İktidarın seçim öncesi metotları...

Seçim günü yaklaştıkça, iktidar yandaşı kaynaklar, muhalefete karşı, bir kısmı sosyal medyada yayımlanan, bir kısmı gazetelere de yansıyan iddia malzemesini gündeme sokmaya çalışıyor. Bunlardan en yenisi, bundan 5-6 yıl öncesinden. Bugünkü CHP il binasının satın alınması için parti yönetimince düzenlenen yardım kampanyası uygulamasından çekilmiş görüntüler. Kampanya görevlilerinin paraları sayarken çekilmiş video görüntüleri.

Bunu yayımlamakla ne kastediliyor? O da belli değil. O kampanya, gizli kapaklı bir şey değildi. Medyada da yayımlanmıştı. CHP’liler ve siyaseti yakından izleyen herkes öğrenmişti. Herhalde, böyle birkaç kişinin bir araya gelip para saymasının bir suç sahnesi gibi algılanabileceğini düşünenler vardı. Bunun iktidar partisine yarayacağını varsayıp onu kullanmayı iş edinmişlerdi.

CHP, uzun yıllar boyunca, İstanbul’da yeterli bir yönetim binasına sahip olamamış bir partiydi. 1950 yılında tüm mallarının, o zamanki yeni iktidar tarafından müsadere edilmesinden sonra, kendine yetecek bir bina bulup yerleşememişti. O sorununu çözmesi de o zamanki yönetimin gayretleriyle bir katkı kampanyası düzenleyip başarmasıyla olmuştu.

Benim bu konunun asıl üzerinde durmak istediğim yanı şu: Bu iktidarın mensuplarından veya yandaşlarından oluşan bazı ekipler muhalefet partilerine ve muhalefetteki kişilere karşı “iddia malzemesi biriktirmek” gibi örgütlü bir arşiv çalışması sürdürüyorlar. O çalışma sırasında ortaya çıkan “birikim”in hemen kullanılması gerekli değil. Tam tersine, kullanılmaları için en işe yarar zamanın kollanması esas... Mesela, muhalefet mensuplarından popüler olanların durumunu sarsmak gerektiği ve bunun mümkün olduğu bir zamanın seçilmesi...

Bugünkü “para sayma” fotoğraflarının kullanılması, öyle bir kurala uyuyor gibi.

Gerçi bunun o zamanlama kuralına uysa da akla, mantığa ve özellikle de hukuk kurallarına (uyması bir yana) tamamen ters düştüğü meydanda. Çünkü ortada önlenmesi veya cezalandırılması gereken bir suç varsa, onun üstüne en kısa zamanda gidilmesi gerekir. 4-5 sene sonra onun önlenmesi bir yana, deliller varsa, onların bulunması da güç... Ama tabii, amaç suçun önlenmesi veya suçluyu saptamak ve cezalandırmak değil de muhalif kişileri iftira karşısında bırakıp lekelemeye çalışmak ise, iş değişiyor. 

İftira, lekeleme, vatandaş kandırma, seçmeni yanıltma ise amaç, gecikme halinde, o amaca varmak daha da kolaylaşıyor.

“Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür”

(İnsan belleğinin unutmak gibi bir sakatlığı vardır) özdeyişi devreye giriyor. Yıllar öncesini hatırlayabilen insanlar azalıyor.

“Gezi olaylarını” düşünelim. Başladığı yıl 2013 yılıydı. O günden bu yana, olayların ayrıntılarını bilen insanların sayısı ne kadar kalmıştır?

O olaylarla ilgili cezaların önemli bir kısmının infazı başladığında o gençlerin büyük kısmı orta yaşlı olmuştu. O günün orta yaşlıları ya yaşlanmışlar ya da hayattan ayrılmışlardı. O olayların, 

"ihtilal girişimi” olduğunu hâlâ iddia eden bazı politikacılara “görgü tanığı” olarak gerçekleri anlatıp yanıt verebilecek olanlar azalmıştı.

***

Evet, geçmişteki olaylarla ilgili bilgileri, bulguları, iddiaları, suçlamaları gizlice toplayıp arşivleyerek saklamak ve “adaletin yerine gelmesi” için değil, belirli kişilerin aleyhine kullanmak için ortaya çıkarmak veya “ortaya çıkarırım” diye “tehdit” aracı haline getirmekle, ne adalete hizmet edilir ne demokrasiye...

Cumhuriyetimizin ilanının 100’üncü, çok partili demokratik rejime geçiş sürecimizin başlamasının 79’uncu yılında o basit gerçeğin hâlâ farkına varmayanlar, artık o alışkanlıklarını terk etmelidirler.