Elindeki bir fotoğrafı partisinin grup toplantısında sallayıp konuşuyor.
“İşte birlik bu!” diyor.
Fotoğrafta ne mi var?
Bir masa etrafında oturmuş üç kişi: Genel başkan olarak kendisi baş köşede, yanında da partisinin iki büyükşehir belediye başkanı.
Yani Özgür Özel ve Ekrem İmamoğlu ile Mansur Yavaş!
Zoraki olduğu besbelli gülümsemeler filan.
Koskoca CHP’nin genel başkanlık koltuğunda oturan kişinin grup toplantısında sallayıp durduğu bu fotoğraf, hem CHP açısından hem de Özgür Özel açısından siyaseten bitişin resmidir.
Özgür Özel emanetçi bir genel başkan olduğunu aslında CHP’nin gerçek liderinin İmamoğlu olduğunu alenen ilan etmiştir.
Böylece siyaseten artık yok hükmündedir.
Kimin adına o koltukta oturduğunu, daha doğrusu kimin sayesinde o koltukta oturduğunu herkesin gözlerinin içine sokarcasına deklare etmiştir.
Dahası ve en fenası, kendisini o koltuğa oturtan İmamoğlu’na diyet borcunu ödemek zorunda olduğunu da tescillemiştir.
O üçlü toplantının asıl amacının da İmamoğlu lehine Mansur Yavaş’ı ikna etmek olduğu böylelikle anlaşılmış oluyor.
Böyle bir CHP tablosu bildiğim kadarıyla ilk defa karşımıza çıkıyor.
Önseçim diye ilan ettikleri şey ise tamamen İmamoğlu’na CHP liderliğinin önünü açmak için uydurulmuş bir kılıf.
Çünkü CB adayı olarak çıkacağı kesin olan bölesi bir siyasi hile sonucunda İmamoğlu artık CHP adına hem partimin politikalarını tek başına belirleyen hem de CHP adına Cumhurbaşkanı’na karşı muhalefet yürüten ve bu bağlamda her konuda artık söz söyleme ve siyasa belirleme makamına geçen biri olacaktır.
CHP içinde Atatürk ve İnönü’den sonraki tek adamlık döneminin başlangıcıdır bu.
Gayrı İmamoğlu CHP’nin “siyasi şefi”dir.
Özgür Özel de emanetçi bir genel başkan.
***
CHP “tek adamlık” veya “şeflik” bahsinde kendi özüne mi dönüyor yoksa kendini inkar mı ediyor bilemem.
Bu CHP’nin iç sorunu.
CHP’nin içi kaynıyor.
CHP’de siyasi kavga büyüyeceğe benziyor.
İmamoğlu’nun başını çektiği ve görünürde Özel’in başkanlık ettiği hizip CHP’yi ele geçirmişken İmamoğlu’na taht hazırlama ve CHP’nin eski genel başkanı da dahil muhalif olan tüm unsurları da tasfiye edip itibarsızlaştırma yoluna gitmeleri, CHP içindeki taht oyunlarını ve iktidar kavgalarını farklı bir boyuta çekebilir. Yani derin bir yarılma ortaya çıkabilir.
“Şaibe” iddialarıyla açılan soruşturma, CHP’nin kendi iç iktidarının dışa vurumundan ibarettir.
***
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca “şaibeli kurultay” iddiaları ekseninde açılan soruşturma, bizatihi olayın içinde yer alan CHP’lilerin başvurularıyla açılan bir soruşturmadır.
Öyle afakî bir soruşturma veya mesnetsiz bir soruşturma değildir.
Ankara Cumhuriyet Başsavcımız mesnetsiz-delilsiz iddialar üzerine soruşturma açacak biri değildir.
Kendi sahasında ne kadar yetkin biri olduğunu onu tanıyan herkes bilir.
Hedef saptırmaya lüzum yok.
O soruşturma ne Cumhurbaşkanımızın ne de Kılıçdaroğlu’nun lafzî iddialarıyla açılmış değildir.
Cumhurbaşkanımız CHP’nin içinden gelen bu yaygın ve güçlü iddialara sadece göndermede bulunmuştur.
Kılıçdaroğlu da haklı olarak kurultaya yönelik bu iddialara cevap verilmemesini eleştirme yoluna gitmiştir.
Haklıdır çünkü kendisinin yenildiği ve Özel’in seçildiği kurultaya dair şaibe iddiaları ayyuka çıkmıştır.
O kurultayın divan başkanının İmamoğlu olması ve sözü edilen iddiaların perde gerisindeki kişinin de İmamoğlu olduğuna dair iddialar haliyle soruşturmanın yargısal ayağını da kaçınılmaz kılmıştır.
Yargıya bizatihi gidenler de CHP’lilerin kendisi olunca ve birinci dereceden tanıkların ifadeleri de söz konusu olunca yargısal süreç başlamıştır.
Bu aşamada tıpkı geçmiş olaylarda görüldüğü üzere CHP’nin şimdiki yönetimi tarafından siyasetin yargıyı sopa olarak kullandığı iddiası tedavüle sokulmuştur.
Oysa gerçek şudur: Kendileri kendi cürümlerini örtmek için kendi siyasi konumlarını ve ünvanlarını kullanarak yargıya sopa göstermektedirler.
Bu asla kabul edilebilir bir durum değildir.
CHP’nin şimdiki yönetiminin ve medyadaki yandaşlarının sanki bu iddiayı Kılıçdaroğlu gündeme taşımış gibi yapıp eski genel başkanlarına yönelik acımasız bir siyasi linç girişimine ve itibar suikastına girişmeleri aslında CHP içindeki taht kavgasının ne kadar derin ve yaygın olduğunu göstermektedir.
Bir yandan Kılıçdaroğlu’nu bir yandan Yavaş’ı siyaseten saha dışına itmeyi amaçlayan bu linç girişimin kaynağı da biliniyor.
Burada hesaba katılmayan bir şey var: Ya yarın dengeler değişirse, yani CHP’li delegeler ve seçmenler bu ayak oyunlarına dayalı taht oyunlarına tepki gösterip Özel’i koltuğundan ederse ne olacak?
Diyelim ki İmamoğlu CB adayı ilan edildi. Ama CHP içindeki iktidar kavgaları olağanüstü bir kurultaya dönüştü ve oradan da Kılıçdaroğlu tekrar gelip genel başkanlık koltuğuna oturdu, bu durumda İmamoğlu’nun hali nice olur?
CHP’nin ortada seçim yok iken alelacele İmamoğlu’nu hem CHP’nin lideri hem CB adayı kılması, aslında CHP’nin içine pimi çekilmiş bomba bırakmak gibidir.
***
Özel erken seçim isteyip duruyor.
Madem bu kadar istekli evvela kendine güveniyorsa şunu yapmalı:
Seçilmesinin üzerine düşen şaibeyi ortadan kaldırmak amacıyla olağanüstü kurultaya gitmeli.
Oradan tekrar seçilebildiğini göstererek siyasi gücünü taçlandırmalı.
Kendi partisinde kendisine yönelik onca şaibe iddiası varken kendi partisine ve partililerine güvenmeyip erken seçime gitmeyen birinin genel başkanlık iddiası da, cumhurbaşkanımızdan talep ettiği erken seçim iddiası da boşta kalır.
Kendine ve partine güveniyorsan erken seçimi kendi partin içinde yapacaksın evvela. Sonra kalkıp erken genel seçim isteyeceksin.
E pes vallahi!
Özgür Özel kliğinin CHP’yi içine sürüklediği bu durum siyaset adına içler acısıdır.
Ne böyle bir partiye parti denir ne de böyle bir genel başkana lider denir.