ABD’nin yeni başkanı Donald Trump ülkesini ‘yeniden büyük’ hale getirmek için kolları sıvamış bulunuyor; bu herkesin malumu. Ancak pek çok gözlemcinin dikkatinden kaçan bir gerçek var: Trump bu iddiasını hayata geçirirken, İkinci Dünya Savaşı sonrasında, büyük çapta ABD tarafından oluşturulmuş dengeleri darma dağın ediyor…
İlk gözden çıkardığı genel geçer kural, farklı ideolojilere sahip siyasiler yönetime gelseler bile ülkenin temel politikalarının değişmeyeceğine dair olan “Devlette devamlılık esastır” kuralı…
Ülkesinin topraklarını işgale kalkmış olan Rusya’ya ABD’ye güvenerek savaş açan, Ukrayna’nın seçilmiş devlet başkanı Volodymyr Zelenskyy’i hedef tahtasına koyabildi Trump.
Sosyal medya hesabından yayımladığı mesajında, ‘şöyle böyle bir komedyen’ olduğunu belirttiği Zelenskyy’nin, ABD’den aldığı paralarla, ülkesini, aslında hiç başlamaması gereken, kazanamayacağı bir savaşa soktuğunu duyurdu.
Rusya ile Ukrayna toprakları üzerine pazarlığı Zelenskyy’siz bir ortamda yürütüyor Trump Amerikası…
Harcanan paralar da tahsil edilecekmiş…
Avrupa’daki müttefiklerine eyvallahı olmayacağını da bu davranışıyla belli etmiş oldu Trump.
Zaten, 15 gün önce (4 Şubat 2025) imzaladığı bir kararnameyle, 1945 sonrasında ABD liderliğinde oluşmuş ne kadar uluslararası girişim ve kurum varsa hepsinin incelenerek, masraflı olanlarından vazgeçilmesi direktifini de verdi Trump…
Talimatının 180 gün içerisinde yerine getirilmesini bekliyor…
Hangi girişimler ve hangi kurumlar hedefte?
Paris İklim Antlaşması’ndan ülkesini çekti…
İlk döneminde, Birleşmiş Milletler’in (BM) İnsan Hakları Konseyi’nden çıkarmıştı ABD’yi Trump; sonraki dönemde yanlış bulunarak karardan geri dönülmüştü. Şimdi yeniden hedeflerin başında o var.
UNESCO…
Kamplarda yaşayan Filistinlilerin temel ihtiyaçlarını karşılama görevini yerine getiren BM birimi, UNRWA…
Dünya Sağlık Örgütü (WHO)…
Büyük ihtimalle Dünya Ticaret Örgütü (WTO) de hedefte.
Heritage Vakfı tarafından yol haritası olarak hazırlanmış 900 sayfalık ‘Project 2025’ metni dikkatle okunduğunda, Trump’a destek çıkan ve kadrosunu oluşturan Neo-Con takımının, BM’den de memnun olmadığı anlaşılıyor…
Herkesin bildiği gibi, BM ve onunla birlikte oluşturulmuş bütün kurumlar ABD’nin başını çektiği girişimler…
Yardımcısı JD Vance ile Dışişleri Bakanı Marco Rubio, 180 gün içerisinde ABD’nin taraf olduğu kurumlarla beraber onların dayandığı uluslararası antlaşmaları da tarayacaklar ve çıkarlarına ters gördüklerini, lüzumsuz olduğuna inandıklarını onayı için Trump’a sunacaklar…
İlk döneminde NATO’dan da fazla mutluluk duymadığını biliyoruz Trump’ın; muhtemelen o konu da ABD’nin müttefikleri ile çekişmelere sebep olacaktır.
Tabloya bakınca kolayca anlaşılabilecek sonuç şu: Trump ve kadrosu 80 yıldır uluslararası ilişkilerin üzerine oturduğu ikili ve çoklu anlaşmalarla o anlaşmaların ürünü olan kurumları ortadan kaldırmak üzere yola çıkmış bulunuyor.
Peki de, mevcudun yerine nasıl bir düzen kurma arzusunda olabilirler?
“Amerika’yı Yeniden Büyük Yapma” (MAGA) iddiasının akıllara getirebileceği türden, ABD’nin ve doğal olarak da onun başkanının ‘dünya lideri’ kabul edildiği eşitliksiz bir düzen olacak bu.
“Hıristiyanlık değerleri” diye vurguladıkları bir anlayış ön planda olacak…
[Kabaca “Hıristiyanlık” deseler bile, ‘Judeo-Christian’ (yani: Museviliği de içerisinde barındıran bir Hıristiyanlık ve onun değerleri söz konusu.]
Daha birinci döneminde, Trump’ın ilk imzaladığı kararnamenin Müslümanların yaşadığı yedi ülke insanlarına getirilen ABD’ye seyahat kısıtlaması olduğunu hatırlayalım. Şimdiki dönemde de, aksini ispatlayanlara kadar, İslam Dünyası’ndan insanların farklı muameleye -‘terörist’ sayılma muamelesine- hazır olması gerekiyor.
Avrupa ülkeleri yönetimlerini de kendi çizgisinde politikalar izlemeleri için zorlamaya hazırlanıyor; bunu JD Vance’in Münih Güvenlik Toplantısı’ndaki -kendisinin ‘mükemmel’ bulduğu- konuşmasıyla duyurdu Trump.
JD Vance seçimden çok önce, Temmuz 2024’te, İngiltere’yi “Nükleer silaha sahip ilk İslam ülkesi” suçlamasına muhatap etmişti.
Kadrosundan isimler, hatırı sayılır Müslüman nüfusa sahip Avrupa ülkelerini tek tek sayarak, çoğulculuğun Müslümanların lehine çalıştığını vurguluyorlar…
Önümüzdeki dört yıl, MAGA iddialı ABD’nin yeni başkanı Trump’ın, büyük ihtimalle Netanyahu’yu da yanına alarak, dünyaya bugünkünden farklı bir düzen getirme çabasıyla geçeceğe benziyor.
Türkiye bu gelişmeden ne kadar etkilenir?
Etkilenmeye başladık bile.