Trump’ın ‘Yeni Dünya Düzeni’ ilk denemesinde…

ABD başkanı Donald Trump’ın, Beyaz Saray’daki ilk ziyaretçisi Benjamin Netanyahu ile görüşmesi sırası ve sonrasında Gazze ve Batı Şeria ile ilgili belli ettiği niyeti, bizdeki Trump sevdalılarında şok etkisi yapmış mıdır?

Trump’ı ikonik dönüşümler gerçekleştirecek ‘gerçek bir devrimci’ sayarak, onu emperyal düzenle mücadeleye hazırlanan bir kahraman olarak okurlarına takdim edenler, o açıklamalar sonrasında, heveslerini başka coğrafyalara dayatmaya kalkan yüzyıl öncesinin emperyalist zihniyetinin ABD’de hortladığını fark etmiş olabilirler mi?

Kuşkuluyum.

Önce Trump’ın dediklerine bakalım.

Gazze’nin boşaltılmasını, Filistinlilerin Ürdün, Mısır ve başka ülkelere gönderilmesini istiyor Trump. Boşalacak yerlere “Ortadoğu’nun Rivierası” görüntüsü verecek inşaatlarla 10-15 yıl içerisinde hayatiyet kazandırılacak. Gazze turistik değere sahip olarak dünyanın her tarafından insanların yaşadığı bir yer halini alacak…

İsrail’in 1967 savaşından beri işgal altında tuttuğu, Kudüs’ün de bir parçası olduğu Batı Şeria için de bir projesi var Trump’ın: O bölge de Filistinlilerden arındırılarak İsrail’in egemenlik alanına katılacak…

Daha önce haritaya baktığında İsrail’i küçük ölçekli gördüğünü söylemiş olan Trump, niyeti hayata geçirildiğinde, ‘Büyük İsrail’ hayalini gerçekleştirmiş olacak.

Niyetini hayata geçirebilmek için Amerikan askerlerini bölgeye göndereceğini de söyledi Trump.

Ortadoğu özel temsilcisi olarak atadığı Steve Witkoff, görüşmeyi Fox-TV’de değerlendirirken, “Ne de olsa servetini emlakçılıktan kazanmış biri o” dedi Trump için…

Witkoff da, birkaç gün önce, Gazzelileri Endonezya’ya göçe zorlamaktan söz ediyordu.

Ne de olsa Witkoff’un serveti de emlakçılıktan…

Bir başkasının ağzından çıksa, Gazze ve Batı Şeria için öngörülen çözüme dair söylenenler şaka sayılabilirdi; fakat ABD’nin ikinci kez kazanmış 47. Başkanı Trump şaka yapmıyor.

Şakaları bile ciddiye alınması gereken hayali geniş biri o.

İlk başkanlığı döneminde, Birleşmiş Milletler’in (BM) aksine kararlarına rağmen, ABD’nin büyükelçiliğini Kudüs’e taşımamış mıydı?

Bütün uluslararası antlaşmalar ve BM kararları ile İsrail tarafından işgale tabi tutulduğu belirlenmiş olan bölgeleri -Filistin’in bütününü- İsrail haritası içerisine katmak ve Gazze’yi malikanesi Mar-a-Lago’nun da bulunduğu Florida eyaletinin Palm Beach’i haline getirmek arzusu da, arzuyu duyan Trump olduğu için, ciddiye alınmalı.

Trump’ın bu niyeti tarih bilgisizliğine bağlanıyor. [Büyükelçi (E) Ahmet Süha Umar, Cumhuriyet’teki aydınlatıcı makalesinde, dün, “Yaşamı boyunca bırakın tarihi, herhangi bir kitabın kapağını açmadığından kuşku duymadığı” kanaatini paylaşıyordu.]

Cahil olabilir ama bazı seleflerinde zaman zaman dışa vurulduğunu bildiğimiz ‘emperyalist damar’ var onda…

Birinci Dünya Savaşı ve sonrasında (1913-1921) başkanlık yapmış Woodrow Wilson gibi…

Wilson, ülkesini savaşa sokarak, İtilaf Devletleri’nin muzaffer çıkmasını sağlamıştı.

Osmanlı İmparatorluğu, Almanya’nın yanında yer almaya sürüklendiği o savaştan sonra varlığını yitirecekti.

ABD’nin 28. başkanı Wilson’un, diğer muzaffer ülkeleri üzerinde buluşturduğu, dünyaya yeniden nizam verecek -Yeni Dünya Düzeni- ilkelerini teşkil eden 14 Prensibi arasında Osmanlı İmparatorluğu’nun tasfiyesi de vardı.

8 Ocak 1918 tarihli Wilson Prensipleri’nin 12.si bizimle ilgilidir.

Okuyalım:

“Mevcut Osmanlı İmparatorluğu’nun Türk kısmı güvenli bir egemenliğe sahip olmalıdır, ancak şu anda Osmanlı yönetimi altında bulunan diğer milletler, kesin bir can güvenliğine ve bağımsız gelişimlerini hiçbir engelleme olmaksızın sürdürebilme fırsatına sahip olmalıdır. Ayrıca, Çanakkale Boğazı, uluslararası güvenceler altında tüm milletlerin gemileri ve ticareti için kalıcı olarak serbest bir geçiş yolu olmalıdır.”

Sonrasında ne olduğunu biliyoruz.

İmparatorluk parçalara bölündü. “Türk kısmı” Türkiye olarak dünya devletleri arasında yerini aldı; yüzyıllar boyunca İmparatorluk çatısı altında bulunmuş “diğer milletler” bağımsız devletler haline dönüştüler ve Çanakkale Boğazı’nın statüsü de 1936’da imzalanan Montreux Sözleşmesi uyarınca uluslararası seyrüsefere açık hale geldi.

Bunların şakası yok; Wilson’dan Trump’a uzanan bir çizgiyle karşı karşıyayız bugün.

Eğer ilk denemesinde başarılı olur, Gazze’de ve Batı Şeria’da arzusunu gerçekleştirebilirse, Trump’ın heybesinde zamanı geldiğinde el atacağı kim bilir daha ne turplar vardır.