Süreçteki çelişkiler ve belirsizlikler

Dün PKK, “Silah bırakma” ve “örgütün feshedilmesi” önerilerine ilişkin olarak koşullu “ateşkes” ilan etti.

Bir gün önce de Özgür Özel, “Süreç” konusunda yeni bilgiler vermişti:

“Bir yandan bir yılı aşkın süredir bir müzakereyi yürüteceksiniz.

Yaptığınız, yapılan görüşmelere devlet adına birisi tam yetkili, dört kişilik bir heyet eşlik edecek.

Bu konudan dakika dakika haberiniz olacak.

Anayasa Mahkemesi’nin bir üyesi, Yargıtay’dan üyeler, yüksek hâkimlerin bulunduğu 20’nin üzerinde hukukçudan oluşan bir masa bir yerde çalışma yapıyor olacak sizin bilginizle.

Sonra millete ‘Bir şeyler oluyor, kendiliğinden oluyor. Sayın Bahçeli de güzel konuştu, ben bir şey demiyorum.

Benimle ilgisi yok. Olursa sahiplenirim. İyi sonuçlar olursa bana yarasın, kötü sonuçlar olursa uzak durayım...’

Bu millet böyle kandırılabilecek, zekâsı hafife alınabilecek bir millet değil.”

***

Aynı gün Binali Yıldırım, kapı arkasındaki pazarlığın Erdoğan/AKP tarafını dile getirmişti:

“1) Bu topraklarda Kürtler, Türkler, Süryaniler, Abazalar, Çerkezler var; vatandaşlık tanımı gözden geçirilebilir.

2) Yerel yönetimlere yetki devri yapılabilir.

3) Erdoğan’ın tekrar Cumhurbaşkanı adaylığının yolu açılmalıdır.”

***

Sol Parti açıklamasının önemli bir bölümü şöyle:

“... Bu konudaki gelişmelerin iktidar tarafından kendi baskıcı rejimini sürdürmek için bir fırsata çevirmeye çalışılacağı görülüyor.

Muhalefet güçleri bu gerici rejimin bütün ülkenin geleceğine el koyma girişimlerine karşı durmalıdır.

Toplumun her kesimini susturmaya, muhalefeti yargı operasyonları ve yasaklarla etkisizleştirmeye, yerel yönetimlere kayyımlarla ele geçirmeye çalıştığı baskılar ortadayken bu iktidardan demokrasi beklenmeyeceği açıktır.

Haklarımızı ve geleceğimizi kazanmanın, Kürt, Türk, Alevi, Sünni bütün emekçi halklar olarak esas kurtuluşumuzun, özgürlüğümüzün yolu, tek adam rejimine karşı birlikte mücadele etmekten geçecektir...”

***

TKP’nin açıklamasından önemli alıntılar:

“1) Sınıfsal, ideolojik ve siyasal tercihlerle yürütülmekte olan bir süreç, bütün Türkleri ve Kürtleri içine alamaz.

2) Türkiye’de ‘demokrasi ve kardeşlik’i dinsel bir zeminde tesis etme arayışları da son derece tehlikelidir.

Kamusal alanda hiçbir sorun dinsel referanslarla çözülemez.

Tersine, bugün Türkiye’de sorunların bir bölümü laikliğin ayaklar altına alınmasından ve tarikatların tıpkı holdingler gibi memleketin kanını emmesinden kaynaklanmaktadır.

3) Bugün Türkiye’ye baktığımızda gördüğümüz, derin bir yoksulluk ve muazzam bir toplumsal eşitsizliğin hüküm sürdüğü, adalet duygusunun tamamen yok olduğu, zorbalığın ve kuralsızlığın kural haline geldiğidir.

4) Öcalan’ın açıklamasında ima edildiğinin ve yine iktidara yakın çevrelerin sık sık ileri sürdüğünün tersine, PKK Marksist bir örgüt değildir.

Milliyetçi temellerde şekillenen bu örgütün kendini feshetmesinin gündemde olduğu bir sırada, iktidarın, geçmişin sorumluluğunu devrimcilere ve sosyalizme atma uyanıklığına kayıtsız kalmayacağız.

Liberalizmle iç içe geçmiş bir milliyetçilikle, ABD ya da İsrail ile müttefiklikle Marksizm hiçbir biçimde bağdaşmaz.”

***

Öcalan’ın açıklamasına, tarihsel olaylar ve siyasalfelsefi çözümlemeler açısından çok eleştiri var.

Bunların üzerinde ayrıca duracağım.

Şimdilik, bu “Sürecin” önündeki engeller şöyle özetlenebilir:

1) Sürecin arkasındaki Emperyalizmin, ülkemizde ve Ortadoğu’da yol açtığı sorunlar, istikrarsızlık ve siyasal yeni oluşumlar.

2) Ülkemizdeki hukuksuzluk, adaletsizlik, güvensizlik ortamı ve rejim sorunları.

3) Her iki tarafın da kendi özel çıkarlarına ilişkin değişik niyetleri.

4) Geçmişten gelen birikimler.

5) Tutarsızlıklardan kaynaklanan geleceğe ilişkin kaygılar.

***

En önemli soru:

Demokrasi’nin, Hukuk’un ve Adalet’in olmadığı bir rejimde, Özgürlük, Eşitlik ve Barış olur mu?