Trump yalnız değil: Arkasında güçlü bir koalisyon var

Küresel siyasetin gelişen manzarasında, Donald Trump yalnız bir figür değil. İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki küresel düzenin yeniden şekillendirilmesi gibi, Trump ve müttefikleri belirsizlik ve öngörülemezliklerle dolu yeni bir paradigmanın temellerini atıyorlar. Ve bu kaosun kasıtlı bir strateji olduğunu saklamıyor.

Trump’ın dünya sahnesindeki kendine özgü yaklaşımı dikkat çekici. Düşmanca tutumu, tehditleri ve ani kararları, bir karmaşa ortamı yaratıyor. NATO ve Avrupa ülkeleri, Trump’ın alay konusu haline gelirken, hepsine karşı yerine getirilmesi neredeyse imkansız ultimatomlar veriyor. Suudi Arabistan, Güney Kore ve Japonya gibi ülkeleri yola getirmeye, Amerikan guvenlik semsiyesinin karsiligini odemeye zorlarken, 1.4 milyarlik Hindistan’in Başbakanı Narendra Modi’yi övüyor. Trump, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a övgüler yağdırırken, Ukrayna Cumhurbaşkanı Zelenski’yi “diktatör” olarak niteliyor. Putin ile samimi bir ilişki sergileyerek, Ukrayna sorununu Kiev’i masaya bile cagirmadan tek taraflı olarak çözmeye çalışıyor. Ayrıca, Avrupa’daki aşırı sağ hareketlerin yükselişini açıkça destekliyor.

Trump’ın ilk döneminde Erdoğan’a “Rahip Brunson’u salmazsan, Türkiye ekonomisini mahvederim” dediğini hatırlayın. Grönland ve Panama Kanalı gibi stratejik noktalarda taleplerde bulunuyor ve Kanada’nın 52. eyalet olarak katılması için provokatif önerilerde bulunarak Ottawa’da iktidar değişikliğine zemin hazırlıyor. Gümrük tarifeleri ile oynayarak küresel ticaret dinamiklerini altüst ediyor.

Güçlü Koalisyonun Temelleri

İlk bakışta Trump, öngörülemez, narsist ve kendine odaklanmış bir siyasi figür gibi görünebilir; ancak arkasında son derece güçlü bir koalisyon oldugu gercegini yadsimayalim. Bu koalisyon, Evanjelik gruplardan, önemli bir Yahudi sermayesi kesimine, derin devlet fraksiyonlarından teknoloji devlerine, savunma sanayisi liderlerinden enerji patronlarına kadar geniş bir destek yelpazesini kapsıyor. Bu çeşitli destek ağı, Trump’ı sadece bir siyasi lider değil, aynı zamanda küresel düzeni sarsan bir aktör olarak konumlandırıyor.

Teknoloji, savunma ve enerji gibi anahtar sektörler, Trump’ın yeniden doğuşunun arkasında birleşiyor. Daha önce büyük teknoloji şirketleriyle yaşadığı çatışmalara rağmen, Elon Musk gibi yenilikçiler, Trump’ın sistem karşıtı söylemine daha sıcak bakıyor. Trump, yapay zeka, uzay teknolojisi ve büyük veri alanlarında oyun değiştirici bir rol üstlendiğinde, küresel dinamiklerde önemli değişimlerin yaşanması muhtemel. Yapay zeka ve askeri uygulamalarına yapılacak yatırımlar, Trump liderliğinde hız kazanacak gibi görünüyor.

Savunma sanayisi de Trump’ın yönetimi altında büyük fırsatlar keşfetti. Lockheed Martin, Raytheon ve Boeing gibi şirketler, Trump’ın sert savunma politikaları ve NATO ile yaptığı sıkı müzakereler sayesinde oldukça kârlı sözleşmeler elde etti. Gelecekte, uzay savunma sistemleri, yapay zeka tabanlı savaş teknolojileri ve hipersonik silahlar gibi gelişmiş alanlarda büyüme bekleniyor.

Enerji sektöründe ise Trump’ın geleneksel enerjiye yeniden vurgu yapması, Biden yönetiminin yeşil enerji girişimlerine karşı kendini yeniden göstermiş durumda. İklim değişikliği ile ilgili terimler, hükümetin resmi dilinden çıkarıldı. Trump’ın ilk döneminde ABD, petrol ve doğal gaz üretiminde agresif bir büyüme stratejisi izledi ve bu durum fosil yakıt endüstrilerine büyük avantaj sağladı. Bu trendin devam etmesi ve “küresel enerji hakimiyeti” stratejisinin güçlenmesi bekleniyor.

Trump’ın Yönetimindeki Etkili İsimler

Trump’ın ekibi, etkili bireylerle dolu. Enc ok satan kitaplar arasinda yer alan otobiyografisiyle tanınan JD Vance, Trump’ın başkan yardımcısı olarak görev yapıyor, genç seçmenlere hitap eden dinamik bir enerji getiriyor.

Deneyimli politikacı Senatör Marco Rubio, uluslararası ilişkiler ve göçmen politikaları konusundaki uzmanlığıyla Trump’ın siyasi gündemini önemli ölçüde ilerletiyor.

Pete Hegseth ve Robert F. Kennedy Jr. gibi tartışmalı figürler de Trump’ın yönetiminde kritik roller üstleniyor. Hegseth, savunma ve güvenlik konularında güçlü bir sesken, Kennedy sağlık ve çevre politikalarına etkide bulunuyor. Kennedy’nin çevresel konulara duyarlılığı, Trump’ın genç ve çevreci seçmenlerle bağlantı kurmasına yardımcı oluyor.

Ayrıca, Howard Lutnick, Elon Musk ve Linda McMahon gibi tanınmış iş insanları, ekonomik politikaların şekillendirilmesinde önemli bir rol oynuyor. Musk’ın teknolojik yenilik konusundaki bilgisi, yönetim stratejilerinin modernleşmesine katkı sağlıyor. Teknoloji alanındaki etkisi ve bürokratik verimsizlikleri azaltma çabaları, Trump’ın ekonomik büyüme hedeflerine ulaşmasında kritik öneme sahip.

Aile üyeleri de önemli bir rol oynuyor. Melania Trump, damadı Jared Kushner ve oğlu Donald Trump Jr. yönetim disindan önemli isimler olarak, Trump’ın politikalarını destekleyip kamuoyuyla etkileşimde bulunmasına yardımcı oluyor.

Bu güçlü koalisyon, Trump’ın yönetimini şekillendirecek ve önümüzdeki dönemde küresel dinamikleri etkileyecek politikaların hayata geçirilmesinde belirleyici aktörler olacak.

Yeni Dünya Düzeninde Türkiye’nin Stratejik Konumu

Trump’ın dönüşünün küresel güç dinamikleri üzerindeki etkileri, özellikle Türkiye açısından önemli sorular ortaya çıkarıyor. Trump’ın politikaları, Avrupa’dan Asya’ya, Orta Doğu’dan Latin Amerika’ya kadar geniş bir yankı uyandıracak. Ankara için, Trump’ın pragmatik ve agresif stratejileri hem fırsatlar hem de riskler sunuyor. NATO ile ilişkiler, enerji güvenliği, savunma iş birlikleri ve ticaret dengeleri Trump’ın yönetiminde önemli değişimler yaşayabilir. Artik AB tam uyeligi ruyasi daha uzun sure gundeme bile alinmaz.

Trump ve müttefiklerinin planları, ufukta küresel bir dönüşüm öngörüyor. Türkiye’nin bu gelişen manzarada kendini nasıl konumlandıracağı ve hangi stratejik hamleleri yapacağı, geleceği açısından kritik önem taşıyacak. Trump’ın varlığı, Türk dış politikasını yeniden şekillendirebilir; bu da hem ulusal çıkarlar hem de uluslararası ilişkiler açısından önemli fırsatlar ve zorluklar doğurabilir.

Washington’dan gelen duyumlar, ABD-Türkiye ilişkilerinde yaklaşan bir “balayı dönemi” beklenildiğini gösteriyor. Erdoğan’a, Türkiye’nin çevresindeki bölgelerde ABD’nin stratejisinde anahtar bir rol oynaması gerektiği mesajı iletilmiş durumda. Trump, Putin ve Erdoğan arasındaki kişisel kimyalar, faydalı sonuçlar doğurabilir. Ancak, Ankara’nın içindeki ekonomik, sosyal ve siyasi gerilimleri ele alması, yeni açılan fırsat penceresinden yararlanabilmesi için gereklidir.