Önce Cumhurbaşkanı Erdoğan, sonra da AKP sözcüsü Ömer Çelik, Avrupa Birliği’nin Türkiye’ye hiç olmadığı kadar ihtiyacı olduğunu söylediler.
Kesinlikle aynı fikirdeyim.
Avrupa Birliği’nin siyasi olarak Türkiye’nin varlığına ihtiyacı var, Türkiye ile daha güçlü olacakları kuşkusuz.
Ne var ki, Avrupa’da yükselen ırkçılık ortamında bu pek mümkün olmadığı gibi, AKP Türkiye’si kendini bir göçmen hendeği olarak konumlandırdığı ve AB ile ilişkilerini göçmenler üzerinden sürdürdüğü için bu şartlarda üyelik, tam üyelik hemen hemen imkansız.
Zaten 2010’dan bu yana AB üyeliği için parmağını kıpırdatmayan ve şimdi de AB karşıtı MHP’nin parmağında oynattığı bir AKP’nin AB üyeliği konusunda ciddi olmadığı aşikar.
Gerçi siyasi tutarlılık konusunda ders diye okutulabilecek bir durumu olan MHP’nin yarın da AB yanlısı olmayacağının da garantisi yok.
Olur mu olur, Bahçeli yatağından bu kez de AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’i arayabilir, ona da hiç şaşırmam.
Bahçeli bu dönüşü yapsa, AKP de bu konuda ciddi olsa bile, yine de AB’ye üyelik konusundaki ortam pek de parlak görünmüyor.
Niye mi?
Anlatayım, siz karar verin.
Fransa, Nancy’deki bir liseden, Raymond Poincaré Lisesi’nden bir grup öğrenci, geleneksel bir öğrenci değişimi programı çerçevesinde, bir dönem eğitim almak üzere Galatasaray Lisesi’ne geleceklerdi.
Ancak bu değiş tokuş programı aniden iptal edildi.
Nedeni ilginç.
Ankara’daki Fransız Büyükelçiliği, Eğitim İşbirliği Ataşeliği vasıtası ile ilgili okula bir mektup yazarak, Türkiye’nin yabancı öğrenciler için hiç de güvenli bir yer olmadığını, özellikle İstanbul’da görünüşleri itibarıyla Türklerin çoğuna benzemeyen gençlerin, saldırıya maruz kalabileceklerini bildiriyor ve bu gibi faaliyetlerin geçici olarak da olsa askıya alınması gerektiğini belirtiyor.
Kullanılan dil son derece nahoş.
Türkiye’yi karalayıcı nitelikte.
Eğitim İşbirliği Ataşesi Xavier Wasson’un imzasını taşıyan mektup Nancy’deki liseye ulaşınca haliyle okul yönetimi de geziyi iptal ediyor.
Şu anda Galatasaray Lisesi’nin Fransız ders nazırı, sorunu çözmek için gayret sarf ediyor ama bence beyhude bir uğraş.
Büyükelçilik Eğitim Ataşesi’nin verdiği hasar büyük.
Benim açımdan ilginç olan ise Büyükelçi Isabelle Dumont’un böyle bir şeye izin vermiş olması.
Çünkü bir süre önce kendisi ile yaptığımız bir sohbette, Fransa-Türkiye ilişkilerini düzeltmek ve son 10 yıl içinde verilen hasarları onarmak için ne kadar istekli ve gayretli olduğunu görmüştüm.
Mektubu okuyup, kullandığı dile şahit olunca hem üzüldüm, hem şaşırdım.
Kardashian ile Cübbeli’nin ortak noktası: G
Cübbeli Ahmet diye bilinen Ahmet Mahmut Ünlü’nün kızının Mercedes G serisi aracı çok konuşuldu.
Normal, çünkü dünyanın en iyi arazi araçlarından biri olan bu araç, Türkiye’de sosyetik hanımların gözdesi.
Neredeyse tüm zengin ve havalı kadınlar bu aracı kullanıyor.
G serisi aslında evrensel olarak da bir statü sembolü.
Kim Kardashian bile bu otomobili kullanıyor diyeyim, siz anlayın durumu.
Tabii, Cübbeli Ahmet’in kızının bu aracı kullanıyor olmasına kimsenin bir şey dediği yok. Milleti sinir eden, araçta çakar ve siren olması ve bunları kullanarak trafik kurallarını hiçe sayması.
Hakkında yazılan tüm haberleri mahkeme kararı ile kaldırtmakla ünlü olan Cübbeli Ahmet’in damadı Palazoğlu aracındaki çakarın yasal olduğunu ve devletin kendilerine verdiği bir imkan olduğunu açıkladı.
Ve tabii ki yalan söyledi.
Çünkü çakar araçla değil aracı kullanan kişi ile ilgili.
Bu ailede hakkında “koruma kararı” olan kişi ne kızı ne damadı.
Cübbeli Ahmet yani Ahmet Mahmut Ünlü.
Cübbeli Ahmet’e Devlet en üst düzeyde koruma uygulanması kararı vermiş.
Bu eski içişleri bakanlarına, Devlet’e yüksek hizmetlerde bulunduğu için yüksek risk altındaki kişilere sağlanan koruma düzeyi.
Bu kişilere sürekli yakın koruma, konut koruma ve 4 adet çakarlı araç kullanma hakkı tanınıyor.
Yasa gereği bu araçların korunan kişinin üzerine olması gerekiyor.
İstisna ise araçların bir oto kiralama şirketinden kiralanmış olması.
Cübbeli Ahmet’in de kullandığı 4 aracına çakar takma hakkı var ancak bu çakarlar ancak Ahmet Mahmut Ünlü araçtayken kullanılabiliyor.
Cübbeli Ahmet kendi şahsi aracını zaten damadına ait bir şirketten kiralamış.
Damat da kendi ve eşinin kullandığı araca da Cübbeli’nin hakkı olan çakarı takmış.
Kullanırken yakalanınca da 140 bin TL cezaya çarptırılmış.
Bu arada, araçların Motorlu Taşıtlar Vergileri de ödenmemiş.
Belli ki, üzerinde çakar olan araca polis işlem yapmaz diye düşünmüş ve vergilerini ödememişler.
Ama merak etmeyin.
Araçların “zekatı” verilmiş.
Yersen.
Bu arada Cübbeli bu araç için “O kadar pahalı değil çünkü elektrikli” demiş.
Bu da doğru değil.
Aracın arkasındaki G 500 yazısı açıkça görünüyor ve zaten elektrikli G Wagon’un stepnesi bu aracınki gibi değil.
Acaba yalan halka söylemenin dindeki karşılığı ne!
Ama önemi yok belki de.
Ne demişti Cübbeli “Tövbe kapısı hep açık”
Hatta örneği de normal bir insanın aklına gelmeyecek türdendi.
“Bir adam babasının kafasını oydu, içinde şarap içti, sonra kafayı bulup annesiyle zina yaptı. Kafir olmaz. Tövbe etti mi affolur”
Hal böyle iken bir G Mercedes’in lafı mı olur!
NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?
Tövbe var diye her türlü herzeyi yemediğimiz zaman.