Halil Konakçı konuşabilir, TÜSİAD konuşamaz!

Yıllardır olan biten hiçbir şeye ses çıkarmayan, uzunca bir süredir başkanlarının adını unuttuğumuz, geçmişte patronların başkanı olmak için yarıştığı ama şimdilerde herkesin başkanı olmamak için kaçıştığı TÜSİAD sonunda ses verdi.

Türkiye’de olan bitenlere karşı hafif de olsa birkaç eleştiri getirdi.

Eleştiriyi yapanlardan biri Başkan Orhan Turan, diğeri ise YİK Başkanı Ömer Aras.

İkisi de Türkiye’nin en apolitik sivil toplum örgütü liderleri.

İkisinin de söyledikleri sonuna kadar haklı, altına toplumun geniş bir kesiminin imza atacağı şeyler.

Otel yangını, gazeteci tutuklamaları ve gözaltıları, yargı yoluyla siyasete müdahale gibi konularda çok da sert sayılmayacak üç beş kelime ettiler.

Dinlerken olacakları tahmin ettim.

Sıkışmış iktidarın istediği bir gözdü, Allah verdi iki göz.

Anında atlayıp, “TÜSİAD işine baksın, siyasete ayar vermeye kalkışmasın, kirli geçmişini biliyoruz” buyurdular.

Bilin ki bu daha antre.

Bundan sonra buradan yürüyecekler, siz bekleyin Cumhurbaşkanı gelsin bakın daha neler denecek!

Neymiş efendim patronlar siyaset konuşamazmış.

Niye!

Sivil toplum siyaset konuşamaz mı!

Sivil toplum siyaset konuşmak için değil mi!

Eğer iktidar politikaları, bu sivil toplum kuruluşlarının temsil ettiği gruplara olumsuz etki yapıyorsa elbette konuşacaklar.

Zaten kuruluş maksatları bu hepsinin.

AKP politikaları yüzünden ülke ciddi sıkıntılar içinde.

Ekonomi zaten patlak.

Ülkedeki hukuk uygulamaları yüzünden yabancı sermaye gelmiyor.

Geçen yıl gelen toplam yabancı yatırım tutarı 7,67 milyar dolar, onun da çoğu konut yatırımı.

Ülkeden kaçan sermaye de neredeyse buna yakın.

Dünyada geçen yıl toplam 1,3 trilyon dolar yabancı sermaye yatırımı olmuş.

Türkiye’nin yarı ekonomik büyüklüğündeki Vietnam bile 38,2 milyar dolar sermaye çekmiş.

Demokrasi sivil toplumdur, eleştiridir.

Para verip siyasetçi transfer etse, hükümet yıkmaya kalkışsa karışma dersin haklısın.

Konuşmayıp, demokrasi dışı arayışlara yönelse haklısın.

Ama sen milyonlarca kişiye iş veren, milyonlarca ailenin evine ekmek sokan, ihracatın önemli bir bölümünü gerçekleştiren, verginin büyük bölümünü veren TÜSİAD’a diyorsun ki “Konuşamazsın, sızlanamazsın, eleştiremezsin”.

TÜSİAD’ın konuşması değil, konuşmaması yanlıştır, ayıptır. 

Taşın altında eli olan konuşamayacak da kim konuşacak!

Konuşulmayan demokrasi mi olur!

Maaşını devletten alan Diyanet İşleri Başkanı konuşabilir ama üretim yapan TÜSİAD Başkanı konuşamaz.

Cami hocası konuşur ama üniversite hocası konuşamaz.

Geçmişi belirsiz troll konuşur ama yıllardır halkın gözünün önünde işini yapan gazeteci konuşamaz.

Diyanet-Sen konuşur, TÜSİAD konuşamaz.

Memur-Sen konuşur İSO, ASO konuşamaz.

26 sene önce Tayyip Erdoğan’a yapılan haksızlığa karşı duran hukukçu o gün konuşabilir ama bugün yapılan haksızlıklara karşı konuşamaz.

Kısacası sizin istediğiniz gibi konuşan konuşur ama istemediğinizi söyleyen konuşamaz, öyle mi!

Demokrasi sizin zannettiğiniz gibi sadece 5 yılda bir ortaya koyulan sandıktan ibaret değildir.

Demokrasi konuşmadır.

Eleştiridir.

Aklın akla desteğidir.

Yıllar önce “Faiz sebep, enflasyon sonuçtur” dediğinizde “yanlış” diyenleri dinleseydiniz.  

Yıllar önce FETÖ dediğinizi yere göğe koyamayıp, “Alnı secdeye değenden zarar gelmez” dediğinizde yapılan eleştirilere kulak verseydiniz.

Sınav soruları çalındı dediğimizde, bizim değil soruları çalanların peşine düşseydiniz.

Herkese “Eyyy” diye seslendiğinizde “Yapmayın, yarın barışmak zorunda kaldığınızda çok taviz vermek zorunda kalırsınız” dediğimizde susturmaya çalışmasaydınız.

Ve daha sayabileceğim böyle onlarca örnekte eleştirenleri susturmak yerine ne demek istediklerini anlamaya çalışsaydınız bugün bu halde olmazdınız.

Eleştirinin kötülük değil iyilik olduğunu idrak edecek kültüre gelmiş olsaydınız bir oy için terörist dediklerinizle pazarlık ediyor olmazdınız.

Biliyorum, yine anlamayacaksınız.

Ve bu eleştiriye de saldırıp, buradan oy devşirmeye, buradan ilkel bir kitleyi konsolide etmeye yönelik bir fırsat yaratacaksınız.

Herkesi sizin gibi düşünmeye zorlayacak ve sizin gibi düşünmeyeni hain, demokrasi dışı, dış güçlerin adamı, etki ajanı olarak yaftalamaya devam edecek, müfettişlere, denetçilerle, cezalarla sizin gibi düşünemiyorlarsa bile susmaya zorlayacaksınız.

Ve sonra hep olduğu gibi “Hata ettik” diyecekseniz, “Rabbim bizi afetsin” diye sözde tövbe edeceksiniz.

Israrla anlamadığınız, anlamak için çaba göstermediğiniz ise şu.

“Herkesin aynı düşündüğü yerde, hiç kimse yoktur.”

NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

Demokrasiyi sessizlik zannetmediğimiz zaman.