Bu işte bir tuhaflık yok mu?

Türkiye hem ekonomik hem demokratik hem de diplomatik olarak en kötü dönemini yaşıyor.

- Ekonomik krizin derinleştiğini artık Diyanet dahi kabul etmiş, fetva hattından asgari ücretlilerle emeklilere fitre verilebileceğine dair fetva verebiliyor. Emeklinin, çalışanın düştüğü duruma bakar mısınız?

- Memurlara ve memur emeklilerine yüzde 11 zam yapılmış, ocak ayı enflasyonu yüzde 5 çıkmış. Zammın neredeyse yarısı ilk aydan gitmiş.

- Asgari ücretli zamlı maaşını almadan, maaşın 1040 lirasını ocak ayı enflasyonuna kurban etmiş.

- Marketlerde etiketler sürekli değişiyor. Millet ucuz yumurta alabilmek için sabahın köründe kuyruğa giriyor. Mutfakta boş tencere hükümranlığı başlamış.

- Mazot ve benzin 50 lira olmak üzere.

- İşsizlik, özellikle de genç işsizlik had safhada. İş bulan da ücret düşüklüğü nedeniyle geçim sıkıntısı yaşıyor.

- Deprem bölgesinde 60 milyar dolar harcanmış ve hala depremzedelerin üçte ikisi kalıcı konuta sahip olamamış.

***

- Demokrasimiz ciddi bir var olma mücadelesi yaşıyor. Gün geçmiyor ki yeni bir temel insan hak ve özgürlüğü ihlal edilmesin.

- Medya tam bir kıskaç altında. Bir taraftan gazeteciler hapsediliyor, bir taraftan RTÜK “öyle değil böyle yazacaksınız” diye gazetecilere ayar çekiyor.

- Yargımız cezaevinde “meslekler koleksiyonu” yapıyor. Gazeteci, yazar, akademisyen, belediye başkanı, genel başkan, menajer derken bir de astrolog tutukladılar. Tutuklama kararları temel usul kanunlarına dahi uymaz hale geldi.

- Egemenliğin tek sahibi olan TBMM yürütme organının belirlediği gündem dışında bir gündem yaratamıyor. Vekiller kritik yasaların geçtiği genel kurul toplantılarına dahi katılmıyor. Devlet Denetleme Kurulu’na yargı yetkisi verilen yasanın kabulünde sadece 305 milletvekili genel kuruldaydı. Bütün muhalefet vekilleri gelse engellenebilecek olan yasa, toplantıya sadece 69 muhalefet milletvekili katıldığı için 235 oyla kolayca geçti.

***

Allahtan ABD ve İngiltere, İsrail’in de desteğiyle Esad’ı devirdi. İktidar şu anda dış politikada “başarı hikayesi” olarak Suriye’ye dört elle sarılmış vaziyette.

O da bir çeşit “görevlendirme” gibi. Görevlendirmenin konusu da HTŞ’nin öfkeli asi çocuklarını (bu tanım Ahmet Davutoğlu ve ekibine aittir) kravat giymiş siyasetçilere dönüştürmek.

Araplarla ilişkiler para alışverişi üzerine konulmuş ve para verme konusunda verilen sözler tutulmamış. Vadedilen paralar, yatırımlar Türkiye’ye gelmemiş.

Avrupa’yla ilişkiler göçe indirgenmiş. Türkler vize sıralarında, pasaport kontrollerinde hayatları boyunca görmedikleri muamelelere maruz kalıyorlar.

ABD’yle ilişkilerde adeta Trump’ın talep listesi bekleniyor.

Rusya’yla ilişkiler Suriye sonrası limoni.

Ülkedeki demokrasi ve hukuk devleti ilkeleri sarsıldıkça, Türkiye ekonomisinin dünyayla entegrasyonu da bir türlü gerçekleşmiyor.

***

Bir ülke bu kadar önemli üç konuda böyle kötü yönetilirken, nasıl bir siyasi atmosfer beklersiniz?

Elbette muhalefetin sesi daha gür çıkar, iktidar hep savunmada kalır ve hesap vermeye çalışır.

Peki bizde durum bu mu?

Hayır değil!

İktidar hep suçlayıcı, hep baskın, muhalefet hep savunmada ve hesap verir pozisyonda.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan Kartalkaya’daki otel yangınının, depremzedelerin normal hayata dönememesinin hesabını dahi CHP’ye soracak!

***

Alın size CHP’nin son durumu.

Ülkenin birinci partisi.

Hala anketlerde birinci.

Ancak soruşturmalarla bunaltılmış, kendi kabuğuna çekilmiş, siyaset üretmeye çalışıyor.

Bir de şimdi “iki forveti” karşı karşıya getirildi ve parti içinde önemli bir cumhurbaşkanlığı adaylığı krizi çıktı.

CHP yönetimi soruşturmalar karşısında Ekrem İmamoğlu’nu aday yapıp koruma altına almak istiyor.

Ancak Mansur Yavaş çok erken olduğunu gerekçe göstererek ön seçime katılmayacağını açıkladı.

Ha Kemal Kılıçdaroğlu’nun kaybettiği kurultayın intikamını almak için yaptıklarını da unutmamak lazım. Şimdi de “bir ihbarla” kurultayla ilgili “parayla oy satın alındı” soruşturması açıldı. Tanık da Kemal Kılıçdaroğlu!

***

Artık çevremdeki herkesten “Şimdi Demirel olacaktı, iktidarı nasıl sallıyordu” gibi cümleler duyuyorum.

CHP’li troller bunları yazıyoruz diye sosyal medyada bize saldıracaklarına, “İktidarın halk desteği dibe vurmuş. Yerel yönetimler bizde, güç bizde, halk desteği bizde ama iktidar daha baskın ve biz hep savunmada. Bu işte bir anormallik yok mu?” desinler.

Demeyeceklerse de “Tayyip Erdoğan çok şanslı” deyip siyasete kafa yormasınlar!