Günlük dilimizde vaktiyle daha sık kullandığımız bir deyim bugünlerde yaşananlara bir farkla tıpatıp uyuyor…
“Ba’de harabi’l Basra” veya yaygın kullanımıyla “Bade harabül Basra” deyimi…
Kim bilir hangi yenilgiden sonra edilmiş boş laflar üzerine kullanıma girmiş deyimin anlamı şu: “Basra harap olduktan sonra…”
İsrail tarafından hastaneleri ve okullarına varana kadar binaları yerle bir edilmiş, insanları katledilmiş, çocukları açlığa mahkum edilmiş Gazze, katliama iki yıl boyunca seyirci kalmış bazı ülkeler tarafından hatırlanmış…
Kanada, İngiltere, Avustralya, Fransa ve Portekiz, Gazze’nin bir parçası olduğu Filistin’i devlet olarak tanımaya karar verdiklerini açıkladılar…
Gazze harap olduktan sonra…
Yalnızca Gazze de değil Filistin’de İsrail saldırılarına hedef olan; işgal altındaki Batı Şeria’da yaşayanlar da İsrail ordusu ve tepeden tırnağa silahlı yerleşimciler tarafından yerlerinden ediliyor…
Gazze iki milyon Filistinli’den boşaltıldığında, Amerikalı müteahhitler, ABD başkanı Donald Trump’ın hayali olan, “Gazze’yi Ortadoğu’nun Riviera’sı yapmak” amacıyla sahil bölgesine koşacaklar…
Eş-zamanlı olarak, İsrailli yerleşimciler de, Batı Şeria’daki kamplardan sürdükleri, köylerdeki evlerinden çıkardıkları Filistinlileri Ürdün’e kovma işlemine hız verecekler…
Bu durumda hangi Filistin devleti tanınacak?
Netanyahu’nun 7 Ekim 2023 Hamas eylemini ‘ilahi bir fırsat’ olarak tanımladığı biliniyor.
İsrail devletini kuranların 1948’de bunu ilan etmeden çok önce tasarladıkları, ülkelerini “Filistinliler’den arındırılmış toprak” haline getirme planı, o ‘ilahi fırsat’ ve Netanyahu eliyle şimdi hayata geçiriliyor.
Dördüncü başbakanı Golda Meir’in (1969–1974) “Filistin halkı diye bir şey yok, varolan Filistinli sığınmacılardır” dediği biliniyor. Bu ve benzeri sözleri “En iyi Filistinli ölü Filistinlidir” diye yorumlandığında kendisinden hayattayken itiraz gelmemişti; sonradan başkaları tekzibe kalkıştılar.
Sonuç önemli: Filistin’de olaylar orada Filistinli kalmayacak biçimde gelişiyor…
İsrail’in resmi tezi, İsrail’in bir ‘Yahudi Devleti’ olduğudur.
Dünyanın neresinde yaşıyor olursa olsunlar, Yahudi ırkından olanlar, anayasasında da yer alan bu gerekçeyle, İsrail’e geldiklerinde otomatik vatandaş kabul ediliyorlar.
Peki ya o topraklarda binlerce yıldır yaşayan Filistinliler ne olacak?
Yine İsrail’in resmi tezi o konuyu da çözüme kavuşturuyor: Bir Filistin devleti zaten var, o da Ürdün…
Batı Şeria’da rahatsız edilerek göçe zorlanan Filistinlilere gösterilen adres de aynı: Ürdün…
Herhalde Fransa, Portekiz, İngiltere, Kanada ve Avustralya Filistin Devleti olarak Ürdün’ü tanımaya kendilerini hazırlıyorlar…
İngiltere İsrail’in kuruluşuna ebelik yapan ülke. 108 yıl önce İsrail devletine giden yolu Balfour Bildirgesi ile İngiltere aralamıştı. Osmanlı’nın o toprakları terk etmesi sonrasında bölgeye yerleşen İngilizler, Osmanlı’ya karşı baş gösteren Arap İsyanı öncesi ve sırasında verdikleri desteğin bedelini, Araplara, Filistin’de ‘Yahudilere bir yuva’ hazırlayarak ödettiler.
İsyana önderlik eden Şerif Hüseyin’in oğullarından her birine, İngilizler, kendi çizdikleri bölge haritasında yer verdikleri tarihi geçmişi bulunmayan yeni devletlerin yönetimini emanet etmişlerdi.
Ürdün öyle kuruldu.
Şimdi de İsrail, Ürdün’ü Filistin devletine dönüştürmenin peşinde…
Kudüs’ü paylaşmayacağını da dünya aleme ilan ederek…
Birbirlerine çelik halatlarla bağlı Batı ülkelerinin, Gazze’de ve Batı Şeria’da dökülmekte olan kanlara, yerle bir edilen yapılara, açlıktan ölen bebelere iki yıl boyunca ses çıkartmamış ve silah satışlarına devam etmişken, İsrail’in başlattığı kara harekatına da karşı çıkmadıkları halde, Filistin’i tanıma kararı almaları size de garip gelmiyor mu?
Görünmeyen alanda acaba neler pişiyor diye düşünmekten kendimi alamıyorum.
İlk saldırının başladığı günden bugüne, hemen her ülkeden konuyla ilgili çeşitli tepkiler geldi.
Halkların vicdanlarını sokaklara yansıtan samimi tavırları bir yana bırakılırsa, resmi her tepkinin arkasında tepki verenin kendi hesabı vardı ve hiç biri Filistin’i ve Gazze’yi ön planda tutarak tavır almıyordu.
Niyetler ile söylemler farklıydı.
Özü-sözü bir, niyetini baştan itibaren hiç saklamayan tek bir devlet ve onun lideri…
İsrail ve Netanyahu’dur…
İsrailli bakanlar ve askerler saldırıları başlattıklarında ne söyledilerse bugün Netanyahu onların dediklerini yerine getiriyor.
‘Filistinliler’den arındırılmış İsrail projesi’ devrede…
Proje başarılı olsun diye ABD ve hemen bütün Batı ülkeleri İsrail’in yardımına koştu, koşmayı sürdürüyor.
Filistin’i tanımaya hazırlanan ülkelerde İsrail karşıtlığı hala yasak; aleyhte görüşler, tepkilerin sokaklara taşması da yasak…
Filistin devletini tanıyacaklarmış, “Ba’de harabi’l Gazze” gerçeği ortadayken…
Vardır bir hesapları…