Mehmet Şimşek, Erdoğan kabinesinin yıldızı.
Ekonomi çevreleri kendisine hasta.
Kolay kolay toz kondurmuyorlar.
Temiz bir imajı var, AKP’ye bolca musallat olan yolsuzluk, haksızlık, hukuksuzluk gibi kelimelerle anılmasını gerektirecek bir durumu da yok.
Ve herkes biliyor ki, eğer Cumhurbaşkanı tarafından daha önce ihanetle suçlanıp, yuhalatılan Mehmet Şimşek ikna edilip bakanlık görevine dönmemiş olsa bugün ülkenin durumu çok daha vahim olacak, “Faiz sebep, enflasyon sonuç” kafasıyla enflasyon hipere çıkmış, döviz kurları ise hayalimizin bile ötesinde bir yere tırmanmış olacaktı.
Sırf bu nedenlerle Mehmet Şimşek’e aklı başında kesimden ağır bir eleştiri gelmiyor, Şimşek de bunun keyfini ve konforunu sürüyor.
Gerçi ekonomiyi aslında çok da derinden etkilemesi mümkün gelişmeler karşısında suskun kalması imajına gölge düşürse de, bir süre araziye uyduktan sonra yeniden görüntüye girmekten de kaçınmıyor.
TÜSİAD Başkanı’nın ve aynı derneğin Yüksek İstişare Konseyi Başkanı’nın polisle evlerinden alınıp sorgulanmasının ardından girdiği uzun sessizlik sürecini sona erdiren Şimşek, birkaç gün önce çıkıp ekonomik sorunların kaynağına ilişkin bir açıklama yaptı.
Bakan Şimşek’in uzunca bir aradan sonra “saçmalama” hakkını kullandığını fark ettim.
Mehmet Bey’in, ekonomideki sorunların kaynaklarından bahsederken saydığı unsurların tamamına yakını AKP’nin geçmiş politikalarından kaynaklanan nedenlerdi.
Şimşek bunları sıralarken sanki iktidarı başka bir partiden kısa süre önce devralmışlar gibi konuşmaktan çekinmedi.
Buna şaşırmadık çünkü AKP’nin genel tavrı zaten bu.
Kendi yarattıkları sorunlara yabancılaşma ve bu sorunların nedeni sanki başka bir yönetimmiş gibi davranma konusunda parti olarak gayet mahirler.
Ellerindeki medya gücüyle buna inanacak bir kitle bulmakta da zorlanmıyorlar.
Gerçi bu kitlenin oranı sürekli azalıyor ama yine de olması gerektiği hız ve miktarda değil.
Mehmet Şimşek’in saydığı nedenler arasında sadece biri AKP’nin “doğrudan” hatasından kaynaklanan bir neden değildi.
2023 Kahramanmaraş Depremi.
İmar yolsuzlukları, imar afları, denetimsizlik gibi nedenleri AKP’nin hataları olarak görmek mümkünse de bu daha çok tüm milletin ortak suçu olduğu için depremin yarattığı hasardan sadece AKP iktidarını sorumlu tutmak doğru olmazdı.
Ancak ekonominin sorunları arasında depremin yarattığı maliyeti saymak yine de çok doğru olmadı.
Çünkü bu millet, deprem gibi doğal afetlerin yarattığı ekonomik sorunlarla baş edilebilmesi için 25 yıldır çok ciddi bir kaynak üretiyordu.
Deprem Vergileri.
Bugün kullandığımız tüm ürünlerde var olan ÖTV ve ÖİV gibi vergilerin getiriliş amacı, depremlerin getirdiği külfete karşı devlete ayrı ve özel bir kaynak sağlamaktı.
Ve bu vergiler çeyrek asırdır, üstelik de giderek artan bir oranda toplanıyordu.
Bugün depremin yarattığı mali yükten bahsederek ekonomideki sorunları buna bağlayan Mehmet Şimşek kendisinin 14 yıl önce yaptığı bir itirafı da unutmuşa benziyordu.
