek.