Türkiye’nin hatta bölgenin gözü kulağı, İmralı’dan yapılması beklenen “silah bırakma çağrısında.” Bu çağrıyı beklerken, birkaç koldan süreci takip ediyoruz:
1- 28 Aralık’ta terör örgütü PKK’nın başı Öcalan ile görüşen ve bu hafta siyasi parti turunu tamamlayan DEM heyeti, bugün Edirne’de eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ı cezaevinde ziyaret edecek.
2- Yine bugün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da Diyarbakır’da olacak. Bu iki önemli temas öncesi Cumhur İttifakı’nın liderleri Erdoğan ve Bahçeli son bir değerlendirme için perşembe günü buluştu.
3- Suriye’nin kuzeyinde YPG’ye dönük Türkiye’nin olası operasyonu konuşulurken, ABD’nin Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Vekili John Bass, sahadaki ortağı YPG için Perşembe-Cuma Ankara’daydı. Türkiye, bir yandan içerideki süreci devam ettirirken diğer yandan da dışarıdaki dinamiklerin bunu sekteye uğratmaması için dikkatli bir diplomasi yürütüyor.
Bass’ın ziyareti
Terör örgütü PKK’nın Suriye kolu PYD’nin silahlı kanadı YPG ve YPG’yi de çatısı altında tutan Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) başındaki Mazlum Abdi, Bahçeli’nin ilk çağrısından sonra, Beşar Esad’ın devrilmesinden önce “Türkiye’den bir tehdit gelmediği sürece, Türkiye’ye tehdit olmayacaklarını” söylemişti. Bir anlamda Öcalan’ın yapacağı bir çağrıya uyacaklarının sinyalini vermişti.
Bölgede silahlı aktörler hazırlık halinde. Suriye Milli Ordusu, Beşar Esad’ın devrilmesinden sonra YPG’yi Tel Fırat ve Münbiç’ten çıkartmıştı, şimdi de özellikle Tışrin Barajı ve Karakozak köyü civarından söküp atmak için mevzileniyor. Mazlum Abdi’nin ise Suriye’deki kazanımlarını bırakmak istemediği açık, bu yüzdendir ki ABD’nin seçilmiş Başkan’ı Donald Trump’a, ‘Suriye’deki ABD askeri varlığını sürdürme’ çağrısı yaptı. Fransa’dan da yardım istediler.
20 Ocak’ta ABD’de yeni bir yönetim devreye girecek. Trump yönetiminin Suriye’den çekilip çekilmeyeceği belirsiz, hatta Trump ‘Bunu söylemeyeceğim’ diyerek renk de vermedi. Dolayısıyla Biden yönetiminin son birkaç günde varacağı mutabakat, gelecek için ne anlam ifade edecek tartışması bir tarafa, Trump’ın müesses nizam ile hareket etme olasılığına karşı Türkiye’nin YPG konusunu çözümlemek için önünde kısa bir süre var.
Türkiye, Amerika’nın YPG’ye desteğini kesmek için uzun süredir hem DAEŞ’lilerin tutulduğu hapishanelerin kontrolü konusunu hem de DAEŞ ile mücadeleyi Washington’la müzakere ediyor.
Mevcut yönetimin Savunma Bakanı Llyod Austin’ın, “SDG bizim için iyi bir müttefik oldu. Ancak bir noktada SDG’nin Suriye ordusuyla entegrasyonu sağlanabilir. Daha sonra Suriye, tüm kampların kontrolünü devralır. Ancak şu anda çıkarlarımızı korumamız gerektiğine inanıyorum.” demesi henüz ABD’nin ikna olmadığını gösteriyor.
Eski formül yeniden masada
ABD ile geçmişte de gündeme gelmiş bir formül de yeniden masada gibi. Formül şu: PKK’nın üst düzey kadroları ülkeden çıksın, geri kalanlar Suriye’nin toprak bütünlüğü içinde kurumlara entegre edilsin. (Geçmişte bu, PYD’nin -siyasi kol olarak bilinen yapı- yerel yönetime dahil edilmesi şeklinde düşünülüyordu.)
Bunu Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Suriye’ye olası harekât koşullarını anlatırken CNN Türk yayınında tekrarladı: “Yabancı terör savaşçılarının, PKK’lı yönetim kadrosunun, ülkeyi terk etmeleri gerekiyor. Kalanların silahları bırakarak yeni sisteme dahil olması gerekiyor. Verdiğimiz ültimatom noktasında hareket etmiyorlarsa gereği yapılacak. Gereği askeri harekattır.’ YPG’ye karşı olası operasyonun engellenmesi için sahadaki müttefikini korumaya geldiği düşünülen John Bass ile müzakerelerde bunun yol ve yöntemlerinin konuşulduğuna da şüphe yok.