CHP ‘iki forvet’le seçime girerse seçmen ne düşünür, ‘şaibe soruşturması’ partiyi böler mi bütünleştirir mi?

9 Şubat Pazar akşamı CHP Genel Başkanı Özgür Özel bir fotoğraf paylaştı. Kendi tanımıyla partinin ‘iki forveti’ Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş ile bir masanın etrafındalar. Özel sosyal medyada şu satırları yazdı: "Birlikteyiz, hep beraber olacağız, hep beraber kazanacağız, Türkiye kazanacak."

Buluşmanın ana konusu partinin cumhurbaşkanı adayının CHP’li parti üyelerinin oylarıyla belirleneceği ön seçimi konuşmaktı. Yavaş’ın buna hem zamanlama hem de ‘partiye oy verecek diğer seçmenlerin eğilimini anlayamama’ gibi sebeplerle karşı çıktığı biliniyordu. İmamoğlu’nun da tam tersine konuyu ‘demokratik devrim’ olarak nitelendirdiği…

Özel’in bu paylaşımı sonrası üçlünün ortak bir noktada buluştuğu izlenimi yayıldı. Ancak pazartesi sabah saatlerinde gelen haberler Yavaş’ın ön seçime katılmayacağı, CHP’nin ön seçimi yapacağı şeklindeydi. Ayrıca bir de Yavaş’ın buluşmada Antalya Körfez Gazetesi yazarı Ali Çakır’ın politikacı Hasan Subaşı’nın bir önerisini içeren ‘centilmenlik yarışı ve kaygı eşiği’ başlıklı köşe yazısını okuduğu duyuldu. (Kaynak: Anka-Ayşe Sayın BBC Türkçe.) Subaşı’nın önerisi şöyle:

"Ön seçim yapılacaksa dışarıda kalan diğer aday, dilerse partisine bağlılığını ifade ederek 100 bin imzayla cumhurbaşkanlığı seçimine bağımsız katılabilir. Seçim ikinci tura kalacaktır ve üç adaylı bir seçim olacaktır. CHP'li iki başkan her bölgeden oy alacak muhalif oylar en yüksek seviyeye çıkacaktır. Yine anlaşma gereği ilk turda daha az oy alan aday ise diğer adaya tam desteği peşinen kabul ederek dilerse cumhurbaşkanlığı yardımcılığı da kabul edebilecektir. Böyle bir uzlaşma zor olmaz kimse kaybedilmez, ön seçim ve kamuoyu yoklaması bir yana milyonlarca seçmen de oylarıyla yol göstermiş olacağı için herkes sonucuna rıza gösterecektir diye düşünürüm."

Yavaş bu öneriyi dillendirdiğine göre bu konuyu ciddiye almış demektir. Ancak aynı partiden iki adayın cumhurbaşkanlığı yarışına çıkışı seçmen gözünde bir kaos olarak da anlaşılabilir. Doğal olarak böyle bir durumda İmamoğlu ve Yavaş seçim sürecinde farklı önerileri dile getirecektir. CHP çatısı altında toplumun tüm kesimlerine verilecek ortak mesajlar ile adayların daha önceki siyasi geçmişlerine de vurgu yapan kimi sözleri, eğer mümkün olursa ikinci tur için aynı potada eritilebilecek midir? CHP 1 artı 1’den 2 mi elde edeceği ile 1 eksi 1’in sonucuna katlanma arasında bir yarışa tanık olabilir.

Bu arada…

CHP cumhurbaşkanlığı adaylığı için kendi arasında tartışırken Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı CHP’nin Kasım 2023’te, kurultayı ile ilgili ‘para karşılığı oy’ konusunda soruşturma başlattı. Bu soruşturmanın açılış tarihi ocak 2024. Savcılığın kamuoyu ile bunu paylaşması bir yıldan fazla bir zaman sonra oluyor. Tam adaylık konusunun hem iki öne çıkan isim arasında hem de Parti Meclisi’nde konuşulduğu günlerde.

CHP Esenyurt’tan Beşiktaş’a belediye başkanlarının tutuklandığı, İmamoğlu’na İstinaf’ta bekleyen ‘siyaset yasağı talepli’ davanın yanına yenilerinin eklendiği ‘yargısal atak’ sürecinden geçiyor. Bu süreç toplumun geneline yansıyan adaletsizliğin bir parçası olduğu kadar aynı zamanda siyaset alanını da daraltan, muhalefeti karıştırma amaçlı bir fikriyata sahip. Böyle bir süreçte daha da fazlalaşacağı anlaşılan yargı merkezli dalganın içinde-arasında CHP kendi içinde parçalı bir hâl gösteriyor.

CHP’nin bir önceki genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun kurultayın üstünden bir yıldan fazla bir zaman geçmesine rağmen ‘Erdoğan’ın şaibe ile ilgili iddialarına yanıt verilmesini istediği’ sözleri, içinde ‘sükut ve ikrar’ geçen cümleleri iktidara da yargıya da yeni fırsatlar sunuyor. Adalet Yürüyüşü’nden helalleşmeye CHP’ye önemli katkılar sunan eski genel başkanın kabul etmediğini açıklasa da savcılığın tanığı olarak çağrılması kendi adına mutlulukla anmayacağı bir dönem olsa gerek. Kurultay’ın yeniden yapılmasına kadar gidebilecek süreç partide var olan cepheleşmeleri-ayrışmaları daha belirgin, partiyi ve seçmenini daha kırılgan hale getirebilir.

Cansu Çamlıbel’e söyleşi veren Prof. Dr. Adem Sözüer’in tanımlamasıyla ‘görünüşte davalar’ın yaygınlaştığı dönemlerde iyi niyetle edilen sözlerin sonu farklı-istenmeyen yerlere çıkabilir.

Murat Sabuncu kimdir? 

Murat Sabuncu İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Protohistorya ve Ön Asya Arkeolojisi bölümünü bitirdi. Boğaziçi Üniversitesi'nde İşletmecilik Sertifikası programını tamamladı. İstanbul Ticaret Üniversitesi'nde Medya ve İletişim Sistemleri konusunda yüksek lisans yaptı.

Dergi, gazete, radyo, televizyon, internet haber sitelerinde muhabirlik, editörlük, yayın koordinatörlüğü, genel yayın yönetmenliği, köşe yazarlığı yaptı.

En uzun süre Milliyet gazetesinde çalıştı. Tempo dergisinde genel yayın yönetmenliği, Fortune dergisinde kurucu yönetmenlik yaptı. Skytürk 360'da ekonomiden politikaya değişik programlar hazırladı, sundu. 

Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni oldu, ikinci ayında tutuklanıp Silivri Kapalı Cezaevi'ne gönderildi. Hapsedildiği cezaevinde 1,5 yıl tutuklu kaldı. 

T24'te köşe yazarlığı, yapıyor. 2016 yılından beri pasaportu ve sürekli basın kartı verilmiyor. Yargıtay'ın iki kere verdiği beraat kararına rağmen 7,5 yıl hapis cezası talebi içeren dosyası, Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nda bekliyor.

Bölgeden tanıklıklarını ve izlenimlerini "Gazze: Mahsuscuktan Bir Aşk Hikâyesi" adıyla yayımlanan kitabında paylaştı. Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü ve Ayşenur Zarakolu Düşünce ve İfade Özgürlüğü Ödülü sahibi. Sorbonne'da hukuk doktorası yapan avukat oğlu, Nuri isimli bir kedisi var.