Ne yalan söyleyeyim, Mansur Yavaş’a hak veriyorum.
En az 2,5 sene sonra olacağı belli olan Cumhurbaşkanlığı seçimi için şimdiden ortalığı karıştırmanın ne kadar alemi var bilemiyorum.
Oldu olacak, il il milletvekili adaylarını da belirleyin de, tam olsun.
Bence de erken erken erken.
Oluşturulan gündem suni suni suni.
Gereksiz bir “telaş”.
Farkındayım, CHP AKP’nin 3 yıl daha dayanamayacağına ve en geç 2026’da erken seçime gitmek zorunda kalacağına inanıyor ama yine de erken.
Elinizde iki adet taş gibi aday var.
Ne gerek var telaşeye.
Seçim zamanında yapılacak olsa adayı olmayan rakibiniz rahat, siz niye geriliyorsunuz.
Farkında değil misiniz, ekonomi konuşmak rakibinizi geriyor, durduk yere aday konuşmak sizi.
Ekonomiden bahsedin, hukuksuzluktan bahsedin, seçilmiş belediye başkanlarınızın “yargı” dedikleri şeyin kararları ile görevden alınmasından söz edin, düşmeyen enflasyondan söz edin, manavdaki, bakkaldaki, kasaptaki pahalılıktan söz edin.
Ne olduğu belirsiz hazır kıymanın kilosu 600 TL.
Kuşbaşı 750 TL.
Dün mevsim sebzesi diye ıspanak aldım, 100 TL.
Lahananın tanesi 150TL.
Zannediyor musunuz ki, biz arkadaşlarla oturunca “CHP’nin cumhurbaşkanı adayını belirleme yöntemini” tartışıyoruz.
Konuştuklarımız bunlar.
Hayat pahalılığını konuşuyoruz.
Bir lokantada kaç liraya yemek yediğimizden bahsediyoruz.
Boğaz’daki balıkçıda değil, esnaf lokantasında.
Büfede tost olmuş 125 TL, ayran 60 TL.
Kılık kıyafeti saymıyorum.
İki evladını devlet üniversitesinde okutup, torpille devlet yurdunda yer bulan ana babanın çocuk açlıktan ölmesin, soğuktan donmasın diye ayda harcayacağı para en az 10 bin TL.
İki çocuk varsa yandı.
Cumhurbaşkanını dinleyip 4 çocuk yaptıysa zaten bitik.
Açlık sınırında yaşayıp, sosyalleşme imkanı bulamayan gençler ise belli ki öfke küpü.
Üstelik geleceğe ilişkin umudu da pek yok.
Umut demişken, 5 yıllık bir geçmişi olan Open AI, 70 milyar dolarlık teklifi beğenmiyor, senin memleketini yönetenler yapay zekadan falan değil, gençlere 30 bin TL evlilik kredisinden bahsediyor.
Ne umudundan söz ediyoruz.
Üniversitelerinin durumu zaten malum.
Bir zamanların en havalısını “İnci İnci” yok ediyorlar.
Kapağı yurt dışına atan genç dönmeyi hiç düşünmüyor, dönmeyi düşünene evlat hasreti çekeceğini bilen ana baba “Sakın dönme” diyor.
Her şeyi yazmaya kalksam bilgisayarın belleği yetmeyecek, o kadar sorun var.
Sen kalkmış bana adayın kim olacak, ondan bahsediyorsun.
Adayını merak etmiyoruz kardeşim.
Gerçekten etmiyoruz.
Adayın kim olacaksa onun ne yapacağından, bu anlattığım sorunlarla ilgili ne düşündüğünden, ne planı olduğundan bahsediyoruz.
Sen bana adayını anlatma, kimse kim.
Yapay zekayı ne yapacak, geleceği nasıl planlayacak, gidip de gelmek istemeyen evlatlarımıza bizi nasıl kavuşturacak, üniversitede okuyan çocuğuna harçlık yollayamayan ailenin bu utancını nasıl ortadan kaldıracak, onları anlat.
Körfez ülkeleri Gazze’ye yatırım kuyruğuna girer mi!
Dün bir monşerin Trump’ın Gazze planı ile ilgili ‘Yapamazlar. Ciddiye bile alınacak plan değil’ dediğini yazdım ve “Trump gibi diktatörler yapamazlar denilen şeyleri yapa yapa diktatörlüklerini kuruyorlar” dedim.
Bu yazım üzerine önemli başkentlerde büyükelçilik yapmış ve kısa süre önce emekli olmuş bir başka büyükelçi dostum mesaj yolladı.
Şöyle demiş:
“’Bir Monşere Göre’ yazınızı okudum.
Aktardığınız yorum tipik bir ‘Monşer’ yorumu ve şaşırtıcı değil.
Trump’ın Gazze Planı’na ‘Gerçekçi tarafı yok’ demek bizi bir yere götürmez.
Zira adamın şu ana kadar uygulamaya soktuğu hangi sözü ya da planı ‘gerçekçi’ idi ki?
Hatta şunu da söylemek mümkün, Trump’ın seçilmesi bile pek de ‘gerçekçi’ değildi üstelik!
Trump’ın bu fikri İsrail’de bal gibi ciddiye alınmıştır.
Hatta belki de bu fikrin arkasında İsrail vardır.
Nüfusun çoğunluğu bal gibi 3-4 bölge ülkesine yerleştirilebilir.
ABD’nin oraya yatıracak kaynağı falan yok diye de kimse düşünmesin, uygulama başlarsa Trump’ın da teşvikiyle Körfez krallıkları ‘Yeni Gazze için yatırım’ kuyruğuna girer.
Bu yüzden de kimse rehavete kapılmasın.
Yazınızın sonunda yaptığınız tahlil çok doğru…”
NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?
Değerini bilmeyenin değerinin bilinmediğini anladığımız zaman.