Ayrışmadan uzlaşmaya: Demokrasiyi yaşatmak ve güçlendirmek

Bölgede kaçınılmaz değişim dinamiği

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, geçtiğimiz yıl bir Meclis konuşmasında ülke ve bölge genelinde büyük bir değişimin yaklaştığını ve bu sürecin sonuçlarının hepimiz için hayırlı olmasını dilediğini ifade etmişti. Bu bağlamda ekim ayında yaptığı açıklamalar ve sunduğu teklifler, olası gelişmeleri olumlu ve kontrol edilebilir bir yöne çevirmek amacıyla atılmış adımlar olarak değerlendirilebilir.

Bahçeli’nin hamlesiyle ilgili iki temel yaklaşım öne çıkıyor: İyimser görüş, bu girişimin uzun süredir taraflar arasında ritmik bir şekilde tartışıldığını ve artık uzlaşmaya çok yaklaşıldığını ileri sürüyor. Ayrıca bu sürecin, çeşitli zedelenmelere karşı bir süre daha gizli yönetilmesi gerektiği düşünülüyor. Umut veren bir başka gelişme de, işin içinde olan DEM Partisi’nden Sırrı Süreyya Önder’in bu konuda her zamankinden daha umutlu olduğunu açıklaması.

Karamsar görüş ise bu girişimin sadece anayasa değişikliği yoluyla Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi’nin (DEM) Cumhur İttifakı saflarına çekilmesi amacı taşıdığını ve ortada bir yol haritası olmadığını savunuyor.

DEM Parti heyeti ziyaretlere başladı.

DEM Parti heyeti ziyaretlere başladı.

Sivil sorumluluk

2009-2010 yıllarında Ekopolitik Düşünce Merkezi olarak, “açılım süreci” öncesinde sivil bir sorumluluk üstlenmiş ve taraflı tarafsız herkesin takdir ettiği çalışmalara imza atmıştık. Bugün, bu mirası yeniden değerlendirme arzusuyla Ekopolitik’i bir vakıf çatısı altında (ekopolitik.org.tr) yeniden canlandırdık. Tabii ki bu kez 2024’ün siyasi ve psikolojik süreçlerini öngörerek ve yorumlayarak.

Gelinen noktada, mevcut anayasal çerçevede bile 2010 yılı seviyesinde bir demokrasi ortamından bahsedemiyoruz. Toplumsal kutuplaşma, şeffaflık eksikliği, güçler ayrılığı sorunları ve geleceğe dair güvensizlik hem muhalefet hem toplum hem de iktidar için rahatsızlık verici boyutlarda. İktidar, bu durumun farkında ve yeni arayışlara açık bir görüntü sergiliyor. Eğer İmralı görüşmeleri ve ardından başlayacak süreç doğru yönetilebilirse, bu durum devlet, iktidar ve toplum için bir kazan-kazan senaryosuna dönüşebilir.

Biz de bu çerçevede eski misyonumuzun verdiği güvenle bir lansman etkinliği düzenlemeye karar verdik. Etkinliğin adı: “Ayrışmadan Uzlaşmaya: Demokrasiyi Yaşatmak ve Güçlendirmek.”

Eğer Türkiye, tarihsel Kürt sorununa, memleket ve bölge için kapsamlı bir çözüm getirmek istiyorsa, bu çözüm Tanzimat’tan itibaren süregelen anayasal reform geleneğinden taviz vermemekle, yani demokrasiyi güçlendirmekle mümkündür. Mevcut siyasi ve ekonomik çıkmazın çözüm metodolojisi de etkinliğin adıyla özdeşleşiyor.

Toplantıya farklı siyasi, toplumsal, uluslararası ve akademik özgeçmişlerden katılımcılar davet ettik. Medya mensuplarının bu farklıların birlikteliğine tanıklık etmesini istiyoruz. Amacımız, uluslararası deneyimleri de ele alarak, anayasa yapım süreçlerinden kutuplaşma sonrası geçiş dönemi hukuku ve siyasetine kadar pek çok konuyu tartışmak.

Üç panel, üç kritik konu

Son 20 Yılın Demokrasi Serüveni

İlk panelde, demokrasimizin kırılma ve güven kaybı yaşadığı noktaları ele alacağız. Gezi olaylarından çözüm sürecine, HDP’nin yükselişinden 15 Temmuz darbe girişimine kadar önemli dönemeçleri panelistlerden biri olarak ben aktaracağım.

Demokratik Yenilenme Yolları

İkinci panelde, Türkiye’nin demokratik yapısını yeniden inşa etme yollarını konuşacağız.

Demokrasiyi Güçlendirmek İçin Kurumsal Reformlar

Üçüncü panelde, bu hedef doğrultusunda atılması gereken kurumsal adımları değerlendireceğiz.

Demokrasimizin kırılma noktaları

Gezi olayları: İlk 5-10 gün, beyaz yakalı seküler orta sınıfın mevcut iktidarla toplumsal sözleşmesini yenileme talebi olarak görülmelidir. Ancak süreç, uluslararası ilgi ve istihbaratın devreye girmesiyle farklı bir boyuta taşınmıştır. Gezi olayları, seküler orta sınıfın tepkisiyle muhalefetin farklı unsurlarını sokağa çekmiş ve bu durum, yalnızca iktidarı değil, sağ mahalleyi ve devlet bürokrasisini de kaygılandırmıştır.

 

Çözüm süreci: HDP, bu süreçte önemli bir siyasi başarı kazanarak meclise girmiş, ancak kullandıkları söylem, devlet ve sağ mahallede endişe yaratmıştır. Süreç, Kürt aidiyetini güçlendirmiştir.

15 Temmuz darbe girişimi: Devlet ve topluma travmatik bir deneyim yaşatmış, ancak bu olaylara ilişkin kültürel ve psikolojik bir yas yüzleşmesi yapılmamıştır.

Sonuç

İlk 10-15 yılda önemli reformlar gerçekleştiren AK Parti, devlet içindeki mafya ve askerî vesayet yapılanmalarıyla mücadele etmiş; Kürt sorunu bağlamında açılım ve çözüm süreçlerini hayata geçirmiştir. Ancak Gezi olayları, çözüm sürecinnin beklenen sonuçlarını verememesi, HDP’nin güçlenmesi ve 15 Temmuz darbe girişimi, toplumda derin bir güvensizlik ortamı yaratmıştır.

Son dönemdeki İmralı görüşmeleriyle yeniden gündeme gelen umut söylemi, iktidar aktörlerinin toplum ve siyasete güven sağlamak adına yeni arayışlara girebileceğinin bir işareti olarak değerlendirilmektedir. Etkinliğimiz ve panelimiz, tam olarak bu varsayım ve niyet doğrultusunda başlık ve tasarım olarak şekillendirilmiştir. Toplantımıza katılacak iş dünyasının liderleri, demokrasinin güçlendirilmesi ve uzlaşmanın, iç ve dış siyaset kadar iç ve dış refah ve ticaret üzerindeki etkilerini somut örneklerle vurgulayacaklardır.

Toplantının içeriği kadar, farklı dünya görüşlerine sahip katılımcıların bir araya geldiği ortak fotoğraf karesi de etkinliğin mesajını pekiştirecektir. Bu etkinlik, demokrasiye duyulan güveni yeniden tesis etmek ve geleceğe umutla bakabilmek için önemli bir fırsat sunmaktadır.