Mehmet Şimşek, 2011 yılında deprem vergileri ile elde edilen gelirlerin ne olduğu ile ilgili bir soruya, bizzat kendi ağzıyla, “O vergileri duble yollara, sağlık hizmetlerine, havaalanlarına harcadık” yanıtını vermişti.
Yani Türk milletinin olası bir depremde kullanılmak üzere yarattığı kaynak, AKP tarafından “çok övündükleri” hizmetlere aktarılmıştı.
Ve bahsedilen miktar o gün için 50 milyar dolara yakın bir kaynaktı.
AKP, iktidarının ilk döneminde, kendisine oy olarak dönen hizmetleri yapmak için depreme ayrılan özel kaynağı kullanmıştı.
Yıllardır da bu hizmetlerle övünüp duruyordu.
O günden bugüne kadar geçen sürede Deprem Vergileri yoluyla yaratılan kaynağın toplamı 100 milyar doları aşmış olmalıydı ve onlar da AKP tarafından yap işlet devret projelerine, 5-6 müteahhide, geçilmeyen köprülere ve göçmenlere hizmete harcanıp bitmişti.
Ve şimdi Mehmet Şimşek sanki bu halk deprem için gereken kaynağı yaratmamış ve iktidarın emrine vermemiş gibi davranıyor, kendi itirafını bile unutup ekonomideki sorunların nedeni olarak ilk sıraya depremi koyuyordu.
Birisinin Mehmet Bey’e “Bunca yıldır verimsiz ve geri dönüşü imkansız projelere milyarlarca dolar aktarmasaydınız, lüzumsuz köprüler, kullanılmayan havaalanları yapmasaydınız, üç beş müteahhide bu para aktarmasaydınız ve tasarrufun itibar ile alakası olmadığını bilseydiniz bugün depremin yarattığı maliyeti rahat rahat karşılayacak bir kaynağa sahip olabilirdiniz.“ dese iyi olur…
Ama belki de bu kadar lafa gerek yok.
“Mehmet Bey, lütfen bizi aptal yerine koymayın” demek de yeterli olabilir.
Ama Mehmet Şimşek de kalkıp “Merak etmeyin ben size söylemedim zaten” derse ona da verecek yanıtımız yok.
Fransa mı, Türkiye mi!
AKP’ye sorarsanız Suriye’de YPG’nin HTŞ ile anlaşması Türkiye’deki iktidarın başarısı.
Ve olayları kavramaktan acizler, Türkiye’nin YPG hassasiyetini sona erdirmesi gerektiğini düşünüyorlar hatta böyle düşünmeyenleri de suçluyorlar.
YPG ile HTŞ anlaşmasının fotoğrafının bile YPG’nin bir hükmi şahsiyet olarak kabul gördüğünü ve YPG “Önderini”, Suriye’nin kabul edilmiş lideri ile eşitlediğini bile göremeyecek kadar cahil bir tutum sergiliyorlar.
Hele hele konuları sadece Türk medyasından ve özellikle de iktidar yanlısı gözlükle izlemekten öteye gidecek alt yapısı bulunmayanlar, “YPG’yi asla yalnız bırakmayacağız” diyen Fransa’nın bu anlaşmadan duyduğu memnuniyetten haberdar olmayabilirler.
Bu cühela taife bilsin ki, aynen AKP gibi Fransa da “YPG ile HTŞ arasındaki anlaşma Fransa’nın büyük başarısıdır” diye övünüyor ve bu anlaşmayı sağlayan ya da sağlatanın Fransa olduğunu yazıyor.
AKP iktidarı ile Fransa bu konuda ortak çalışmadı ise ve ikisinin çıkarları ortak değilse taraflardan biri yalan söylüyor demektir.
Kimin söylediğine siz karar verin!
NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?
“İyiyse benden, kötüyse Allahtan” demediğimiz zaman.