DEM şimdi anlamış mıdır?

AKP’nin Büyük Kongresine kimler davetsiz.

CHP’si, İYİ Partisi, Yeniden Refah’ı hepsi davetli.

Üç parti hariç.

Davet edilmeyenlerin biri Gelecek, biri DEVA…

Ve DEM Parti.

Yani İmralı’da Öcalan ile görüşüp Barzani’ye ve Kandil’e mesaj taşıyan, PKK’yı bitirmesi için ittifakın güçlü ortağı MHP tarafından görevlendirilen parti, bugünlerdeki harfleri DEM olan “Yeni HDP”.

MHP lideri ve Erdoğan’ın en sevdiği siyasi partneri Bahçeli “Öcalan TBMM’ye gelsin konuşsun, PKK’lılara af çıksın” dediği ve DEM Parti’de hareket başladığı, Kürt Milliyetçi Partisi ile Türk Milliyetçi Partisi flörte başladığı günlerde ne dedik?

Aynen şöyle dedik:

“AKP lideri Erdoğan bu topa girmez. Öcalan’ın adını ağzına almaz, mayın tarlasına MHP’yi sürer. Halktan destek gelir, süreçten olumlu sonuç çıkarsa ben yaptım der; olumsuz çıkarsa bana mı sordunuz da böyle bir işe giriştiniz diye ellerini yıkar ve çıkar. Aynen 1. Barış Süreci’nde yaptığı gibi” dedim.

Geçen Barış Süreci’nin AKP adına yürütme kurulu üyeliğini yapan Yalçın Akdoğan’ın başına gelenleri hatırlattık.

Yalçın Akdoğan, Erdoğan’ın çalışma ofisi Dolmabahçe Sarayı’nda HDP ile imzalar atmış ama Erdoğan bunun partiye oy kaybettirdiğini görünce sanki Yalçın Akdoğan başka partinin mensubu ve sanki Dolmabahçe başka bir liderin ofisiymiş gibi süreci kökünden yok etmişti. Bu kez de ne diyeceği ağzını büzüşünden belli idi.

PKK demeden, Öcalan demeden, barış demeden, örgüt demeden topu Bahçeli’ye atıyor, Bahçeli’nin aklını övüyordu.

DEM’in İmralı’ya gidip gelmesinin, Barzani’ye rapor vermesinin sorumlusu sanki hükümet değilmiş, DEM bu işler için izni sanki başka bir devletten almış gibi davranıyordu.

DEM Parti ise geçmişten hiç ders almamış gibi elinde tuzluk, hıyarım var diyene bir kez daha koştu.

Onlar İmralı’dan Kandil’e, Öcalan’dan Barzani’ye koşarken DEM Partili belediye başkanları görevden alınıp yerlerine AKP’li bürokratların atanmasını da umursamadılar, DEM’le ilişkili diye CHP’li belediye başkanlarının görevden alınmasını bile kafaya takmadılar.

Dün ilk kez “Ya bi dakka, biz bu Bahçeli’ye güvendik ama Erdoğan’dan ses seda çıkmıyor” demeyi akıl ettiler.

Ve şimdi gerçekle yüz yüze geldiler.

Sakın “Aldatıldık, aldatıldık” demesinler.

Hele hele geçen Barış Süreci’nde devlete güvenen ve sonucunda güvendikleri tarafından atıldığı hapiste gıkını çıkarmadan cezasını çeken Sırrı Süreyya Önder hiç demesin.

İyileşip Meclis’e geldiği zaman belki Bahçeli’ye gidip hafif bir sitem eder, “Hani verdiğin sözler” dersiniz.

Ama unutmayın ki o Bahçeli’nin siyasi hayatı 180 derecelik dönüşlerle doludur.

Hiç atlı karıncaya niye dönüyorsun diye sorulur mu!

Amerika satar

Zelensky dün Ankara’da idi.

3 saat konuşmuşlar Erdoğan ile.

Yarısı çeviriye gitse 1,5 saat.

90 dakika.

Ne konuştular tam bilmiyoruz.

Zelensky’nin 90 dakika boyunca Erdoğan’a iltifat ettiğini zannetmiyorum.

İltifatlara ayırdığı süre olsa olsa 10, bilemedin 15 dakikadır.

Hadi bir 15 dakika da drone, İHA miha konuşsunlar.

Gerisi meçhul.

Ancak yine de Türkiye’nin hakkını vermeliyiz, Ukrayna konusunda en ilkeli davranan ülke yine de Türkiye.

Başından beri Kırım’ın işgaline gerçek tepki gösteren ve Ukrayna-Rusya Savaşı’nı Rusya’yı zayıflatma ve cezalandırma meselesi olarak görmeyen belki de tek “Batı” ülkesiyiz.

ABD ise her zaman yaptığını bir kez daha yaptı.

Ukrayna’yı ve Zelensky’yi sattı.

Trump Putin’le görüştü.

Bakanlarını Suudi Arabistan’a yolladı, Suudi Arabistan’da Rusya ile Ukrayna konusunu görüştürdü. Bu görüşmeye 2 yıldır Ruslarla savaştırdığı Ukrayna’yı davet bile etmedi.

Ve Trump, baklayı ağzından çıkardı.

“Zelensky’nin ülkesindeki oy oranı yüzde 4 bile değil. Ukrayna’yı temsil etmiyor. Bir an önce istifa etsin. Seçim yapsın. Barış olsun”

Niye böyle diyor.

Çünkü Zelensky, Trump’ın Ukrayna’ya dayattığı “modern kapitülasyonlar”ı kabul etmedi.

Rusya Ukrayna’nın bir bölüm toprağını işgal ettiği için savaş çıkmıştı.

ABD Ukrayna’nın tamamını “anlaşarak” işgal etmek istiyordu.

Osmanlı’nın Avrupalılara verdiği kapitülasyonların benzeri bir anlaşmayı dayatıyordu.

Kabul etmedin mi!

Hadi yallah.

Peki bu şaşırtıcı mı!

Elbette değil.

Bizim yıllardır ABD’ye güvenerek Ortadoğu’da terör taşeronluğu yapan PKK/YPG’ye söylediğimiz de bu değil mi!

ABD işi bitince satar.

Mustafa Barzani’yi sattı, Vietnam’da sattı, Somali’de sattı, Nikaragua’da sattı, Şili’de sattı, Somali’de sattı, Afganistan’da sattı.

Kendi çıkarları uğruna ülkesinin menfaatlerini ABD’ye peşkeş çekenleri, kendini kullandırtanları kullandı kullandı ve işine yaramaz hale gelince sattı.

Zelensky’nin başına gelen, kıçını ABD’ye dayayarak varlığını sürdüreceğini düşünen legal veya illegal tüm liderlere yeni bir emsaldir.

Ama yine de kimse ders almaz.

Herkes kendini daha önemli ve daha vazgeçilmez zanneder.

Ama öyle olmadığını anlar.

Kendisi ve ülkesi için çok geç olduktan sonra.

Her zaman.

Hiç sekmeden! 

NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

Borazancıbaşının neresine güvendiğini unutmadığımız zaman.