Merkez Bankası faiz indirimine devam etti, politika faizini % 45’ten yüzde 42.5’e indirdi.
Faiz indirimi için Merkez Bankası’nın baskı altında olduğunu düşünen iktisatçılar, daha büyük bir indirim yapılmadı diye memnun.
Faiz indirimini çok erken bulanlar da var.
Çünkü enflasyon ateşi azalmışsa da üstesinden gelinebilmiş değil.
Şimşek’i büyük destekle karşılamış olan ekonomi çevrelerinde son zamanda kaygılar dile getiriliyor. Ama iktidar mesela TÜİSAD’a polis gönderip gözaltılar yaparak had bildiriyor.
İktidarın “faiz sebeptir” politikasının enflasyonu patlatacağını yıllar önce birçok iktisatçı söylemiş, eleştirmişti. “Mandacı iktisatçılar” diye damgalamak yerine kulak verilseydi bu enflasyon denizine düşmeyecektik.
İktidar bugünkü eleştirileri bari dikkate almalı, değil mi?
TEK SORUN ENFLASYON DEĞİL
Sadece TÜSİAD mı? TEPAV bünyesinde 8 saygın iktisatçı 4 Mart’ta 15 maddeden oluşan bir “Para Politikası Bilgilendirme Notu” yayınladılar. İçlerinde Merkez Bankası eski Başkanı Süreyya Serdengeçti, Merkez Bankası tecrübesine sahip Prof. Fatih Özatay, iktisatçı Prof. Güven Sak gibi tanınmış isimler var.
Türkiye’nin enflasyonda dünyada hâla Arjantinden sonra 2. sırada, Risk Pirimi’nin yüksekliğinde ise Rusya ve Arjantin’den sonra, son zamanlardaki iyileşmeye rağmen hâlâ 3. sırada olduğunu belirtiyorlar…
Böyle bir ekonomiye kim sağlıklı diyebilir?
Dahası, TEPAV, “kamuoyunda tek sorunun enflasyon olduğu” yolunda bir kanaat yaratıldığını, bunun yanlış olduğunu belirtiyor ve asıl sorunu şöyle anlatıyor:
“Bizzat programı tasarlayanların ve uygulayanların açıklamaları bu algıyı güçlendirmektedir. Oysa geniş kesimlerce benimsenecek ve ‘ülkede önemli değişiklikler oluyor’ heyecanını uyandıracak yeni bir kalkınma stratejisine ihtiyaç vardır.”
Ekonomide asıl sorun, bunun yokluğu…
YAPISAL REFORMLAR?
Bütün asli yetkilere sahip olan Cumhurbaşkanı “yapısal reformlar” kavramını vurgulamıyor, çok seyrek olarak söyleyip geçiyor. Bu kavramı Mehmet Şimşek vurguluyor ama sözde kalıyor.
TEPAV’ın “Değerlendirme Notu”nda yapısal reformlar şöyle anlatılıyor:
“Politik baskı altında kalmaları halinde makro ekonomik dengelerin bozulmasına yol açan TCMB, TÜİK ve BDDK gibi kurumları bağımsız kılacak, verimliliği artıracak, yeşil dönüşüm sürecini hızlandıracak, eğitimin niteliğini yükseltecek, adil ve hızlı çalışan bir hukuk sistemini oluşturacak yapısal düzenlemelerin hayata geçirilmesi önem taşımaktadır.”
Halbuki CB sisteminde, bu kurumların işlevsel bağımsızlığını sağlayan atama sistemleri değiştirildi, bağımsızlıkları ortadan kaldırıldı. Yer yüzünde on yıl süreyle “faiz sebeptir” politikasını uygulayan, sonra faizi yüzde 50’ye çıkaran bir iktidar da bir Merkez Bankası da yok!
Niye yatarım gelmiyor, aksine gidiyor, sebepleri buralarda.
Bu konularda Mehmet Şimşek’in yetkisi yok. Bu fikirleri geçmişte kuvvetle savunduğu halde şimdi ağzına almaması, yetkisizlikten.
ŞİKÂYETLER YÜKSELİYOR
Prof. Fatih Özatay, Merkez Bankası dünkü faiz indirimini yapmadan bir gün önce YetkinReport’ta bir makale yayınladı. Şöyle diyor:
“Sanayici şikâyetçi; çünkü finansmana erişimde zorluklar var ve kredi maliyetleri hala yüksek. Emekli, asgari ücretli ve emeğiyle geçinen kesimin büyük kısmı da şikâyetçi; çünkü enflasyona yenik düşmüş vaziyette gelirleri. Bu durumda ekonomik programın raf ömrü azalıyor. Raf ömrünün azalması Merkez Bankasının manevra alanının daralması ve dolayısıyla işini yapmaktaki zorluk derecesinin artması anlamına geliyor.”
Onun için yalnız TÜSİAD değil diyorum. İş dünyasındaki kuruluşlardan susanlar da çekindiklerinden susuyor.
Merhum Turgut Özal 1980’de “24 Ocak Kararları”nı, merhum Kemal Derviş 14 Nisan 2001’de “Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı”nı hazırlarken ve ekibini kurarak uygularken reformun gerektirdiği yetkilere sahiptiler.
Sorunu enflasyondan ibaret görmediler, zamanın gerektirdiği yapısal reformları yapabildiler.
Bastırılmış kurla 15 bin dolara çıkmak piyasalara güven vermediği gibi yatırım da getirmiyor.
Hükümet bu eleştirileri dikkate almalı. Bu defa yanlışı, eksiği gidermede gecikilmemeli.