Bir ülke için, siyasal düzen kurmaktan belki çok daha zoru, bir ordu kurmaktır. Hele ki bu ülke 14 yıllık bir iç savaştan çıktıysa. Bugün Suriye’deki yeni yönetimin en zor sınavı bu olacak. Nitekim bu alanda işler pek de istendiği gibi gitmiyor. Birkaç veri ve bilgi ile tabloyu netleştirelim…
Heyet Tahrir Şam lideri Ahmed El-Şara, ‘Beşar Esad’ın ordusundaki tüm gruplara silahlarını teslim etme’ çağrısı yapmıştı. İlk etapta ülkenin farklı noktalarında kurulan merkezlere başvurular oldu ama arkası gelmedi. Şam’daki merkezde görevli asker Yarbay Velid Abdurabu’nun, Esad’ın devrilmesinden sonraki ilk günlerde Anadolu Ajansı’na verdiği bilgiye göre, “günde bin 200 ila bin 500 kişi” silahlarını teslim ediyordu. Fakat Suriye sahasını yakından takip eden Chatham House Kıdemli Araştırmacısı Galip Dalay’ın bu hafta NTV Radyo’daki 5’te Beş programında “Beşar Esad ordusundaki askerlerin sadece dörtte birinin silahlarını teslim ettiğini” söylüyor.
Dışişleri Bakan Yardımcısı Nuh Yılmaz da Meclis’te, “Eski dönemde kritik görevlerde olan bir çok kişinin güvenli gördükleri alanlara çekildiğini ya da yurtdışına kaçtığını söylüyor ve Suriye’de henüz kontrol altında olmayan silah stoğuna” dikkat çekiyordu.
Bugün El-Şara yönetimini geleceğine tehdit olarak görenlerin, yarın yeniden silahlı mücadele içine girme ihtimali bir tehlike olarak duruyor. (Bu durumun bir benzeri, şartlar çok farklı olsa da ‘Baas’tan arındırma’ adı altındaki süreçte görülmüştü. Irak’ta görülmüştü.) Bu yüzdendir ki, Tartus, Humus ve Lazkiye’de rejim askerlerine yönelik operasyonlar yapıldı, yapılıyor.
‘Tek Çatı’ zorluğu
Bir diğer zorluk, ‘tek çatı’ altına girmeyi reddeden yapılar. Bunların başında terör örgütü YPG’nin ağırlığını oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri (SDG) geliyor.
SDG’nin başındaki isim Mazlum Abdi milli ordu çatısı altına girmeyi ‘bağımsız bir blok olma’ şartına bağladı. El-Şara yönetimi bunu kabul etmeyeceğini duyursa da Mazlum Abdi Asharq News’a verdiği röportajda ‘bu konuyu müzakere edeceklerini’ söyledi. Bu noktada Abdi’nin elini güçlendiren şey arkasına ABD’yi almış olması. Mazlum Abdi, ‘yeni ABD yönetiminden isimlerle temasta olduklarını ve Cumhuriyetçi Parti’den bazı isimlerin 2019’da varılan mutabakata (Barış Pınar’ı harekâtını durduran anlaşma) uyacaklarını teyit ettiklerini’ söyledi. Zaten Donald Trump’ın Dışişleri Bakanı olacak Marco Rubio’nun Senato’daki konuşmasında ‘SDG’ye desteğimiz kesinlikle devam edecek’ sözü ve ‘yönetim değişikliğinin sahadaki durumu değiştirmeyeceğinin’ mesajları da bunu teyit ediyor.
Dikkat çeken ziyaret
Orduyu tek çatı altında toplamanın çok kolay olmayacağını gösteren bir başka gösterge ise bir ziyaretti. Mazlum Abdi, Erbil’de Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi’nin lideri Mesut Barzani ile görüştü. Suriye iç savaşında üç kez Suriye Kürtlerini tek çatı altında toplamak isteyen Barzani’ye sırt çeviren Abdi’nin Erbil’e gidişi, üzerine düşünülmesi gereken bir konu. Görüşme öncesinde Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi Dış İlişkiler Sorumlusu Safin Dizayi, “Rojava Kürdistan’ı üzerindeki baskıların azaltılması ve Kürtler için iyi bir gelecek hedefiyle, Şam’daki yönetimle müzakere yapabilmesi için çaba gösterilmektedir” demişti. Görüşme sonrası yapılan yazılı açıklamada ‘Kürt birliğini güçlendirmek için önemli bir başarı’ ifadeleri kullanıldı.
Türkiye ile Kuzey Irak yönetimi arasındaki yakın ilişkiler, PKK’ya karşı mücadelede işbirliği iradesi ve on gün önce Kuzey Irak Yönetimi’nin Başbakanı Mesrur Barzani’nin Ankara’ya gelmiş olduğu göz önünde bulundurulacak olursa akıllara iki soru geliyor: 1- Bu ziyaret Ankara’ya rağmen mi yapıldı? 2- Ankara’nın bilgisi dahilindeyse YPG bir şeylere ikna edilmeye mi çalışılıyor? Önümüzdeki günlerde bu soruların cevabı, sahada olacaklarla bizi bir sonuca götürecektir. Dikkatle izlemek gerek…